Araplar trajedileri kanıksadı


 
Gazze veya Irak'ta yaşananlara karşı seslerini çıkarmayan Arap rejimleri, hem trajedileri kanıksadı, hem de 'kapitalist düzenin geçim derdi' nedeniyle direnişi 'unuttu'. Filistinlilerle dayanışma için yeni hareketlere ihtiyaç var

Arap sessizliği, trajedi ve felaket düzeyine vardı. Gazze'de yaşanan abluka, aç ve karanlıkta bırakma, çocuğu, kadını ve yaşlısıyla bir halkın ölümü sonuncusu değil. Ne zaman bir alçaltma ve hakaret meydana gelse, saygınlık yara alsa, suskunluktan ve ölülerin sessizliğinden başka bir şey yaşanmıyor. Alışkanlık haline getirdiğimiz kınama ve karşı çıkma dönemi ters yüz oldu.
Ümmet bugün tavır sahibi değil. Ümmet bugün görmüyor, işitmiyor ve konuşmuyor. BM ve uluslararası insani örgütlerden yardım isteme dönemi de bitti arttık. Uluslararası meşruiyet darbe aldı. Filistin'le, ateşkesin çizgileri ve kabul edilmiş uluslararası sınırlarla ilgili BM kararları, güç, emrivaki ve teslimiyet için iptal edildi. Uluslararası örgütler zayıf ve hakkını kendi kendine geri alamayanlarla ilgilenmiyor.

Düşmanı abartıyorlar

Fas ve Bahreyn'de binlerce kişi, Mısır'da da yüzlerce kişiyle sınırlı kalan gösteriler dışında, siyasi rejimler ve halklar bazında Arap vatanındaki bu sessizliğin nedeni ne? Nedenler çeşitli; tek bir neden bulunmuyor, hepsi iç içe.

Bir neden, gerçeklerle yüzleşmekten aciz kalınmasından kaynaklanan antipati olabilir. Zira Arap ve Müslümanların hayatında yaşanan felaketlerin sayısının böylesine çok olması insanı aptallaştırıyor. Araplar ve Müslümanlar (Filistin ve Irak'taki direniş hariç) bu felaketleri sindirdi ve bunlara alıştı. Arapların başına, tüm yollar kapandığı için ümitsizlik, hayal kırıklığı, ufuk yokluğu ve siyasi düşüncenin kaybolması hali musallat oldu. Araplar tehlikelerden endişelenerek hareket etmekten, dizginleri almaktan korktu. Filistin'in yarısının kaybedildiği 1948'deki ve diğer yarısının kaybedildiği 1967'deki 'yenilgilerin düğümü'ne tutuldular. 1956'daki üçlü saldırının başarısızlığını ve Süveyş kanalının devletleştirilmesini unuttular. 1973 savaşını unuttular. Lübnan'da Temmuz 2006'da halkın bir orduyla mücadeledeki zaferini göz ardı ettiler. Düşmanı ve ordusunun yenilmezliğini abarttılar. Kendilerini o dönemin güç dengelerini yansıtan siyasi anlaşmalara bağladılar.

Bazı düşünürlere göre, Arapların başına çalışmaktan vazgeçiren bir tür ahlaki korkaklık musallat oldu. Bazı siyasi gözlemcilere göre sebep, bazı rejimlerin, halklarının başına ne gelirse gelsin iktidara ve zenginlik kaynaklarına tutunma hırsı. Bazı rejimler, insanların iradesine karşı koyarak iktidarda kaldıkları için kendilerini koruyacak dış destek arıyorlar.

Bu desteği de 'demokrasi üzerine kurulan büyük veya yeni Ortadoğu' çağrısı yapmakta övünmesine rağmen ABD'de buluyorlar. ABD, Amerikan çıkarlarını gerçekleştirdikleri müddetçe halklarına haksızlık etmiş olan bazı rejimleri destekliyor. Bu rejimler kendisine yük olunca da, onlardan kurtuluyor, daha az karanlık, halklardan daha fazla kabul görmüş, daha az diktatör olan başka alternatifler buluyor.

Arapların Filistin'deki İsrail saldırıları, Irak'taki ABD saldırıları ve Somali'deki Etiyopya saldırılarına rağmen sessiz kalmasının nedeni, bölgesel devlet olan Mısır'la Arap ümmeti arasındaki bağlantının kopması. Bölgesel devlet Mısır, yatırımların garanti altına alınması gibi çıkarlardan dolayı Arapların öncelikli sorununu bıraktı. Zira kapitalizmin vatanı olmaz. Zarar etmeksizin kâr elde etmek pazarın kurallarındandır.

Arap sessizliğinin nedeni, geçimini sağlama ve kendisine asgari düzeyde yerleşim, gıda, iş, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılama olanağı sağlamayan ülkelerden dışarıya göç etme eğilimi olabilir. Siyasi kahır sessizliğin bir nedeniyse, yoksulluk da bir diğer nedeni.

Ulusal ruh hâlâ sönmedi

Filistin ve son olarak Gazze'de yaşananlara yönelik Arap sessizliği doğal değil. Alışılmışın sınırlarının dışına çıkıyor. Gazze'de yaşanan bu ambargoya yönelik suskunluk, Filistin'in yanı sıra farklı yerlerdeki Filistin halkına da karşı ortaya koyuluyor. Hayatta kalan bazı muhalif partiler, seslerini yükseltip insanları toplamaya kadir ulusal bir cephe veya ulusal bir koalisyon oluşturabilirler.

Sivil toplum örgütleri, özellikle de insan hakları örgütleri, halkçı hareketler, birlikler ve sendikalar halkları harekete geçirmek ve seslerini yükseltmek için halkçı bir birlik kurabilirler. Kendiliğinden gelişen bir gayretle 1967 yenilgisine karşı ve Mart 1968'de de yöneticilere karşı gösteriler yapılmıştı. Ayrıca bu halklar direnişin sembolü olan eski Mısır lideri Nasır'a veda ederken harekete geçmişti. Ulusal ruh hâlâ sönmedi. Yeni ulusalcı nesiller doğuruyor ve Filistin halkıyla dayanışma içine giriyor.

Kaynak. Radikal