Avrupa'yı sorgulamak

Avrupalı liderler derinden endişeli. Ekonomik cephelerin hiçbirinde düzelme emaresi yok. Yunanistan Avrupa’dan ciddi destek almasına rağmen iyileşmiyor ve Portekiz, İtalya ve İspanya, içeride sıkıntılı bir dönemin endişe verici işaretlerini veriyorlar. Avrupa ekonomik projesi, özellikle çevre ülkelerde tehlike altında. Euro para birimine geçildiğinden beri ilk kez, ülkeler bütün sistemi çökertmekle tehdit eden iflasın eşiğindeler. Durumu stabilize etmek için euro’yu zayıflatma kararı alındı fakat Yunan ve Portekiz krizlerini çözmek için yapılan başarısız denemelerle şimdi kura ulaşılıyor. Avrupa Birliği son derece kırılgan bir yapı: Gerçekten hiçbir zaman dinamik bir sosyal ve politik birlik olmayı başaramadı ve şimdi ekonomik kriz içerisinde. Bu yüzden bu “birliğin” özü, net bir geleceği olmaksızın risk altında.
***

Yakın zamandaki ekonomik gelişmeler bir başka derin ve zor gerçeği ortaya çıkarıyor. Uzun süredir varolan politik kriz. Ne dışarıda ne de içeride ortak politik bir vizyon görülemiyor. Fransa-Almanya çifti başı çekmeye çalışıyor ancak ortada olumsuz gerilimler olduğu açık. İngiliz hükümeti hala Amerikalı ortağına yakın durumda. Ortak bir dış politika yok ve kısa süre önce Tunus ve Mısır, sonra da Libya ve Suriye’deki Arap ayaklanmalar, Avrupalı liderler arasındaki politik gerilimlerin düzeyini ve açık çelişkileri gösteriyor. Ya Amerika’yı takip ediyor ya da pasif ve tepkili kalıyorlar. Avrupa Birliği’nin dünyada bir rol oynamak için ortak bir vizyonu olmalıydı. Çevreden çok boyutlu bir ekonomik krizle saldırıya uğrayan Avrupa Birliği, yeni dünya düzeninde kendisi çevrede kalıyor. Zaferi sadece geçmişte kalmış, gerçekdışı bir gelecek hayaline benziyor.

Avrupa’da sessizce ilerleyen bir diğer krizi de eklemeliyiz. Bu tam kalbinden geliyor ve onun varoluşunun özünü sorguluyor. Avrupa ülkelerinde süren tartışmaları dinleyince, kıtayı silip süpüren kimlik krizinin derinliği farkediliyor. “Kimlikler” üzerine tartışmalar, çokkültürlülük, dinsel  çeşitlilik veya ibadet özgürlüğü hakkında yasal sınırlandırmalar, iç aşınmanın emareleri. Avrupa’daki yeni Müslüman mevcudiyeti kadar, Türkiye’nin “Avrupa ideolojik ve politik projesine” entegre edilmesine bağlı gerilimler de bu gerçekliği ortaya çıkarıyor. Türkiye “diğerinin” “kendinden” sayamayacağı kadar Müslüman bir ülke. Doğu Avrupa ülkelerinin marjinalleştirilmesi aynı gerçeği açığa vuruyor: Avrupa’nın içinde kimin gerçekten Avrupalı olduğu ve Avrupa kıtasının coğrafi sınırları net değil. Eğer artık kim olduğunuzu ve sınırlarınızı bilmiyorsanız, küresel dünyada kayıp olmanız da şaşırtıcı değil. Avrupa tartışmalarında bu kaybolmuşluk hissi her yerde: Bunlar ekonomik ve politik istikrarsızlık ve tehdide bağlı derin kimlik ve psikoloji krizleri. Tam anlamıyla kendine güvensiz ve gerçek anlamda ümitsiz olmak için gereken bütün bileşenler. Bu yüzden Avrupalı liderlerin ideolojik, sorumlu ve akılcı politik ve ekonomik öncelikler yerine, gittikçe daha fazla duygular ve popüler beyanlarla başta olmaları şaşırtıcı değil. Ortak bir vizyon ve etkili sonuçlar elde etmeyi başaramadılar: Döngü gerçekten de kısır.

***

AB veya ötesinde, Avrupa’nın sağlığı iyi değil ve tamamen marjinalize olmadan bir gelecek olup olmadığı merak ediliyor. ABD’ye ideolojik ve politik yakınlığı ve yeni Çin ve Hindistan’ın ekonomik rolüne ihtiyacı arasında bölünmüş olan Avrupa, yolunu arıyor. Hiçbir Avrupa ülkesinin tek başına başarı sağlayamayacağı bir gerçek, yine de halkların endişeleri ve korkularıyla yüzleşecek politik cesaretten yoksunlar. Avrupa’nın kendini adamış ve cesaretli politik liderlerin önderlik ettiği radikal bir iç reforma ihtiyacı var. Liderler için bu, Avrupa’nın değiştiğini ve yeni bir yüze sahip  olduğunu ilan etmek, tekrarlamak ve öğretmekle başlıyor. Kısa vadede popüler olmayan yeni öncelikler, uzun vadede başarılı olabilme potansiyeni taşımalı. Avrupa’nın zamana ihtiyacı var ve politikacılarımızın hiç zamanı yok: Bir dahaki neslin ötesini düşünmeliler ve ne yazık ki onlar bir sonraki seçimi kazanmaya takıntılı haldeler. Bunlar birbirine uymayan iki çelişkili zamanlama. Politikacılar bu tip bir mantığa hapsolmuş durumdalar ve denklemin mevcut terimleri göz önüne alınırsa, onlar için çözüm olmasa iyi olur.

Bir bütün olarak vatandaşlar ve sivil toplumlar için kısır döngüyü kırmak ve derin bir kolektif güvensizlik ve dar bireysel politik hırslar arasında geleceklerinin kaybolmasına izin vermemek zorunlu bir görevdir. Sesini çıkarmanın ve yapıcı biçimde eleştirel olmanın vaktidir. Mevcut durum Avrupalıları yavaş yavaş eski negatif reflekslerine itiyor: Tepkisel kibir, ret, ırkçılık, yabancı korkusu vb. Yeter demek ve değerlerini kaybetmeyi, dar kafalı, mantıksız ve haysiyetsiz olmayı reddetmek, Avrupalıların elinde. İspanya veya Yunanistan’da bazı insanlar yer yer toplanarak inkarlarını ifade ettiler ve kendilerine Stephane Hessel’in deyimiyle “öfkeliler” adını verdiler. Bu olumsuz Avrupalı mantığını kırmanın ve toplumu ekonomik, politik ve kültürel durumun radikal bir iç değerlendirmesini yapmaya davet etmenin, şiddetsiz ve yurttaş gibi yapılmasının bir yolu olabilir. Eğer vatandaşlar pasif kalır ve “Avrupa Projesi”nin asıl anlamını sorgulama konusunda başarısız olurlarsa, hikaye onlar olmadan yazılır ve şu anda hikaye oldukça endişe verici ve karanlık. En hafif tabirle.

Kaynak: Star