Aysel ve Leyla

 

DTP hareketinin iki kadın ismi; Aysel Tuğluk ve Leyla Zana... Hukukçu Aysel Tuğluk yazılarında Zen Budizmden, Nietzsche'den, "paradigmal değişiklikler" gibi kavramlardan bahsediyor. Üslubunda edebi bir kalite de var.

Siyasette "meşru zeminlerde, meşru söylem ve fikirlerle çözüm arayacağız" diyor.

Marksist tarih felsefesine inandığını söyleyen Tuğluk, bir liberal gibi "düşünce çeşitliliğini" de savunuyor, "tek doğru" iddialarının "aslında faşizm" olduğunu söylüyor.

Ne dersiniz, mesela DTP içinde "düşünce çeşitliliği"nin olabilmesi; farklı konuşanların PKK emriyle artık Hikmet Fidan gibi öldürülmemesi!
Önceki gün, CNN Türk'te Şirin Payzın, Tuğluk'a sordu; ılımlı söylemi DTP de benimsiyor mu? Yarın başka şeyler duymayacak mıyız?!

Tuğluk, ılımlı söylemi topluca benimsediklerini belirtti ve kamuoyu önünde taahhüt saydığım bir açıklama yaptı:

"Samimiyiz. Biz bir gün başka, diğer gün başka bir şey söyleyecek insanlar değiliz!.."

Evet, sorun buradadır: "Yarın başka bir şey" söyleyecekler mi? Yoksa istikrarlı bir şekilde meşruiyetçi ve ılımlı davranacaklar mı?
İnandırıcı olmaları uzun vadeli olarak ılımlı davranışta kararlı olmalarına, içlerinden çıkan aşırılıkları da eleştirmelerine bağlıdır.

Tehdit dili

Ve Leyla Zana; Diyarbakır mitinginde diyor ki:
- Bu barış elini son kez uzatıyoruz! Bu el geri çevrilirse bir daha ölene kadar kimseye barış elimizi uzatmayacağız!

Bayan Zana bu konuşmayı yaparken terör kan dökmeye devam ediyor! Dahası, uzatılan bir barış eli değil, terörü, meşru devletle eşitleme, masaya oturtma taktiğidir.

Zana'nın yaklaşımını Tuğluk'un "meşruiyet" vurgusuyla bağdaştırmak mümkün mü?!

Üstelik Zana tehdit ediyor: "Son kez" uzatıyormuş elini! Terörü tırmandırma tehdididir bu.

Bütün ırkçı milliyetçiliklerde görülen şişirmeleri Zana da yapıyor: 'Diyarbekir' bile demiyor, yörenin Ermeni satraplığı zamanındaki adı olan "Amid" (Amed, Amida) ismini kullanıyor; Diyarbakır'ı "bütün Kürt siyasilerin kıblesi" diye niteliyor!

Bu şiddet yanlısı, şoven milliyetçi ve Pankürdist yaklaşım ancak teröre ideolojik kaynaklık eder; barışa, huzura, demokrasiye dökülen bir kezzaptır.
Bu zihniyetle bir arada yaşamak mümkün olmaz!

İki damar

Kürt hareketinin içinden gelen ve hareketi iyi bilen Eyyüp Demir'in "Yasal Kürtler" kitabında belirttiği gibi, bu harekette daima iki damar olmuştur: Ilımlı ve aşırı... Fakat daima aşırılar ılımlıları tasfiye etmiştir! "Kitleyi daha çok aşırı bir taraftarlığa çeken, biraz da kör bir tutumla fanatikleştirerek yabancılaştıran" bir aşırılık! (Sf. 491)

Hareket üzerindeki PKK güdümü, "biraz da kör bir tutumla" sürekli olarak bu "fanatikleştiren, yabancılaştıran" aşırılığı tahrik ediyor. Çözümün önündeki en büyük tıkaç budur!

Aysel Tuğluk gibilerin sergilediği ılımlı üslup gelişip güçlenirse bir arada yaşamak elbette mümkün olur ve doğru olan da bir arada yaşamaktır.
"Beş yüzyıllık tarihsel ittifakımıza ve iki yüzyıllık modernleşme çabalarımıza sadık kalmayı" savunacaklarını söyleyen Tuğluk ve onun gibi düşünenler, Zana gibilerin tahrikçi ve şoven çizgisini eleştirmelidir! İnandırıcı olmaları için... Bir arada yaşamayı kolaylaştırmak için... Hareketi sağduyulu bir çizgiye çekmek için...

Kaynak: Milliyet