Ayalon bir çuval inciri berbat etti

İsrail'i yerden yere vurmak için her bahaneyi kullanan Erdoğan diplomatik tepkiyi fazlasıyla hak ediyor. Ancak dışişleri bakan yardımcısı 'yaltaklanmaya son' politikasını ilk denemesinde mahvetti

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan İslam'a hizmetlerinden dolayı Kral Faysal Ödülü'nü kazandı. Hakikaten de Erdoğan döneminde Ankara'nın dış politikasını İslami dayanışma belirler hale geldi. Vaktiyle Batı yönelimli laiklerin yönettiği ülkenin dümeninde, şimdi demokratik yolla seçilmiş, dindar bir Müslüman parti olan AKP var. Hamas, İran ve Hizbullah'a güçlü destek vakayı adiyeden.

Pazartesi günü Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın yardımcısı Danny Ayalon Türkiye'nin İsrail büyükelçisi Ahmet Çelikkol'u makamına çağırdı. Amaç, Türkiye'nin Yahudi devletine yönelik süregiden ağır suçlamalarını protesto etmekti.

Türk televizyonlarındaki anti-Siyonist kışkırkıcı propagandanın en son örneği, 'Kurtlar Vadisi' adlı dizinin bir bölümünde İsrail ajanları ve diplomatlarının, Müslüman çocukları Yahudiliğe döndürmek için kaçıran kana susamış bebek hırsızları olarak gösterilmesiydi. 'Kurtlar Vadisi' ve onun öncesinde İsrail askerlerinin sosyopat çocuk katilleri olarak gösteren 'Ayrılık' adlı diziler, AKP'nin önde gelen simalarından Bülent Arınç'ın denetimindeki TRT tarafından yapılıyor.

Erdoğan İslami Cihad'ı da savundu
Lieberman İsrail'in diplomasi ekibiyle geçenlerde yaptığı bir toplantıda, ulusal onurun korunmasını şart koştu. Ülkeler bize kötü davrandığında, İsrail artık hakaretleri sineye çekmeyecek ve ilişkiler hiçbir şey olmamış gibi devam etmeyecekti. Ayalon bu takdire şayan 'yaltaklanmaya son' politi-kasını ele aldı ve ilk denemesinde mahvetti.

Bu çok kötü, çünkü Erdoğan'ın politikaları kınanmayı fazlasıyla hak ediyor. Türk başbakan İsrail'in politikalarını yerden yere vurmak için her bahaneyi kullanacaktır. Lübnan Başbakanı Said Hariri'nin Ankara ziyareti, Erdoğan'a İsrail'in 'tavrını', 'orantısız gücünü' ve 'küresel barış' için oluşturduğu tehdidi eleştirmek için istediği fırsatı verdi.

Hemen ardından Erdoğan İsrail'in nükleer belirsizlik politikasını hedef aldı: "İran'ı nükleer silahlar konusunda uyaranlar, İsrail'e karşı aynı uyarıları yapmıyor" diyen Türkiye başbakanı, BM'nin İsrail'e yumuşak davranırken İran'a yüklenmeyi bırakmasını istedi. Son olarak Erdoğan İsrail'e, pazar günü silahlı bir İslami Cihad biriminin İsrail topraklarına roket fırlatmak üzereyken yok etmesi konusunda demediğini bırakmadı.

"Bu kez bahaneniz ne?" sorusunu yöneltti.
Yani Türkiye'nin diplomatik bir tepkiyi hak ettiği ayan beyan ortada. Fakat Ayalon'un Çelikkol'la görüşme tarzı, İsrail'in tepkisini ayağa düşürecek kadar amatörceydi. Ayalon büyükelçiyi odasının dışındaki koridorda, oraya topladığı kameraların önünde beklettikten sonra içeri aldı ve üzerinde İsrail bayrağı bulunan küçük bir masanın diğer tarafındaki alçak bir koltuğa oturttu. Ayalon kameralara dönüp İbranice şunları söyledi: "Önemli olan şey, insanların onun aşağıda, bizim yukarıda olduğumuzu ve burada tek bir bayrak bulunduğunu görmesi."

Haklıyken suçlu duruma düştü
Evet, Türkiye'deki İslami hükümet İsrail'le dizginsiz biçimde dalga geçmenin sonuçları olacağını bilmeli, fakat bir diplomatın herkesin gözü önünde aşağılanması Türkiye'nin kötü tavrını değil, Ayalon'un kaba performansını kabahat haline getiriyor. Türkiye'nin husumetine verilen bu beceriksizce tepki, ulusal onur, ulusal çıkar ve diplomatik nezaket arasında daha iyi bir denge bulunması gerektiğini gösteriyor. Ayalon propaganda meselesinde etkili, bazen fazla etkili olduğunu uzun zamandır kanıtlamış durumda; Türk-İsrail ilişkilerinin kendisiyle bir alakası olmadığını anlamalı.

İsrail için önemi Türkiye kadar fazla bir ülkeyle ilişkileri etkileyen kararların Başbakanlık, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı arasında koordinasyonla alınması gerek. Böylece bütün kilit aktörler aynı sayfada yer alabilir ve hükümetin kararlaştırılmış konumunu yansıtan politikalar ortaya konabilir. Salı günü Türkiye Dışişleri'nin İsrail büyükelçisi Gabriel Levy'yi çağırıp Ayalon'un tavrına dair açıklama ve özür talep etmesi şaşırtıcı değil; Çelikkol da istişare için Ankara'ya dönüyor olacak.

Batı'dan uzaklaşma sinyali açık
Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve askeri yönelimi giderek Batı'dan Doğu'ya kayıyor. Kudüs bu açıdan erken bir uyarı teşkil ediyor; yani Washington ve Avrupa'ya Ankara'nın hassasiyetlerinin nerede yattığını anlatan kilit bir gösterge. Bununla birlikte Türkiye hâlâ bir demokrasi, bu yüzden günün birinde daha ilerici bir hükümetin AKP'nin yerine geçmesi ihtimali gözden uzak tutulamaz.

Sanayi, Ticaret ve Çalışma Bakanı Binyamin Ben-Eliezer iletişim kanallarını açık tutmak için kasımda Ankara'yı ziyaret etti; Savunma Bakanı Ehud Barak da Ankara'ya gidecek.

Erdoğan İsrail-Türkiye ilişkilerini torpillemeye niyetli görünüyor. Kudüs en azından bu hedefe ulaşmasını zorlaştıran adımlar atabilir. Ulusal onurumuza gelince; onurumuzu korurken daha özgüvenli davranmakta fayda var. (İsrail gazetesi, başyazı, 12 Ocak 2010)

Kaynak: Radikal