Dünyanın her yerinde savaşlar çıkaran ABD, Filistinlilerin ve Lübnanlıların kendi aralarında didişmelerinden büyük yarar sağlıyor. Müslümanlar, kin duydukları İslam dünyasının krize boğulmasını isteyenlerce yönetilen ABD'nin askeri politikalarına karşı çıkmak için birleşmeli
Filistin'de Fetih'le Hamas arasındaki savaş nedeniyle, insani ve siyasi bir felaket yaşanıyor. Kardeş kardeşi öldürüyor, intikam gerekçesiyle hastaneler bombalanıyor. Filistin davası açısından epey tehlikeli sonuçlar yaratabilecek bu krizin çözümüne yönelik umudun yokluğunda ve gelen ateşkes çağrılarının ortasında, yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.
Liderlere şu soruyu sormak gerek: Acaba bu çatışmalar, siyasi bir karar üzerine mi, yoksa disiplinsiz gruplar arasında mı yaşandı? İki durumda da herkes, bütün bir halka ve davasına ihanet edilmesine yol açan kararların sorumluluğunu taşıyor. Olayların arkasındaki çevreler düşmanın uşaklarıysa, su yüzüne çıkarılmaları gerekiyor. Bu çevrelerin planladığı gibi fitnenin körüklenmesi ve felaketin tetiklenmesi de engellenmeli.
Filistin'de iç savaş büyük ihanet
Filistinlilerin ulusal ve İslami savaşı, direniş gruplarının düşmana karşı girdiği savaştır. Direniş, suikast, işgal ve yıkımların süreceği tehdidine aldırmaksızın, düşmanın saldırılarına, yanıt veriyor. İç çatışmaya girenler de, Filistin davasına odaklanmalı, bombardıman, yıkım, açlık ve mahrumiyetin etkisinde yaşayan direniş taraftarı halklarına acımalı. Filistin davası düşmana tek mevziden karşı koyan cihat yanlısı birliğin derinleştirilmesi için planlamaya ihtiyaç duyuyor.
Savaşçılara şunu diyoruz: Filistinlilerin namluları birbirlerine yöneltmesi ve iç şartları karıştırmak için çatışma çıkarması en büyük ihanettir. Bu kişiler, düşmanın ve ABD'yle diğer müttefiklerinin soruna yönelik bütün planlarını iyi incelemeli ve vatan için Allah'tan korkmalı.
ABD Başkanı Bush, İran İslam Cumhuriyet'ini de, hâlâ bazen savaşla bazen BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarıyla tehdit ediyor. G-8 ülkelerinin uranyum zenginleştirmeyi durdurmaması halinde İran'a sert yaptırımlar dayatılmasına yol açacak bir karar çıkarması da dikkat çekti. Oysa, AB'yle İran'ın çözüm için ayrıntılı müzakereler yaptığını herkes biliyor. ABD, İran'a yönelik bir savaşın dünya ekonomisi üzerinde yıkıcı etkiler bırakacağını ve bütün bölgenin ateşe verilmesine yol açacağını da biliyor.
Bölge halkları ABD'yle İran arasında yaşanabilecek düzeyde yeni bir savaşı kaldıramaz; bu halklar zaten, Amerika'nın Irak, Afganistan, Somali ve Sudan'da ekonomik ve siyasi durumun sarsılmasına yol açan savaşlarının içinde.
Arap ve Müslümanları, planlarını Siyonist-Hıristiyan yeni muhafazakârların yaptığı ABD'nin askeri politikalarına karşı çıkmaya çağırıyoruz. Bu kimseler, İslam ve Müslümanlara yönelik kinlerinin ve Siyonist gruplarla koalisyonlarının sonucunda, İslam dünyasının kriz ve savaşlara boğulması için harekete geçiyor.
ABD yönetimi, halkların mukadderatlarına hükmetmek için dünyada savaşlar çıkarıyor. Hatta Avrupa ülkelerine de siyasi baskı yapıyor ve bazı tutumları dünyayı yeni bir Soğuk Savaş'a sürüklüyor. ABD bütün insanlığı yıkan planlarıyla dünya barışına karşı.
Lübnan'ı tehdit eden felaketin boyutuysa, ordunun mülteci kampı Nahr el Bared'de girdiği çatışmayla büyüyor.
Bu çatışma ulusal birlik ve varlığı tehdit altına giren devlet üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir. Böyle bir zamanda yetkililer, sanki yaşananlar terörist bir cemaatle sınırlı çatışmalardan ibaretmiş gibi davranıyor. Lübnan'ın siyasi kriziyse yerli yerinde duruyor.
Zira ABD'nin çözümü reddetmesine boyun eğenler, çözüm için her yeni girişimde bulunulduğunda da çıkmazları körüklüyor. Oysa siyasi çözüm, karmaşık sorunların ortadan kaldırılmasıyla birleştirici bir hükümette temsil edilecek ulusal birliğe zemin hazırlayabilir.
Lübnan'ın aydınlığın, özgürlüğün ve ortak dini yaşamın vatanı olduğu söylenir. Fakat iç ve dış oyunlar Lübnan'ı, siyasi aptallık, karmaşa ve çeşitli grupların gölgesinde karanlığa itti. Bu kimseler diyalog kurma gücüne bile sahip değil. Bu durum da uluslararası çevrelerin onlara çeşitli yerlerde görüşme teklif etmesine yol açıyor. Zira onlar, kendi siyasi krizlerini bölgesel ülkelere veya uluslararası eksene çözdürmek istiyor. İçeride boşluk yaşayan bir devletin dış güçlerin desteğiyle güçlenmeyeceğini, halkın vatanı sahiplenmesini ancak siyasi ve ekonomik planlamanın sağlayacağını anlamıyorlar.
Her mezhebin mensupları, bir grubun sayısal gücü ne olursa olsun ülkeyi tek başına yönetemeyeceğini ve vatanın birliğinin vatandaşların birliğinden geçtiğini çok iyi bilmeli. Vatandaşlık her grubu bütün unsurları, sorunları, dini ve siyasi özellikleriyle korur. Grupların liderleri, Lübnan'ı başkalarının yolgeçen hanına değil de herkesin vatanına dönüştürmeli.
Lübnan halkı birleşmeli
Son olarak, bütün Lübnan'ı sert uluslararası rüzgâra terk etmek için istikrarı bozmaya çalışan suçlar dizisine eklenen bu iğrenç suç karşısında bütün Lübnanlıları, kapsayıcı bir siyasi çerçeve içinde herkesi birleştirecek bir ortam üretmek için suikast araçlarıyla mücadeleye çağırıyoruz. Çünkü ülkenin anlaşmazlıklar yaratan siyasi sarsıntı halinde kalması, kendi çıkarları, hedef ve planları için Lübnan'da güvenlik sarsıntısı yaratmaya çalışan bütün çevrelerin işine yarayacak çatlaklar oluşturacak.
Hepimiz siyaset ve güvenlik alanında muhafız gibi hareket edelim ki Lübnan daha fazla trajedi yaşamasın, birliğimiz, varlığımız ve ülkemiz korunsun.
Kaynak: Radikal