Asım Öz / Kültür Servisi
Fransız yönetmen Robert Bresson(1901-1999) deyince akla hemen tahlil etmeyen, açıklamayan yeniden kuran Bir Köy Papazının Güncesi, Para, Yankesici, Bir İdam Mahkumu Kaçtı’ya uzanan bir dizi kesintisiz görüntü akışı geliyor. Dünya sinemasında çok özel yere sahip isimlerden biri olan Bresoon felsefe, tiyatro, roman, resim ve fotoğraf gibi farklı disiplinleri kavrayarak ve bunların sinematografi ile farklarını bilerek sinemaya yönelmiştir.
İmkânlarını tanıyan ve onlara güvenen Bresson, filmlerini çekerken teorisini de yaratmıştır. Enver Gülşen, bir yazısında onun filmleri hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “Bresson filmlerinin en önemli özelliği ulaşılması zor sadeliğidir. Eksilterek çoğalan ve çoğaltan bir yönetmendir o. Kadrajına aldığı doğa ve insanı, bütün fazlalıklarından sıyırıp ruhsallığa erişen kapıları açar. Bresson’un kamerasının ucundaki hayat çok sadedir. Tüm filmlerinde rastlantılar, birbiriyle ilişkisiz gibi görünen birçok detay, ancak çok dikkatli bakan gözlerde bir anlam ifade eder. Zira onun sinemasında hiçbir detay fazlalık olarak yer almaz. İnsanın kaderi ile rastlantı ve detayların ilişkisi, filmlerin sadeliği içinde kendisine bir yer açar.”
Bresson’un yönetmen yerine sinematografik yaratıcı, oyuncu yerine model sözcüklerini kullanmış olması başlı başına önemli ayrımlardır. Bu ve benzeri yaklaşımları onun sinema serüvenini yapay bir yaratımının ötesine taşımakta ve “kameralı bir filozof ve şair” olarak anılmasını mümkün kılmaktadır. Güzel görüntülere değil gerekli görüntülere bağlı olan filmleri gibi notları da “daha az aslında daha çoktur” anlayışını yansıtan minimal durum, olgu ve sözcük ekonomisine yaslanır. Fazlalıklardan arınmışlığı kavramak için bir kemanın yettiği yerde iki keman birden kullanmamalı deyişini hatırlamalı burada. Başarı ile başarısızlık arasındaki kıl payı farkını da.
Bakış, görüntü, model, hakikat, yapaylık, sahtelik, hareket, çekim, müzik vb. belli konular üzerine izlenimlerden, küçük notlardan oluşan günlüğü Sinematograf Üzerine Notlar sinema üzerine düşünmek için önemli bir kitap. Robert Bresson’un ilk kez 1975’te yayımlanan Sinematograf Üzerine Notlar’ı Türkçede ilk olarak 1992’de yayımlanmıştı. Şunu hemen söylemeliyim ki; Hiçbir numaraya başvurmayan notlar yoğunluğundan dolayı okurlar üzerinde çok derin izler bırakabilecek nitelikte bir kitap. Onun sadece bir yönetmen olmadığını, hayal ettiği şeye yeni bir yaklaşım farkı katmak için çabaladığını görmek için oyuncudan, oyuncu yönetiminden, rolden, rol çalışmaktan uzak durarak, hayattan alınma modeller kullanarak görünmeyi ve olmayı dolayısıyla kişiler ile nesneler arasında var oldukları biçimiyle yeni ilişkiler kurmayı öncelediğini hatırlamak yeterli. Notların başına Nobelli yazar Jean-Marie Gustave Le Clézio tarafından yazılan önsözü yarattığı beklentiyi karşılayacak nitelikte değil. Belki, insanın umduğu ile bulduğunun bir olmayışını merakı arttıracağı için daha iyi olabileceğini söyleyen Bresson haklıdır.
