Askerler Meclis'te neden yoktu?


Hafta sonu yapılan yemin töreninde askerlerin kendilerine ayrılan locada yerlerini almamaları değişik anlamlara çekiliyor. “Meclis'teki Ak Parti çoğunluğuna tepki” ile başlayıp “DTP'lilerin varlığını kabul etmemeye” kadar uzanan bir dizi gerekçe icat ediliyor sebep olarak... Genel kabul gören gerekçe, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısının aynı saatlerde henüz sona ermemiş olması… Dün bir gazetede Ak Partili bazı vekillerin askerlerin Meclis'e gelmeyişine serzenişleri aktarılıyordu.

Acaba askerlerin yemin töreninde Meclis'e gelmemeleri bambaşka bir sebepten olmasın? Daha anlaşılabilir, daha makul ve daha uygun bir sebepten…

TBMM'nin özel oturumlarına yabancı ülke temsilcileriyle devletin önemli kurumlarının üst düzey yöneticilerinin de katılması bir gelenek... Her kuruma bu amaçla özel bir yer de ayrılmıştır TBMM'de. Katılımlar ilgi ve itibar ölçüsü de sayılır. Askeri komuta kademesinin yemin töreninde hazır bulunmaması, biraz da bu sebeple yadırganıyor.

Son yıllarda üst düzey askerlerin Meclis'teki varlıkları geleneği aşan bir 'mesaj' olarak algılanmaya başlandı. Kürsüde kim varken Meclis'e girdikleri, ya da kim kürsüye çıkmadan önce locayı terk ettikleri hep yorum konusu yapıldı. Son yemin töreninde bulunmayışlarının haber konusu yapılması da aynı farklı algılamayla yakından ilişkili… Locada yerleri bulunan başka devlet birimlerinin yöneticileri de -kendilerine özgü sebeplerden- koltuklarını boş bırakmışlardı yemin günü; onların yokluğuna dikkat bile edilmezken askerlerle ilgili haber ve yorumların varlığı bu 'özel durum' sebebiyle…

Yüksek bir katılımla yapılan seçimden neredeyse bütün eğilimlerin temsil edildiği bir Meclis ile güçlü bir siyasi iktidar tablosu çıktı. Önümüzdeki dönemin ülkemiz açısından 'normalleşme' sürecine hizmet edeceği hepimizin beklentisi. Dün yeni hükümeti kurma görevini üstlenmek üzere çıktığı Çankaya Köşkü'nden dönerken, Başbakan Tayyip Erdoğan, bu beklentileri özetleyen bir açıklama yaptı: “Öncelikle kişi başına milli geliri 10 bin dolara çıkarmak… Daha iyi bir demokrasiyi gerçekleştirmek… Barış ve dayanışma kültürünü daha da geliştirmek… Bölgelerarası dengesizlikleri ortadan kaldırmak… Etnik milliyetçiliği ortadan kaldırıcı adımları atmak…” Bu dönemde yeni Meclis'ten beklenenlerin en başında da sivil bir anayasa yazımı geliyor…

Yeni dönemde Türkiye çağdaş demokrasilerde ne varsa hepsine sahip olmayı amaçlıyor. 22 Temmuz'da sandıktan çıkan 'mesaj' bu yoldaydı çünkü. Sandığın mesajı bütün diğer mesajları geçersiz kılacak kadar güçlü bir mesaj…

Mesajı anlayanlar var, anlamayanlar var...

Seçim akşamından beri yaptığı -son örneğini Çankaya ziyareti sonrasında verdiği- açıklamalar mesajı anlayanların ilk sırasına Başbakan Erdoğan'ı yerleştirmemizi gerektiriyor. İkinci sırada, seçimin hemen ertesi 367 zorlama formülünü 'sistemin kilidi' olmaktan çıkaran açılımıyla MHP ve lideri Devlet Bahçeli geliyor; yemin günü milleti mutlu eden tablo büyük çapta onların eseridir. O mutluluk tablosunun içinde yer alan DTP'liler de 'milletin mesajını' aldığını belli edenlerden…

Olanı anlamakta zorlananlar CHP'de çoğunluğu teşkil ediyor; belli ki, sonucu itibariyle kendileri için 'şok' anlamı taşıyan seçimin üzerlerinde bıraktığı 'travma sonrası stres bozukluğu' rahatsızlığını hâlâ üzerlerinden atamamışlar... Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer? Cumhurbaşkanı Sezer'in milletin kendisine dönük mesajını yerine getirmek için yeni Meclis başkanının seçimine kadar daha vakti var. Askerlerin yemin günü Meclis'e gelmeyişinden 'mesaj' çıkarmaya çalışanların veya olayı tepki verilecek bir gelişme olarak görenlerin de yeni dönemi anlamadıkları belli.

Kendilerinden mesaj beklentisine rağmen Meclis'e gelmemeleri, askerlerin yeni dönemi doğru kavradıkları anlamını taşıyor olmasın?

Bir uyarı: Mensupları algılama zorluğu çekenlerin ön safında yer aldıkları için, medya, bu sorumu bile anlayamayabilir…

Kaynak: Yeni Şafak