Azınlıkta kalan yargıçlar


 
 
Anayasa Mahkemesi (AYM), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının AK Partiye karşı açtığı kapatma davasına ilişkin iddianamenin kabulüne karar verdiği gün, en büyük kentimizin ve dünyanın ikinci büyük barosunun eski başkanlarından biri şöyle demişti: 'AYM Başkanı ve üç üye, davanın özüne girilmeden, taraflar dinlenmeden, Cumhurbaşkanı için siyaset yasağı istenemeyeceği yolunda görüş bildirmiştir. Artık sonraki yargılama aşamalarına ve görüşmelere katılamazlar'.

Konuyu incelemeden görüş açıklamanın ve hüküm kurmanın çarpıcı bir örneğiydi, bu. Ama şaşırtıcı değildi. Çünkü, araştırma disiplinine alışmamış toplumlarda, bilgisinden kuşkulanmayanlar ya da ayaküstü bilgi kırıntılarıyla yetinenler her zaman çoğunluktadırlar.

Bunu kişisel deneyimimden biliyorum. Zira meslek yaşamımda hukuktan anlayanlar, benden akıl sordular; anlamayanlar, sürgit bana akıl verdiler.

Örnek, yanıltıcıydı da.

Partileri kapatma davalarında uygulanacak usul hükümleri, Ceza Yargılama Yasasının (CYY) hükümleridir.

İster AYM, Yargıtay, Danıştay, ister herhangi bir mahkeme olsun, her yargı organı, önüne gelen bir davada, ilkin 'kabul edilebilirlik sorunu'nu incelemek ve çözmek zorundadır. 'Kabul edilmezlik kararı' verilirse, mahkeme o davadan elini çeker. Artık davaya bakamaz.

'Kabul kararı' verilirse, yargılama sürecek, işin özüne / esasına girilecek demektir.

Öze / esasa giren bir yargı organının sırasıyla çözmesi gereken olası üç temel sorun vardır:.

Birinci sorun, olay(lar)ın / eylem(ler)in kanıtlanıp kanıtlanmadığıdır (eski deyişle sübut). Kanıtlanmadığı sonucuna varılırsa yargılama yine sona erer. Kanıtlandığı sonucuna ulaşılırsa ikinci soruna geçilir.

İkinci sorun, kanıtlanan olay(lar)a / eylem(ler)e konulacak hukuksal tanıdır, yani bunların hukukta nasıl adlandırıldıklarıdır. Eğer, olay(lar) / eylem(ler) yazılı hukuk kalıplarından hiçbirine girmiyorlarsa, hukuk bunları gözetmeye değer bulmamış demektir; yargılama burada biter. Tersine bunlar, hukuksal kalıplardan birine giriyorlarsa, adları, yani hukuksal tanı konur. Sözgelimi, eylemin adı, insan öldürmeye kalkışmadır, işkencedir, dolandırıcılıktır; olayın adı, boşanma, kısıtlılık ya da bir partiyi kapatma nedenidir gibi. Sonra da üçüncü soruna geçilir.

Üçüncü sorun, konulan tanıya göre belirlenecek yaptırımdır. Sözgelimi, hapis cezasına, boşanmaya, kısıtlılığa, kapatmaya karar verilir.

Ancak, hukuk derindir. Bu üç sorunun kendi içlerinde daima alt-sorunlar olur, olacaktır da: Haksız kışkırtma, yaş, hukuka uygunluk nedeni, ayırt etme gücü vb. gibi.

Sonucu etkileyen her şey, hukukta mahkemece çözülmesi gereken bir sorundur.

Bu sorunları çözmek için yargıçlar, gizli oturumda görüşme ve tartışma yaparlarken aşağıdaki çağcıl ilkelere uymak zorundadırlar:

1-Mahkemenin yasaya göre oluşması ilkesi: Yasaya göre mahkeme kaç yargıçtan oluşuyorsa o sayıda yargıç, görüşmeye katılacak ve bütün sorunlar tamamının katılımlarıyla / oylarıyla çözülecektir (Eski [E] CYY, m. 381, 308, Yeni [Y)] CYY, m. 227, 289, Hukuk Yargılama Yasası [HYY], m. 384).

2-Doğrudanlık, yoğunluk, kesintisizlik ilkeleri: Görüşmelere ve karara sadece duruşmada bulunan yargıçlar katılabilirler. Yargılamanın uzun sürme olasılığı var ise duruşmada yedek yargıç bulundurulur (ECYY, m. 381).

3-Saptama ilkesi: Çözülecek sorunların neler olduklarını ve sıralarını toplu yargılamada görüşmeyi yöneten mahkeme başkanı belirler (ECYY, m. 383, YCYY, m. 228, HYY, m. 385).

4-Türdeşlik ilkesi: Oylama ancak türdeş sorunlar arasında yapılabilir. Matematik ve mantıkta türdeş olmayan nesneler nasıl bağımsızlıklarını korurlar ve toplanamazlarsa, hukukta da ortak paydası olmayan sorunlar toplanamayacakları için birlikte oylanamazlar (ECYY, m. 384, 385, YCYY, m. 229, HYY, m. 385). Özetle toplanamayan armutlarla elmalar, kanıtlamaya ilişkin sorunlar ile hukuksal tanıya ya da hukuksal tanı ile yaptırıma ilişkin sorunlar birlikte oylanamazlar.

5-Sıralama ilkesi: Sorunlar sırayla oylanır (ECYY, m. 383-385, YCYY, m. 229, HYY, m. 385). Kanıtlamaya ilişkin sorunlardan önce hukuksal tanıya, hukuksal tanıdan önce yaptırıma ilişkin sorunlar çözülemezler.

6-Çoğunluk ilkesi: Her sorun, yargılamaya katılan bütün yargıçların çoğunluk oylarıyla çözülür (ECYY, m. 385, YCYY, m. 229, HYY, m. 386).

7-Her sorununun oylamasına katılma zorunluluğu ilkesi: Her yargıç, her sorunda görüşünü oyuyla açıklamak zorundadır. Hiçbir yargıç, bir önceki oylamada azınlıkta kaldığını ileri sürerek sonraki oylamaya katılmaktan asla kaçınamaz (ECYY, m. 384, YCYY, m. 229, HYY, m. 385). Çünkü kaçınırsa;

a- O yargıç, yargılama yetkisini kullanmamış ve suç işlemiş olur.

b- Her oylamada eksilen yargıçlar nedeniyle mahkeme, yasaya göre eksik sayıda yargıçla toplanmış ve sorunu yasaya aykırı oluşumla çözmüş olur (ECYY, m. 381, 308, YCYY, m. 227, 289).

8-Çözülen bir sorun, daha sonrakilerin görüşülmesini gereksiz kılarsa, görüşme o noktada biter (HYY, m. 385).

Yargılama yasalarında çoğul kullanılan 'sorun' (mes'ele, Frage, question, questione) sözcüğü, sanıldığı gibi, yalnızca önsorun değil, bütün sorunları anlatır ve kapsar.

Bu kurallara uyulmadan verilen her karar, geçersizdir; yaptırımı da, mutlak butlandır (hiç) ve bu yüzden o kararın alınyazısı kesin bozmadır.

Sonuç: AYM'nin bütün üyeleri, kabul edilebilirlik dáhil, yargılamanın her aşamasına, görüşmeye, her sorunun oylamasına katılmak zorundadırlar.

Aksi takdirde 2409 yıl önce Sokrates'i yargılayan 502 yargıcın gerisine düşülmüş olur.

O dönemdeki sade yargılamaya göre, Sokrates'in suçunun kanıtladığına / sübuta ilişkin sorun, 221'e karşılık 281 oy toplamıştır.

'Ölüm cezası mı verilmeli sorunu'na gelince, ilk oylamadaki yargıçlardan otuzu, oylamadan kaçınmak şöyle dursun, özellikle yukarıdaki yedinci ilkeye uymuşlar; 'Madem ki, Sokrates suçludur, dendi, 'öyleyse cezası ölümdür' diyerek oy kullanmışlar; hukuk tarihine önemli bir ilke kazandırmışlardır.

Sonuçta Sokrates, 191'e karşılık 311 oyla ölüm cezasına hüküm giymiştir.

Geliniz, hepimiz bilgimizden kuşkulanarak, kendimize Sokratik sorular sorarak sorunlara yaklaşalım.

Unutmayalım ki, her alanda olduğu gibi, hukukta da bilgimizden kuşkulanmamak ve Sokratik sorgulama yapmamak, başımıza büyük dertler açar, bizi mahcup eder.
 
 
Kaynak: Star