Avrupa'nın İsrail'in sömürgeciliğine katkısı

18 aylık Ali Devabşe, İsrailli yerleşimciler tarafından 31 Temmuz’da Batı Şeria’nın Douma köyünde ailesinin evine yapılan kundaklamada diri diri yakıldı. Babası Saad Devabşe de kundaklama saldırısında aldığı yaralardan dolayı 8 Ağustos’ta hayatını kaybetti.

İsrail ve Batı medyası Filistinli bebeğin öldürüldüğü bu saldırıda hemen Yahudi fanatikleri suçladı. Kınamalar birbirini takip etti ve Avrupa Birliği İsrailli yetkililere yerleşimcilerin şiddetine karşı sıfır tolerans gösterilmesi ve Filistinli nüfusun korunması çağrısında bulundu.

Filistinlilerin trajedisini çarpıcı bir şekilde ortaya koyan ironi de işte tam buradadır.

AB, İsrail ordusuna (işgalci), üstü kapalı bir şekilde, işgal ettiği insanların menfaatine bir yönetim sistemi empoze ediyor ama aynı zamanda da -onlarca yıldır- İsrail’in yerleşim yerlerini genişletme politikalarına tam müsamaha gösteriyor.

Uluslararası Adalet Divanı işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail yerleşimlerinin gayrimeşru olduğuna hükmetmiş olsa da İsrail’in en büyük ticari ortağı AB, yerleşim inşaatları sebebiyle herhangi bir ticari sınırlama getirmedi.

Yerleşimleri teşvik

Bugün Batı Şeria’da hükümet tarafından onaylı 125, gayriresmi de 100 yerleşim yerinde 547.000 İsrailli yaşıyor.

İsrail onlarca yıl önce Doğu Kudüs’ü ilhak ederken, gelecekte kurulacak Filistin devletinin bir parçası olması gereken 12 mahalleye ilave 200.000 İsrailli yerleştirilmesini teşvik etti.

Ama bu daha başlangıçtı.

Bugün İsrail vatandaşlarının yaklaşık onda biri, İsrail’in tanınmış sınırları dışında, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşıyor.

Uluslararası arenada bunlardan “sömürgeci” kelimesinin eş anlamlısı olarak Yahudi “yerleşimciler” diye bahsedilir. İsrail’in sömürgecilik arayışlarını aktif bir şekilde yerine getirmek üzere aynı bayrak altında toplansalar da bu, İsrail’de yaşayan vatandaşlarla İsrail sınırları dışında yaşayan İsraillileri ayırmak için kasten yapılır.

Batı Şeria’daki İsrailli yerleşimcilerin sayısındaki artış hızı İsrail vatandaşlarından dört kat fazla.

Yerleşimciler İsrail’e göç ediyorlar ve orada Yahudilik imtiyazlarından faydalanarak Batı Şeria’da iskan edilmeyi tercih edebiliyorlar.

'Gerçek sakinler'

İsrailli yerleşimcilerin kendilerini o topraklarda gerçek sakinler olarak görmeleri, Siyonizm’de yerleşim ve sömürgeci eğilimleri haklı göstermek için kullanılan Yahudilik algısını gösteriyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun dediğine göre Filistinlilerle ilgili “demografik problem” karşısında sürekli bir yerleşimci akını olması gereklidir.

Tarihi Filistin’de Yahudi olmayan nüfusun muhafaza ve izole edilmesi gayesiyle ırkçılık kokan sayısız kanun ve politikayla Filistinlilerin “demografik tehdidi” İsrail’de normalleşti.

Mevcut yerleşim yerlerine ilave olarak yeni yerleşim yerleri açılması gayrimeşrudur ve Filistinliler için adaletin önünde büyük bir engeldir. İsrail’deki demografik yarış sadece bir şeyin etrafında dönüyor: Filistinli tehdidi nasıl önlenebilir?

Buna tepeden bakan bir cevap, önlenemeyeceğidir.

İsrail’in siyasi ve sosyal açıdan tam bir “Yahudi devleti” olma hedefi, Filistinlilerin bir varoluş meselesi olarak nitelendirilmesi durumunun sürmesini sağlayacaktır, buna İsrail vatandaşlığını taşıyan Filistinliler de dahil.

Bu çerçevede, vatandaşlarının İsrail’e göçünün, yerli halk, Filistinliler için tehlikeli sonuçlar doğurduğunu anlaması Batı için zaruridir.

Hızlı büyüme

İşgal altındaki Filistin topraklarında İsrail yerleşim yerlerinin katbekat artmasıyla, çalıntı topraklarda inşa edilen bu yeni evleri doldurmak için de daha fazla yerleşimci gerekiyor.

İsrail bunun için eleman bulma mekanizmasından faydalandı. Yahudi kuruluşları tarafından İsrail’de yerleştirilmek üzere alınan "Olimlerin" -göçmenler için kullanılan İbranice kelime- sayısı 2013’ten 2014’e ortalama yüzde 40 artışla 2014’te 10 senenin en yüksek seviyesine ulaştı.

İsrail, 2014’te 24.000’den fazla olim iskan etti. 2013’te 17.000 olim alınmıştı. Bunlardan yüzde 50’den fazlası İngiltere, Fransa ve Ukrayna’dan geliyor. Bunların hepsi de Avrupa ülkesidir.

