Ermenistan gazetelerinde önceki gün pek alışık olmadığımız bir haber geniş yer buldu. Haberin başlığında şöyle deniyordu: "Ermenistan, Türkiye'ye enerji sağlamaya hazırlanıyor"
Enerji Bakanı Armen Movsisyan'a atıfla yapılan haberde, Ermenistan'ın mart ayından itibaren başlamak üzere Türkiye'ye elektrik enerjisi vermeye hazır olduğu belirtiliyordu. Böylece Erivan ile Ankara arasında ilk kez doğrudan ticaretin başlamış olacağına dikkat çekiliyordu. Eylül ayında varılan anlaşmalar gereği, yasal ve teknik hazırlıklar 6 ayda tamamlanacaktı. Ermeni CJSC ile Türk UNIT firmaları arasındaki anlaşmaya göre, 2009'da 1,5 milyar kilowatt saatla başlayacak olan elektrik ihracatı, ilerleyen yıllarda 3,5 milyar kilowatt saate çıkarılacaktı.
Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbandyan'ın İstanbul'a gelerek ilişkiler adına olumlu mesajlar verdiği gün, Ermenistan gazetelerinde böyle olumlu bir haber çıkarken, Vatikan'dan tam ters yönde bir haber düştü ajanslara.
Papalık Hıristiyanlar Arası Birlik Kurulu Başkanı Kardinal Walter Kasper, "Ermeni soykırımının bir vakıa" olduğunu söyledi. Ardından, Papa 16. Benedict'in Ermeni din adamlarını kabulünden önce Vatikan Radyosu'na verdiği demecini hatırlattı. Demeçte şöyle deniyordu: "Ermeni soykırımı bir vakıadır. Vatikan'ın bu konudaki tavrı, (Papa) 2. Jean Paul'ün Ermenistan ziyareti sırasında açıklanmıştır. Papa, oradaki soykırım anıtını ziyaret etmiş, Türklerin hoşuna gitmese de soykırım kelimesini kullanmıştır."
"Soykırımın iddia değil gerçek olduğunu" ileri süren Kasper, "Bu bir terim meselesi değildir. Pek çok kurbanın bulunduğu tarihî bir vakadır ve bu hatıranın iyileştirilmesi gerekmektedir. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin iyileştirilmesi için Vatikan ne yapabilir bilemem. Ama bu Ortadoğu barışı için de önemli bir hadise. Katolik Kilisesi her şeyden önce mağdurlardan yanadır. Bu bizim davranışlarımızı belirleme konusundaki en önemli ilkemizdir." dedi.
Halbuki aynı saatlerde Ermenistan Dışişleri Bakanı, Türkiye ile ilişkiler konusunda olumlu düşüncelere sahip olduğunu söylüyor; hatta 1915 olaylarına ilişkin Türkiye'nin teklif ettiği 'ortak tarihçiler komisyonuna' ilk kez iyimser baktığını ima ediyordu. Ayrıca Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın da Türkiye'deki milli maça geleceğini duyuruyordu.
Bir yanda Cumhurbaşkanı ile Dışişleri Bakanı ile barış isteyen, ilişkileri geliştirmek isteyen Ermenistan'ın kendisi. Diğer tarafta sözde Ermenileri himaye eden, onları koruyup kollayan güçler. Aslında bu tabloda şaşılacak bir durum yok. Zira asırlarca barış içinde bir arada yaşamış Ermenilerle Türkler arasındaki kavga, nasıl dışarıdan gelen müdahalelerle başladı ise bugün de ilişkilerin gelişmesinde aynı güçlerin rolü ortada.
İlişkileri geliştirmek istiyorsak, iki tarafın da bu gerçeği bilip buna göre hareket etmesinde fayda var. Olaya bu açıdan bakmayanlar, Ermenistan ile Türkiye arasında bugünlerde yaşanan bahar havasını iki ülke arasındaki futbol diplomasisine bağlıyorlar. Halbuki bundan daha önemlisi, Ermenistan üzerinde etkin rol oynayan aktörlerin tavrındaki değişikliktir.
Mesela Türkiye ile Rusya arasında kurulan yeni ilişki biçimi bu süreçte çok önemli rol oynuyor. Şayet Moskova, Ermenistan ile Azerbaycan arasında Karabağ sorununun çözümüne dair aktif bir rol üstlenmemiş olsa, ne Erivan Ankara'ya bu kadar sıcak mesaj yollayabilir ne de Ankara, işgal altındaki Azerbaycan'ı bir kenara bırakarak Erivan'a yumuşama mesajları gönderebilirdi.
3 yıl önce Kremlin'de zamanın Devlet Başkanı Putin ile zamanın Dışişleri Bakanı Gül arasında geçen tarihî konuşma, bu süreçte önemli bir kilometre taşı niteliğinde. O görüşmede, Türk tarafı iki tarafın da yakından ilgilendiği Karabağ gibi sorunları gündeme getirmiş ve çözümsüz bırakılan bu tür ihtilafların bölge dışı güçlerin bölgeye müdahalesine zemin oluşturduğunu dile getirmişti.
Gürcistan'da bu yaz yaşanan gelişmelerin, bu mesajın daha iyi anlaşılmasına ve Kafkaslar'daki dengelere etkisini de unutmamak gerek.
Tek tek komşularıyla buzları eriten Türkiye, Erivan'la ilişkileri de yoluna koyacak; tabii kötü ilişkilerden yararlananlar ve soykırım endüstrisinden geçinenler fırsat verirse...
Kaynak: Zaman