Balkanlar uçurumun eşiğine dönüyor

 
Kosova'nın Sırbistan'dan bağımsızlık ilan etmesi kesin gibiyken, Bosna da aynı şeyi yapabilir. Balkanlar, Avrupa'nın körlüğü, ABD'nin kötü kararları ve Rusya'nın saldırganlığı nedeniyle zehirli bir karışıma doğru ilerliyor

Balkanlar geri döndü, hem de en uygunsuz zamanda. 10 Aralık'ta Sırplar ve Arnavutları Kosova'nın nihai statüsü üzerinde uzlaştırmakla görevli ABD-AB-Rusya'dan menkul müzakere ekibi, BM'ye başarısız olduğunu rapor edecek. Birkaç hafta sonra da Kosova bağımsızlık ilan edecek. ABD ve AB'nin büyük kısmı Kosova'yı hızla tanıyacak. Rusya ve müttefikleriyse tanımayacak. Kosova'nın tarihteki en büyük BM projesi olarak sekiz yıllık macerası da büyük gerilim ve Bosna'ya da sıçrayabilecek bir şiddet tehdidi eşliğinde sona erecek.

Kosova'daki güvenlik NATO'nun sorumluluğunda olduğu için, bu diplomatik tren raydan çıkmadan önce NATO'nun varlığını güçlendirmek gibi acil bir gereklilik var. Takviye asker göndermenin düşüncesi bile Bush yönetimini dehşete düşürüyor olmalı. Halbuki bu ikilemin müsebbibi ABD'nin kararsızlığı ve görmezden gelişi -Rusya da bunu suiistimal ediyor.

Uyarılar dikkate alınmadı

Komşu Bosna'dan daha kötü haberler geliyor. Bosna savaşını sona erdiren Dayton Anlaşması'ndan tam 12 yıl sonra, Moskova ve Belgrad'ın kışkırttığı Sırp siyasiler şu tehdidi savuruyor: Kosova Sırbistan'dan bağımsızlığını ilan ederse, Bosna'nın Sırp kesimi de bağımsızlık ilan edecek. Dayton'ın katı bir biçimde men ettiği tek taraflı ayrılma, Sırp bölgesine dönen 150 binden fazla Müslüman'ı tehlikeye atacak.

Amerikan diplomasisi Avrupalı müttefiklerimizin önemli bölümünü Kosova'yı hızla tanımaya ikna etmek konusunda büyük ölçüde başarı elde etti. Fakat NATO henüz Kosova'daki varlığını güçlendirme gereğiyle yüzleşmiş değil. ABD'nin Saraybosna elçisi English ve Bosna'daki ikinci yüksek temsilci Gregoryan'ın yaklaşan tehlikeye dair uyarılarına rağmen, Bosna konusunda ciddi bir tartışma da başlatılmış değil. Gregoryan bu ay Kongre'de, "Gelecek birkaç hafta, bilemediniz birkaç ay, Bosna'nın yaşayıp yaşamayacağı konusunda belirleyici olabilir" diyordu. Kimse bunu umursamadı. Tüm bunların üzerine tüy diken şeyse, Rusya'nın Kosova meselesini uzaktaki Gürcistan'ın iki ayrılıkçı bölgesi Abhazya ve Güney Osetya'nın hak iddialarıyla bağlantılandırma tehdidi. Ufuktaki büyük sapışlar, ABD'nin kötü kararları, Avrupa'nın körlüğü ve Rusya'nın saldırganlığından menkul zehirli bir karışıma doğru gidiyor.

Sırp diktatör Miloseviç 2000'de devrilip yerine reformcu hükümet geçtiğinde, Kosova'nın statüsüne dair mantıklı ve hızlı bir çözümün yolu açık gibiydi. Fakat Bush ekibi Clinton'dan miras kalan her şeyden (en büyük başarısı denebilecek şeyden bile) nefret ediyordu ve Kosova'daki politikayı ileri taşımak için 2005'e dek bir şey yapmadı, Bosna'yı da görmezden geldi. Savunma Bakanı Rumsfeld Amerikan askerlerini Kosova'daki NATO komutanlığından çekmeye bile çalıştı ve bu Dışişleri Bakanı Powell tarafından engellendi. (Ne var ki Dışişleri Bakanlığı Rumsfeld'in Bosna'daki NATO komutasını erkenden zayıf AB gücüne devretmesini engellemedi, korkunç bir hataydı bu.)
2006'da anlamlı diplomatik çabalar daha yeni başlayacakken, Belgrad'daki reformcu başbakan ultra milliyetçilerin suikastına kurban gitti. Ve Putin, keskin değişiklikle, Balkanlar'a tekrar girmeye karar verdi: Rusya, barışçı çözüm yönünde ABD ve AB'yle işbirliği yapmayacaktı artık. Putin bugün Rusya'nın bölgesel egemen rolünü tekrar tesis etme çabasında. Yeni bir soğuk savaş başlatmaya çalışmıyor, fakat uluslararası saygıya aç ve Avrupa'daki güvenlik sorumluluklarından el etek çeken Bush yönetiminin görmezden geldiği Balkanlar bu açıdan cazip bir hedef.

Putin sanılandan ciddi

Putin bu konuda lafını da esirgemedi; onu Almanya Başbakanı Merkel'i, ABD Savunma Bakanı Gates'i ve diğer delegeleri, şubattaki bir güvenlik konferansında, Rusya'nın Belgrad'ın karşı çıktığı herhangi bir Kosova anlaşmasını kabul etmeyeceğine dair açık seçik uyarırken izledim. ABD ve AB'de blöf yaptığına dair muğlak bir hissiyat vardı -ve ciddi olduğu ihtimaline dair hiçbir gerçek plan yapılmadı.
Putin ciddi olmakla kalmayıp, Bosna'nın Sırp kesimindeki bağlantılarını güçlendirerek el artırdı. Petrol gelirinin bir kısmını kullanarak bölgenin ılımlı Batı yanlısı lideri Dodik'i, ayrılma tehditleri savuran huysuz bir milliyetçiye dönüştürdü. Pek övülen Atlantik ittifakıysa sorunu ciddi bir politik düzeyde ele almaktan hâlâ uzak -oysa, Gregoryan'ın da uyardığı üzere, Bosna, Kosova bağımsızlık ilan ettikten kısa süre sonra infilak edebilir.
Kosova'da yumuşak bir geçiş ihtimali 2004'te tükendi. Ancak Bush, Putin nezdinde son bir kişisel girişimde bulunmalı. Çabalarına, bölgede geçici olarak ilave asker konuşlandırılması eşlik etmeli. Şiddeti önlemek için çok geç kalınmış değil, fakat ABD önderlik etmeli ve vakit de giderek azalıyor.

 

Kaynak: Radikal