PKK’nın Avrupa’da yaşayan ‘legal kanat’ sorumluları Zübeyr Aydar ve Remzi Kartal, 4 Mart günü Belçika’nın 25 ayrı yerinde aynı anda başlayan bir operasyon, ya da daha anlamlı karşılığı ile ‘ameliyat’ sonucu gözaltına alındı.
Avukatlarının gözaltı süresinin uzatılmamasını ve bir an önce bırakılmasını sağlama yönünde çabalarına karşın, 5 Mart günü tutuklandılar. Aynı gün Almanya’da polis PKK’nın İran kolu PJAK’ın yöneticisi Abdurrahman Hac Ahmedi’yi tutukladı.
Bu ameliyat sırasında PKK’nın yayın organı Roj TV’nin bürosu da basıldı ve Belçika’da durduruldu.
Belçika polisi bu baskını Fransa’da savcılığın Kürt kökenli dokuz kişi hakkında ‘PKK’ya savaşçı devşirdikleri’, dolayısıyla terörizm suçu işledikleri gerekçesiyle dava açılacağını duyurmasından yalnızca bir gün yaptı. PKK’nın onbir üyesi de aynı nedenle 26 Şubat’ta İtalya’da tutuklanmıştı.
Aydar, ABD Hazine Bakanlığı tarafından 14 Ekim 2009’da yayımlanan bir duyuru ile PKK’nın Irak’ın Kandil dağlarında barınan fiili lideri Murat Karayılan ve daha önce Avrupa’da tutuklandığında, Fransız gizli servisi ile bağlantısı olduğu imasıyla bırakılan Ali Rıza Altun ile birlikte, PKK örgütü aracılığıyla uluslararası boyutta uyuşturucu kaçakçılığı yapmakla suçlanmıştı.
Aydar ve Kartal, ikisi de geçmişte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak görev yapmışlardı. 1994’te DEP milletvekillerinin tutuklandığı kovuşturmalardan sonra Avrupa’da mülteci statüsüyle yaşamaya başlamışlardı. Yakalandıkları sırada PKK’nın legal kanadı sayılan Kongra-Gel’in yöneticisi konumundaydılar.
PKK’nın Avrupa örgütlenmesinin üç ana işlevi var:
1- Siyasi destek: Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde Kürt ayrılıkçı davasının diplomasisini yürütmek.
2- Askeri destek: PKK saflarında savaşmak üzere Avrupa’daki Kürt topluluklardan ve kısmen de Türkiye’den Irak’a geçmek isteyenler için adeta askere alma, ilk eğitim ve cepheye sevk işlevini üstlenmek.
3- Mali destek: (Bir gerillanın ayda PKK’ya yaklaşık 1500 avroya mal olduğu düşünüldüğünde) PKK’nın büyüyen mali ihtiyaçlarının gönüllü ya da zoraki bağış (ki Avrupa kanunlarına göre, haraç
ve diğer yollardan (ki bunlar arasında uyuşturucu iddiası var) karşılamak.
Bu çerçevede birkaç ay önce Amerikan basınında yer alan PKK’nın Afganistan-Pakistan bağlantılı uyuşturucu işine girmiş olabileceği haberleri, Türkiye’de az yankı buldu ve Türkiye’yi Afganistan’a daha çok asker göndermeye ikna etme propagandası olarak yorumlandı.
Ama konuya biraz daha yakından bakınca, ilginç bağlantılar ortaya çıkıyor.
Brüksel-Karaçi hattı mı?
Aydar ve Kartal’ın Brüksel’de Belçika güvenlik birimlerince büyük çaplı bir ameliyatla yakalandığı aynı
4 Mart gününde, Pakistan güvenlik birimleri de Karaçi’de büyük bir ameliyatın sonucunu açıkladı.
Afganistan’da, El Kaide ile birlikte NATO destekli Hamid Karzai yönetimini devirmek için savaşan Taliban örgütünün önemli isimlerinden Aga Han Mutassim Karaçi’da yakalandı. Mutassim,
11 Eylül 2001’de El Kaide’nin ABD’ye saldırması sonrası ABD ve NATO tarafından başlatılan Afganistan ameliyatıyla devrilen Taliban hükümetinin Maliye Bakanı idi. Karaçi merkezli olarak
örgütüne mali ve lojistik destek sağlıyordu.
Bu Karaçi’de iki hafta içindeki ikinci Taliban operasyonu idi. 18 Şubat’ta da ABD istihbaratı CIA işbirliği ile Pakistan güvenlik birimleri Taliban’ın iki numaralı askeri sorumlusu Molla Abdulgani Baradar’ı Karaçi’de yakalamışlardı.
Filmi bir ay daha geriye alalım: Karaçi’nin hemen batısında, her türlü ticaretin yapıldığı bir açık pazar sayılan Dubai’de bir otel odasında Filistin’li Hamas örgütünün önemli isimlerinden Mahmud El-Mahbub, 19 Ocak günü ölü bulundu. İsrail’e el yapımı füzeler yağdıran İzzetin El Kassam tugaylarının kurucusu olan El Mahbub, İsrail ve Avrupa polis örgütleri tarafından İsrail vatandaşlarının kaçırılıp öldürülmesi suçlamasıyla aranıyordu. Dubai’de bulunuş nedeni, muhtemelen İran ya da Pakistan üzerinden gelebilecek yeni parti silah ve diğer malzeme sevkıyatını kontrol etmekti.
Aradan bir ay geçtikten sonra, önce 18 Şubat’ta Hamas, 20 Şubat’ta da Dubai polisi, El Mahbub’un ölümünün hastalıktan değil, İsrail gizli servisi Mossad’ın suikastı sonucu olduğunu öne sürdüler; 11 İsrailli aleyhinde sahte Avrupa pasaportlarıyla Dubai’ye girip adam öldürmekten suç duyuruları yayımlandı.
Olay çok karmaşık, ama şimdilik şu sonuca varabiliriz:
1- Karaçi, Taliban için artık eskisi kadar güvenli bir yer olmaktan çıktı.
2- Dubai, Hamas için artık eskisi kadar güvenli bir yer olmaktan çıktı.
3- Brüksel, PKK için artık güvenli bir yer olmaktan çıktı. (İki yıldan bu yana, ABD işbirliğiyle yürütülen Türk Silahlı Kuvvetleri sınır ötesi ameliyatları sayesinde Kandil de eskisi kadar güvenli olmaktan zaten çıkmıştı.)
4- Taliban, Hamas, PKK için eskisi kadar güvenli olmayan yerlerin diğer benzeri örgütler için de eskisi kadar güvenli olmaktan çıktığı söylenebilir.
5- Silahlı örgütlerin para kaynakları eskisinden daha yakın takipte ve bu, yakında o örgütlerde
şu anda kestirilemeyen sonuçlara yol açabilir.
Radikal