Bresson sinemadaki korkunç tiyatro alışkanlığından rahatsızdır. Hareketli imgelerden ve seslerden oluşan bir yazı olarak tanımladığı sinematograf da bunu ortaya koyar. Ona göre oyuncular, sahneye koyma gibi konularda tiyatronun imkânlarından yararlanan ve kamerayı bir çoğaltma aracı olarak kullanan filmlerle sinematografın imkanlarından yararlanan ve kamerayı bir yaratma aracı olarak kullanan filmler arasında ayrım yapılması gerekmektedir: “Tiyatro ile sinematograf arasında, ikisinin de mahvına yol açmayacak bir birleşme mümkün değildir.”
Günlüğünün 1950-1958 yılları arasını içeren ilk sayfalarında bu meseleleri yazmış olması bu yıllarda çekmiş olduğu filmleri anlamak bakımından da önemlidir. Yarattığı çok özel stilin yazı diline yansımış halleri olduğundan görüntü ve yazı arasında akrabalık kurulabilir. Filmlerini notlarındaki bakış açısı ile ele alıp irdelemek mümkün hatta gerekli.
Ayrıntılar üzerine düşünmenin derinliği notların her satırına yansımış. Birkaç satır başı notu şöyle: “Göz göze bakışan iki insan, birbirinin gözlerini değil, bakışlarını görür.(İnsanların göz rengini bu yüzden mi yanlış hatırlarız?)” İki ölüm ve üç doğum üzerine şunları söylüyor: “Filmim önce kafamda doğar, kağıt üzerinde ölür, sonra kullandığım canlı kişiler ve gerçek nesneler onu yeniden hayata döndürürler, ki bunlar da film şeridi üzerinde ölürler ama belli bir düzene sokulup, beyazperdeye yansıdıklarında, hepsi suya konan çiçekler gibi yeniden canlanır.”
Oyuncu seçimlerinde profesyonel olmayan “ hakiki” oyuncuları yeğleyen Bresson bunun sebebini, profesyonel oyuncuların filmin istediği ruhsallığa katılamamaları olarak gösterir. “Model” adını verdiği oyuncular onun için filmin içinde bulunduğu ruhsal atmosferin modelleri olarak konumlandırılırlar. Notlarda bu konudaki düşüncelerini açıklayan Bresson aşırı bildik, fazlasıyla anlaşılır yüz hatlarına sahip ünlü film yıldızlarını eleştirir. Star sistemi hakkında şunlar yer alır notlarında: “ Star sistemi yeni ve beklenmedik şeylerin sonsuz çekim gücüne burun kıvırmaktır. Bir filmden ötekine, bir konudan ötekine, inanmanın imkânı olmayan hep aynı yüzlerle karşı karşıya.”(…) “Bedenleri, yüzleri, sesleri kendilerine aitmiş gibi görünmeyen, onların bedenleri, onların bedenleri, onların yüzleri, onların sesleri olduğundan emin olamadığımız oyunculara verilen Oscar ödülleri.”
Filmi beyazlık, sessizlik ve hareketsizlik üzerine kurmak gerektiğini belirten Bresson, müziğin sessizlikten destek aldığını söyleyerek konuyu film müziği meselesine getirir: “Ne kadar çok filmin boşlukları müzikle gelişigüzel dolduruluyor. Filmi müziğe boğuyorlar. Görüntülerde bir şey olmadığını görmemize engel oluyorlar.
Ancak çok yakın zamandan beri, o da yavaş yavaş,müziği filmlerimden kaldırdım ve bir kurgu öğesi, bir heyecanlandırma aracı olarak sessizlikten yararlanmaya başladım. Bunu söylemem gerekir aksi takdirde dürüstlük etmemiş olurum.”
Sinema eleştirmenlerinin Bresson yapıtları hakkında yazıp çizdiklerine bakıldığında Dostoyevski ile kurulan bağ hemen dikkat çeker. Bresson’un günlüğü gözlemlerini, insanı insan yapan zevklerini ve tiksintilerini içermenin yanında günümüz sinemasında öne çıkan bazı eğilimleri anlamak, bazılarını da eleştirmek sürecinde bakışa yön verebilecek yoğunlukta. Görmeden bakmamak için okunmalı bu notlar. Daha ne eklenebilir ki?
Robert Bresson, Sinematograf Üzerine Notlar Türkçesi: Nilüfer Güngörmüş, Küre Yayınları,2012.