İran, Türkiye ve İsrail ABD'ye istediklerini yaptırabilirken, Araplara bu ülkeler arasındaki çekişmenin malzemesi olmak dışında bir şey kalmıyor. Araplar geçmişte ulusal oluşumları için uygun bir sıfat bile elde edemedi
Bazı kriterlere dayanarak İranlıların, Türklerin ve İsraillilerin birer millet olduğunu, ancak Arapların bir millet olmadığını söylemek mümkün. Ayrıca, Arapların bugün bir milletin siyasi dinamiklerinin inşası yönündeki yürüyüş için uygun şartları yaratma noktasında geçmiştekinden daha da uzakta olduğu da eklenebilir. Bu durum resmi ve gayri
resmi beyanatlarında açıkça görülüyor. Özellikle de Ortadoğu'daki 'milletler
oyunu' güçlendiği zamanlar...
ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Körfez'e ikinci uçak gemisi göndermenin Washington'ın askeri gücünü -doğal olarak İran'a- hatırlatmayı amaçladığını ilan ederken aklında bu teşhis vardı.
Gates, İran'ı vurma niyeti taşımadığına dair teyidini de beraberinde getirdi.
Bu bir hatırlatmaydı ve faydalı olması umuldu...
Türkiye istediğini alıyor
Bu hatırlatma, İran'da Amerikan gücünün boyutunu unutanlar olduğu fikrine dayanıyor. Oysa, bir gözlemcinin İran'ın Irak'ta 150 bin Amerikan askeri bulunduğunu, komşu Afganistan'da ve birçok Arap ve Arap olmayan ülkelerdeki Amerikan askeri varlığını unuttuğunu veya görmezden geldiğini doğrulaması zor. İranlıların, nükleer programla ilgili yaptırımlar dayatılması gölgesinde, devletlerinin ABD tarafından 'terörist devletler' listesine konulduğunu, Kuzey Kore'yle birlikte 'şer ekseni'nde yer aldığını unutması zor...
Türkiye'yle ilgili olaraksa, gözlemciler ABD yönetiminin birkaç ay önce Türk devletine, Türk askerlerinin PKK tarafından öldürülmesine misilleme yapmaması yönünde nasıl baskıda bulunduğunu gördüler. Oysa aynı yönetim İsrailli yetkilileri, Temmuz 2006'daki savaşta iki İsrail askerinin esir alınması ve yedisinin öldürülmesi nedeniyle Hizbullah'a ve Lübnan'a yönelik savaşın kapsamını genişletmesi için teşvik ediyordu.
ABD yönetimi daha sonra Türkiye'yle ilgili kararından vazgeçti ve Türk güçlerinin PKK yuvalarını vurmak için Irak toprakları içinde sınırlı ve geçici askeri operasyon yapmasına olanak tanıdı.
Hatırlatmanın yararlı olması bağlamında, Türkiye meclisi ABD güçlerinin 2003'te Irak'a girmek ve Saddam Hüseyin rejimini devirip ülkeyi işgal etmek için Türk topraklarını kullanmasına izin vermesi karşılığındaki ayartıcı Amerikan teklifini reddetmişti. "Masaya 20 milyar dolara varan bir para koyduk ve buna yakın bir tutarı birkaç yıllığına taksitlendirme vaadinde bulunduk." Türkiye'yle bu konuda yapılan müzakereleri değerlendiren üst düzey bir Amerikalı yetkili o sıralarda harfi harfine böyle diyordu. Bununla birlikte, Türkiye meclisindeki oylama Amerikan teklifi lehinde sonuçlanmadı. Bu durum ABD'nin planında değişikliğe yol açmış ve askerler Irak'a Arap topraklarından girmişlerdi.
İsrail otoriter olmak zorunda
İsrail'deyse, İbrani devletinin Britanya'dan bağımsızlığını ilan ederek kuruluşunun 60. yıldönümü kutlamaları için hazırlıklar yapıldı. İsrail'in bir devlet-millet olarak tanınmasını aşan, 2 bin yıldan uzun süre önce çalınan toprakların geri alınmasına -çalınmasına- dair harikulâde bir tanımlama getirerek, İsrail mucizesine yoğunlaşan yoğun ve geniş medya kampanyalarıyla açıklamalara sahne olan kutlamalar gördük... Bu eşsiz durum, İsrail'in otoriter rejimlerin yer aldığı Arap çölleriyle çevrili tek demokrasi oluşunda somutlaşıyor. Bu denklemin bekası için de, vahayla çöl, demokrasiyle despotizm, kalkınmayla gerileme, moderniteyle gelenek arasındaki zıt görüntünün sürdürülmesi gerekiyor.
Araplar uygarlaşmalı
Türkiye, İran ve İsrail, farklı tavırlar ve farklı stratejiler doğrultusunda bünyelerindeki cemaatler, etnik farklılıklar ve diller arasında olası en yüksek ulusal entegrasyonu gerçekleştirmekte kararlı. İsrail'in durumuysa, bir yandan emperyalist diğer yandan faşist ve ayrımcı bir rejim olması nedeniyle çok zor.
Amerikan politikaları bu üç millet arasındaki çekişme oyunu üzerinde dönüyor. Araplara da, bu çekişmenin malzemesi ve sahası olmak dışında birşey biçilmiyor. Arapların modern tarihi, ulusal oluşumları için bile uygun bir siyasi sıfat elde etmelerinin engellendiği
bir tarih. Yapılması gerekense, uygar ve etkin 'vaha'yla, 'üretim sanatı'nı bilmeyen 'kabile çölleri' arasında eğitim ilişkisi kurulması yönünde düzeltilmesi...
Kaynak: Radikal