İsrail’de yeni göçmenlerin tamamı çift pasaport taşıyor. Bunlar İsrail’de iskan edilebilecekleri gibi işgal altındaki Batı Şeria’da bulunan yerleşim yerlerinde de iskan edilebilirler.

Göçü yasal hale getiren ve işlemleri gerçekleştiren Yahudi-Siyonist göçmen bulma kuruluşları, tüm Avrupa, Amerika, Kanada, Avustralya ve diğer Batı şehirlerinde bulunuyor.

İsrail için Yahudi Ajansı, İsrail’e göç etmek isteyen Ukraynalılarda yüzde 90’lık bir artış müşahede etti. Bunda en büyük etken ekonomik gerekçelerdi.

Yahudilerin hakları Filistinlilerin haklarını bastırdığı için, bu yeni yerleşimciler daha iyi bir hayat için din ve ırklarının avantajını yaşayabiliyorlar ama 1,5 milyonu komşu ülkelerde olmak üzere beş milyondan fazla kayıtlı Filistinli mülteci 70 senedir memleketlerine dönmeyi bekliyor.

Siyonist denklem

Siyonist denklem aynı şekilde kalmaya devam ediyor: Yeni göçmenlerin gelmesi, Filistin’in -fiziksel ve mecazi olarak- ortadan kalkması anlamına geliyor.
Buna ilaveten, şimdiki diaspora bakanlığı Genel Girektörü Dvir Kahana ve -hayatında şimdiye kadar çok sayıda Arap öldürdüğünü ve bundan dolayı herhangi bir problem hissetmediğini ifade eden- Diaspora İşleri Bakanı Naftali Bennett, diaspora bakanlığının tüm dünyada Yahudilerle irtibat kurulmasını ve onları Yahudi kimlikleri üzerinden İsrail Devleti’ne bağlamayı gaye edinen programını tatbik etmek üzere “Yahudi Halkının Geleceği Girişimi” olarak adlandırılan şirket kurulmasına “özel, hızlandırılmış onay” verdi.

Bennett, şimdiki İsrail hükümetinde Netanyahu'nun koalisyon ortağıdır. Bu yüzden yerleşim politikaları da Batı Şeria’daki en yayılmacı İsrail girişiminin arkasından Tel Aviv’de formüle ediliyor.

2004’ten bu yana tam bir dokunulmazlık içinde 11.000’den fazla yerleşimci saldırısı oldu. Filistinlilerde yaralanma ve ev, cami, kiliseler de dahil olmak üzere mal kayıplarıyla sonuçlanan yerleşimci şiddet olaylarında da haftalık ortalama yüzde 165 artış meydana geldi.

Avrupalılar ve Amerikalılar işgali kurumsallaştırırken gayrimeşru yerleşim yerlerine daha fazla yerleşimci gelmesi Filistinlilere karşı işlenen suçlarla sonuçlanıyor. Yakılan Filistinli bebeklerin bedel ödemeye devam edeceğinde hiç kuşku yoktur.

İsrail, hükümeti, ordusu ve yerleşimleriyle birdir ve hep aynı pervasızlık içindedir.

Kaybolan adalet

Ramallah’ta tavşan besleyen ve futbol oynayıp piyano çalmayı seven 16 yaşındaki Laith Halidi’nin İsrailli bir keskin nişancı tarafından öldürülmesiyle El Halil’de Mecdi El Muhtaseb’in İsrail askerleri tarafından ellerinin kelepçelenmesi, dövülmesi ve benzin içmeye zorlanması arasında fark yoktur.

32 yaşındaki Yusuf El Ramuni, Kasım 2014’te, Kudüs’ün Yahudi yerleşim yerleri yakınındaki bölgesinde, kullandığı otobüste asılı bulundu.

Bundan daha bir ay önce de 5 yaşındaki Einas Halil, Sincil kasabası yakınında bir İsrailli yerleşimcinin kullandığı arabanın çarpmasıyla öldü.
Bunlardan hiçbirinin faili adalete teslim edilmedi. Yerleşimciler, onlarca yıldır bu tür terör saldırılarını kolaylaştıran sistem sebebiyle gemi azıya almış durumdalar. İşte Temmuz 2014 saldırısında Gazze Şeridi’nde 530 çocuğun öldürülmesine yetki ve imkan veren de aynı sistemdir.

Bu yerleşimciler, ihtiyaç duydukları desteği yayılmacı ideolojilerini gerçeğe dönüştürmeye çalışan siyasi liderlerden alıyorlar.

İşte Filistinlilerin toprak, can ve bedenlerinin gaspına da bu gerçekler yol açtı.

Filistinli çocuklar, İsrail işgalinden dolayı muazzam acılar çektiler. Ama onlar, ABD ve Batı’nın yerleşimleri kolaylaştırması, bunlardan gelen silahlar ve bunların İsrail’i, Filistinlilere karşı işlediği terör eylemlerinin gerçek sonuçlarına katlanmaktan koruyan diplomatik korumalarından da çok çektiler.

Kaynak: Al Jazeera

Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya