İnsanoğlunun farkında olmadan uymak zorunda olduğu fıtri mecburiyetleri vardır. Bunlar, insanın hayata müdahalesinde zorunlu sabitelerdir.
Bazıları şuuraltında, karar ve davranışları belirleyen insiyaki yönelimlerdir. Bu yönelimler gerçekte, yaşamın bütüncüllüğü ve sürekliliği çerçevesinde, farklı boyutlarda gerçekleşmiş olanların, bu boyutta ortaya çıkan etkileridir.
Cennette yaşayan insan, bütüncül tatminin tüm etkilerini ve hazzını sindirerek bu dünya boyutuna gelmiştir. Fıtraten, ulaşabildiği yüksekliklerden daha aşağı bir haz eşiği ve hedef, artık insanoğlunu tatmin etmeyecektir.
Bu nedenle yeryüzünde, istisnasız bütün insanlar, bütüncül tatmini elde etmek ve cennet boyutundaki yüksekliğe ulaşmayı, ontolojik bir zorunluluk olarak istemektedirler. Bu da insanın yeryüzü hayatındaki, mecburi kök arayışını ifade etmektedir.
Garip gelecek fakat namaz kılanla, esrar çekenin ontolojik arayışı aynıdır. Her ikisi de tatmin aramaktadırlar. Ancak birisi tatminin doğasına uygun alanlarda ve usullerle aramakta, diğeri ise bundan uzak bir noktada arayışını sürdürmektedir.
Bir diğer ontolojik duygu yâda standart ise, insanın ana rahmindeki koşulları hatırlayıp (şuuraltında), bazı zamanlarda elde etmeye çabalamasıdır.
Beşer, yeryüzü boyutuna indirilirken, bir ara boyut olan ana rahminde yaratılmıştır. Ana rahmi, cennetin bütün imkânlarını taşımasa bile, dünyanın sıkıntı ve risklerini de taşımamaktadır.
Güvenli, rahat ve zahmetsiz bir ortamdır.
Bu ortamdan, dünyanın korkutucu, zorlu ve zahmetli ortamına düşen beşer; dünya hayatının gerçekleri ile bilinç düzeyinde yüzleşmeye başlayınca; bir önceki boyutun, güvenlik, rahatlık ve zahmetsizlik koşullarını hatırlayıp, çoğunlukla geri kaçmayı arzulamaktadır.
Fiziksel olarak mümkün olmayan bu durum karşısında, kendine sahte kovuklar üretip, sahici olmayan; güvenlik, rahatlık ve zahmetsizlik ortamları oluşturmaya çalışmaktadır.
Elbette bu şizofrenik bir durumdur.
Hakikatle yüzleşip, fıtrat üzerinden algılama, anlama, anlamlandırma yaparak karar alıp, davranış geliştirmesi gereken insan; korkunca, kaygılanınca, sorumsuzlaşıp, tembelleşince, sahte hakikatler imal edip, bunların arkasına saklanmayı tercih edebilmektedir.
Bu hal, cennetteki yüksekliği, ontolojik olarak talep eden insanın; bunun lazım şartı olan, hakikat üzerinde olmayı gerçekleştirmeyip; sahte hakikatler ihtiva eden kovuklara saklanması gibi çelişkili bir garabeti ortaya çıkartmaktadır.
Her şeyin fıtratından farklı, sahte fıtratlar çerçevesinde geliştirilen bütün tasavvurlar birer kovukturlar. Bu kovuklar “enfüsi ve afaki” olabilmektedirler.
Korkular, kaygılar, özgüvensizlik, özdeğersizlik, ufuksuzluk, inançsızlık, atalet, bencillik, sorumsuzluk; kovuk oluşturan nedenler arasında sayılabilirler.
Kovuklar; psikolojik, sosyolojik, zihinsel, ilişkisel, mekânsal, faaliyet ve tercihlere dair olabilirler.
İnsanoğlu genellikle kovuklarını böyle tarif etmez. Onları meşrulaştıran, öven, haklılaştıran ve hatta yücelten tarifler geliştirirler.
Fakat her durumda hakikat, orijinal fıtrata uygun olandır.
Müslümanların yaşam tasavvurlarını geliştirmek, hayata adil müdahale etmek ve şahitlik görevlerini yerine getirmek süreçlerinin başlangıcında; “yaratan Rabb’inin ismiyle okumak” vardır.
Daha sonra;
73. Muzemmil.1. Ey örtüsüne bürünen.
Ey hakikatle yüzleşmekten, hakikat çerçevesinde hareket etmekten, hakiki olmaktan seni engelleyebilecek olan” enfüsi kovuklarına” saklanmış olan! Bu yolda yürümenin lazım şartı, bu kovuklardan çıkmak, yiğit gibi hakikatle yüzleşmek ve hakiki olmaktır.
Bunu gerçekleştirebilmenin yöntemi;
73. Muzemmil.2. Az bir kısmı hariç olmak üzere geceleyin kalk.
73. Muzemmil.3. Yarısına kadar ya da ondan biraz eksilt.
73. Muzemmil.4. Veya üzerine ilave et. Ve Kur’anı tertil üzere oku.
Bu, öncelikle yapılması gereken ve sıkıntılı bir halin düzeltilmesini sağlayacak, müessir ve fıtri bir programdır.
74. Muddesir.1. Ey örtüsüne bürünen.
Ey “afaki kovuklarına” saklanan; kalk. Uyar. Bu durumdan kurtulma hedefine, hakikat üzere olmaya, kalmaya, hakikati inşa davasına ve uyarmaya “adan”.
İnsanoğlu ana rahminden dünyaya düştü. Hakikat çerçevesinde, kendi fıtratı ve tüm yaratılmışların fıtratına uygun bir tasavvurla yaşamını inşa ederse; aslına, cennetine ve Rıza-i Bari’ye kavuşacaktır.
Eğer kovuklarında; aldanmayı, oylanmayı ve sahte rahatı tercih ederlerse; buradan daha aşağıya düşülür. Vesselam.