Askeri yönetim altındaki İsrail'e dönüş

İsrail’in 90’lardaki “anayasal devriminden” kurtulan yasalar, kıyamet günü silahı olarak kullanılmaya devam ediliyor.

İsrail tarihinde ilk defa bir politik hareket, hükümet temelli; hem de herhangi bir güvenlik gerekçesine dayanmaksızın doğrudan ideolojik gerekçelerle yaşadışı ilan edildi.

İsrail Savunma Bakanı’nın İslami Hareket’in kuzey şubesini kanundışı ilan etme etmeye dair talimatı, resmi yetkililerin durmadan iddia ettiği şekilde Hareket’in herhangi bir terörist faaliyete katıldığına, terör faaliyetlerini finance ettiğine, şaibeli kaynaklardan fonlandığına, terör ve şiddete dair tahrik yaptığına veya ırkçılığa dair bir tahrikte bulunduğuna dair bir delil içermiyordu.

Bunun yerine sadece bir cümle yer alıyordu: “Devletin ve kamunun güvenliği ve kamu düzeni” için tedbir gerekliydi.

İsrail Kamu Güvenliği Bakanı Gilad Erdan, Arap radio kanalı Al Shams’ta; hükümetin 1945 yılından kalma olan ve “Olağanüstü Durum (Savunma) Düzenlemeleri” olarak bilinen yasaların uygulanması ile İslami Hareket’i men etmesinin sebeplerini açıkladı.

Erdan, güvenliğe dair kanıtlanmış herhangi bir kanıtlanmış argüman sunmadı. Bunun yerine “Bir hareketin illegal hareket olarak ilan edilmesi için illa terörist eylemleri tatbik etmesi gerekmez.” dedi. 

Erdan, Hareket’in ideolojik platformunu ve aktivitelerini problemli bulduğunu söyledi. Bilhassa da El Aksa adına yürütülen “yanlış kampanyanın” insanların “yoldan çıkıp terörist misyonlar doğrultusunda yoldan sapmasına” yol açtığını iddia etti.

İslami Hareket’in El Aksa’ya ibadet için gidenlere ulaşım sağladığını not etti ve bunun “bağırıp güvenlik kuvvetleri, turistler ve ziyaretçiler ile sürtüşme meydana getirmek için” yapıldığını iddia etti.

Ayrıca insanları El Aksa’yı bedenlerini öne sürerek korumaları için çağıran Maharjanların Hareket tarafından fonlandığını söyledi ve Cami’nin korumaya ihtiyaç duymadığını belirtti.

"Bu eylemler birlikte varoluşumuza zarar veriyor." Diye ekledi. Tabi Erdan’ın “beraber varolma” görüşü; İsrail işgalini, ırkçılığını ve baskısını Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki bir Filistinli’nin kabul etmesi anlamına geliyor.  

Erdan’ın Hükümet’in kararını meşrulaştırma çabaları Hükümet’in İslami Hareket aleyhine “suçlamaları” ile baskıcı bir idari talimatla bir ana politik ve dini hareketi yasadışı ilan etmesi arasında büyük ve aşırı problemli bir uçurum olduğu olgusunu gizleyemiyor. 

Hükümetin bu uçurumun yanından kaçarak aldığı karar –muhalefete ve İsrail Genel Güvenlik Servisi’nin çekincelerine ragmen- İslami Hareket’in yegane men edilme sebebinin ideolojisi ve ideolojik aktiviteleri olduğunu gösteriyor. 

Keyfi Kurallar

Yalnızca keyfi bir politik karar görünüşüne sahip olan Hükümet’in suçlamaları, İsrail’deki Filistin nüfusunun geniş bir kısmını temsil eden, meşru bir politik ve dini hareketi bastırmak için dizayn edilmiş.

İsrail’in yasal sistemi, herhangi bir şekilde şiddete başvuran veya şiddet çağrısı yapan kimseleri cezalandırmak için tasarlanmış birçok kanunu içermekte. 

