Asiller ve mülteciler

Saldırganlığın sıradanlaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Silah üreten, savaş hazırlığı yapan her hangi bir ülkeye böyle davranma diyemiyorsunuz; çünkü saldırıyı karşı savunma hakkından söz ediyor.

Silahların gölgesinde zaman tüketen dünyada, yeryüzü kaynakları merkez üslerince vakumlanıyor.  Ülke kaynaklarının gittiği yere gitmek isteyen ezilmişler için sınırlar, aniden, geçilmez kale haline geliyor. Formül basit; “Siz yerinizde kalın ihtiyacınız olanı biz veririz” hükmü yürürlükte. Her yönüyle mahrum ve mahkum durumda olan bu insanlar, bir lokma kuru ekmeğe bulamazken, yeri geldiğinde son model silahlarla gösterilen hedefi dövmeye başlıyorlar.

Afrika ve Asya insanı için yerin altı, sadece cansızken kullanıma açılabiliyor. Bu zalimane tutuma uyanan, ortaya çıkan gruplar için de ayrı konseptler kurgulanıyor. Terörizm en geçerli para biriminden daha hareketli piyasaya sahip. Mültecilik doğduğu topraklarda nefes aldırılmayan insanların, can pahasına, kaynaklarını sömüren ülkelerden birine sığınma çabası olarak ortaya çıkıyor.

Mültecilerin çoğu, imkansızı başarmaya çalışırken hayatından oluyor. Ölü balıklar gibi, sahillere cesetleri vuran insanlar, dünyanın acımasızlık seviyesinin göstergesi.  Bir sabah kalktığınızda, kıyıya vuran altmış bir mülteci cesedi ve cephanelikte bomba patlaması sonucu yirmi beş gencin ölüm haberiyle güne giriyorsunuz. İnsanı insanın kurdu gören anlayışın örgütlediği dünyada, büyük balığa yem olan küçük balıkların durumu anormal karşılanmıyor bile.

Sorun, güçlü olanın adalete ihtiyaç duymaması, zayıf olanların adalet söyleminin acizliklerinden kaynaklandığına ait işaretlerin varlığı.

Gücü elinde bulunduranın, yapıp ettiklerini tevil etmeye çalışanlar, sonunda kendi kimliklerine dönüş niyetlerini de kaybediyorlar.

Reel politik, alın yazısı yerine kabul gördükçe bir yıl içinde yaşanan savrulmalar, ortaya çıkan oluşumlar iyi niyet bakışıyla anlaşılır gibi değil.

Dünyanın en ateşli bölgesi olan Körfez’den iki yılı izlemeye başlamış olsak, bugün yaşanılanları tahmin etmek mümkün olamazdı. Suud ve İsrail stratejik işbirliği İran’ı bloke etme amacıyla seslendiriliyor. Suriye, İran ve Irak’tan destek alan PKK, bölgesel mesnet bulma açısından tahmin edemediği kazanımlar elde ederken, saldırılarını toprak koparmaya odaklamış, sabotajları ayrıştırıcı etken olarak kullanmada. ABD seçimlere hazırlanırken Körfez ülkelerine yaptığı silah satışlarıyla ve İsrail’e sağladığı güvenlik ortamıyla etkin izlemeyi sürdürüyor. Suriye kanlı satranç tahtası olmaya devam ederken, savaşan muhalifler de Türkiye’ye artık güvenmiyor.

Bölgemize baktığımızda, neredeyse silah sesi gelmeyen ülke yok. Her ülke gerilim içinde, farklı planların figüranı olmayı sürdürüyor. Bölgedeki her ülkenin tuttuğu siyaset reel politiğe teslim; insanı insanın kurdu gören algının hizmetinde. Her ülkenin tutumu. Her ülkenin tutumu “Kitap”tan uzaklaşma temayülü içeriyor. Her ülkenin siyaseti, geleceğe kapanmaz yaralar açmak üzere kurgulanmış.

Kedi yavrularını fareye benzeten yermiş. Yürüyen çatışmaya kılıf bulmak zor değil, iki taraf da birbirini dinden çıkarıp aynı “tekbir”i getirirken öldürüyor.

Biz öldükçe, biz öldürdükçe, silah veren, silah verip kadehini doldururken kahkaha atan çok olur.