Bağımsız Filistin devleti, hemen şimdi!

ABD'nin iki devletli çözüm görüşmelerindeki başarısızlığını itiraf etmesinin ardından, Filistinlilerin tek alternatifi bağımsızlık ilan etmek.

ABD’nin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve yerleşimci hükümetine yönelik teşvik paketi şifa olmadı. Hatta Netanyahu daha fazlasını istedi. Kudüs ve işgal altındaki topraklarda görülen yerleşim faaliyetleri her geçen gün yoğunlaşıyor. İsrail’le müzakerelere bel bağlayanlar sadece cahiller ve bilmezden gelenler... Temel soru şu: Müzakere yönteminin başarısız olmasının ardından alternatif ne? Arap Birliği defalarca başka seçeneklere başvurma sözü verdi, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) yürütme konseyi de elinde yedi seçenek olduğunu belirtip bunlardan birini seçme vaadinde bulundu.

Herkes birbirini bekliyor
Peki neyi bekliyorlar? Girişimin dizginleri niçin Netanyahu’nun ve hükümetinin eline bırakıldı? Alternatifi seçmenin zamanı gelmedi mi? BM Güvenlik Konseyi’nden bir karar çıkmasının imkânsızlığının gölgesinde, eldeki alternatif başkenti Kudüs olan, sınırları işgal altındaki bütün toprakları kapsayan bir Filistin devletinin bağımsızlığının ilan edilmesi, herkesten tanınma istenmesi ve İsrail’e bir emrivaki dayatmak değil mi?
Brezilya herkesten önce, hatta FKÖ böyle bir talepte bulunmadan önce Filistin devletini tanıdı. Arap ülkelerinin hızla Brezilya’yı örnek almasını umuyoruz. Halihazırdaki denklemde İsrail’i rahatsız edecek bir şey yok, aksine İsrail rahatlığın doruğunda. Amerikalılar İsraillileri bekliyor, Filistinliler Amerikan yönetimini, Araplar Filistinlileri, Avrupa ve dünya da Arapları ve Filistinlileri bekliyor. Herkes devlet kurumlarının inşasından bahsetmekle meşgul. Herkes İsrail’in olaya güvenlik açısından baktığını biliyor; Netanyahu Batı Şeria’nın yüzde 30-40’ını aşmayacak bir toprak üzerinde ‘ekonomik barış’ı inşa ediyor. Bu devlette Kudüs ve Gazze yer almıyor. Egemenlik yok, su kaynakları yok, sınırlar üzerinde kontrol yok.
Fiiliyatta yaşanan tek operasyon, egemen ve bağımsız Filistin devleti kavramının tasfiyesi ve yerine ‘apartheid’a benzeyen sınırlı bir özerk yönetimin getirilmesi. Yani İsrail sadece geçici sınırlara sahip bir devletin inşasına izin veriyor.

Bölünmüşlüğe son
Filistin sorunu geçmişte bu kadar çok komploya maruz kalmamış, Filistin siyaseti de böylesine büyük bir parçalanmaya sahne olmamıştı. Filistin bölünmüşlüğüne son verme yönündeki her girişim dış baskıyla karşılaşıyor. Bunda şaşılacak bir durum yok. Zira yukarıda anlattığım projenin başarılı olmasının en önemli dinamiği, Filistinlilerin bölünmüş ve zayıf olması, umutsuzluk ve hayal kırıklığı hissetmeleri için benzeri görülmemiş bir bilinç kırma operasyonuna maruz kalmalarıdır.
Fakat dünyanın dört bir yanındaki Filistinli gençler ayağa kalkıyor. Bu evrensel hareketin etkileri, Brezilya ve Arjantin’in de tutumunda gördüğümüz üzere halklardan hükümetlere uzanmaya başladı. Halklar arasında yükselen hareket, İsrailli general ve liderlerin çoğunluğunu Britanya gibi ülkelere gitmekten, savaş suçları mahkemesinden korkar hale getirdi.

Halkın iradesi çelik gibi
Güney Afrika’yı apartheid rejiminden, Hindistan’ı emperyalizmden ve Afrikalı Amerikalıları ırkçılıktan kurtaran mücadelenin aynısıyla karşı karşıyayız. Bu tablonun adı, ‘halkların iradesi’dir. Sadece müzakelere bel bağlayanlar karamsar; zira müzakerelerde umut verici bir şey yok. İyimserlerse bir asırlık baskının, ve komplonun kıramadığı halk iradesine ve geleneğine bel bağlayan kişilerdir. Onlar, dayanak noktası halk direnişi, ulusal birlik ve İsrail’e yaptırım dayatılması kampanyası olan alternatif bir projeye sahip. (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, Filistin Ulusal Girişimi Genel Sekreteri, 9 Aralık 2010)

Kaynak: Radikal