Örneğin Terörist Düzeni Önleme Yasası, terörist örgüt olarak belirlenmiş bir örgütü destekleyici mahiyette herhangi bir aktiviteyi yasaklıyor. Teröre Finansal Desteğin Yasaklanması Yasası da terörist örgütlere parasal destek sağlamayı veya onlardan parasal destek almayı. Ceza Kanunu ise şiddete ve teröre tahrik etme, ırkçılığa tahrik etme belirliyor ve suç amacıyla oluşturulmuş her türlü topluluğu ve toplantıyı yasaklıyor.

Bu zikreidlen birçok yasaya ragmen –kesinlikle soruşturma, delil toplama, ithamları dosyalama ve duruşma aşamalarını gerektiren- İsrail Hükümeti son derece gaddar ve keyfi bir aracı kullanmaya karar verdi: Filistin’in İngiliz mandası olduğu kolonyal dönemden kalma olan Olağanüstü Durum Düzenlemeleri’ni.

Hükümet son derece kısa ve genel suçlamalar yaparken bu Düzenleme’yi yardıma çağırdı. Hareket’e veya liderlerine kendilerini savunma fırsatını, politik ve dini görüşlerini ifade etme özgürlüğünü lütfemedi

Netice olarak sivil, politik ve dini bir hareketin herhangi bir duruşma yahut işletilmesi gereken süreç olmaksızın veya alınan tedbiri meşrulaştırabilecek herhangi bir delile, suç geçmişine dayanmaksızın yasadışı ilan edildiği bir durum ortaya çıktı.

Geçmişte İsrail Savunma Bakanları “Kahane Lives” ve “Price Tag” adlı aşırılık yanlısı Yahudi hareketleri de Olağanüstü Durum Düzenlemeleri’ni kullanarak yasa dışı ilan etti ve bu gaddar idari aracın kullanımını meşru bir zemine taşımadı. 

Öte yandan İslami Hareket’in aksine bakanların açıklamaları örgütlerin doğrudan şiddet ve suç eylemleri ile bağlarını baz alıyordu. Örneğin "Kahane Lives Hareketi" 1994 yılında, İbrahim Camii’nde ibadet etmekte olan Filistinliler’e Baruch Goldstein tarafından yapılan katliama dahildi. Aynı zamanda “Price Tag Hareketi” da hem İsrail’de hem de işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere karşı devam eden şiddetle ve vandalizmle ilişkiliydi.

Bu sebeple İslami Hareket’in men edilmesi kararının, Olağanüstü Durum Yasaları’nın kullanımının tarihi bağlamda değerlendirilmesi ile anlaşılması gerekir. 

Kolonyal Dönem Artığı

Bu düzenlemelerin Manda altındaki Filistin’deki Filistinli direnişçileri bastırmak için kolonyal İngiliz otoriteleri tarafından tasarlandığı olgusunun yanında İsrail’in Batı Şeria’daki işgalini devamlı kılmak için de düzenli olarak başvurulan bir araç olduğu olgusu mevcut. Bu düzenlemeler 1948’deki Nakba Günü’nü takiben İsrail’in binlerce Filistin vatandaşını ve yerleşimcilerini köylerinden sürmesi için kullanılmıştır, 50’li yıllarda onlara ait köylerin kapalı alan olarak belirlenmesinde de… a

Ayrıca Olağanüstü Durum Düzenlemeleri, 1966 yılına kadar Filistinliler üzerinde sürdürülen İsrail askeri hükümetinin kuruluş ve idari temeliydi.

1964’te Filistinli Al Ard politik hareketi bu düzenlemeler ile yasadışı bir topluluk olarak ilan edilmiştir. O zamanlarda hükümet sadece güvenlik gerekçeleri ile bunu meşrulaştırmıştı. Fakat sonradan Yüksek Mahkeme öncesindeki görüşmelerde anlaşılşmıştı ki bu tedbirin sebepleri salt olarak ideolojikti.

Şimdi, 60 yıl sonra İsrail’in 90’larda gerçekleştirdiği görünüşte “anayasal devriminden” kurtulan bu araç, Yahudi devleti ile Filistinli insanlar arasındaki savaşta bir kriz durumu silahı olarak kullanılmaya devam ediyor. Hem İsrail’deki Filistinlilere hem de 1967’den beri işgal edilmiş olan bölgelerdeki Filistinliler’e karşı.

Kaynak: Al Jazeera

Dünya Bülteni için çeviren Deniz Baran