Mustafa Özcan
Nedense İslam ülkelerinde devlet ödülleri ve madalyaları ya eski solculara ya da yeni liberallere gidiyor. Bir sebebi olmalı? Sebep, fikri savruluş ve ricattan başa ne olabilir? Zaten yeni liberaller genellikle eski solculardan oluşuyor. Sözgelimi, bizdeki muhafazakar hükümet, 1969 yılında İslami kesimlerin 'gününü göstermek' için fellik fellik aradıkları Çetin Altan'a ödül verdi. Ödül töreninde Başbakan Erdoğan şöyle hitap etti :" Bugün mutlulukla ifade ediyorum ki Türkiye artık ne Çetin Altan'ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünceyi mahkum eden bir Türkiye'dir, ne de Nazım Hikmet'i 12 yıl boyunca hapishanelerde tutan Türkiye'dir. O alıngan, o vehimler üreten Türkiye, artık yerini öz güvene bırakmıştır.'' Başbakan Erdoğan törende, ''Türkiye, Çetin Altan'ın ısrarla vurguladığı gibi enseyi karartmamış, umut kapılarını kapatmamış içine kapanmaktan kurtularak dünyaya açılmıştır'' diye konuşmaya devam ediyor. Gerçekten de Çetin Altan bu ödülü hak ediyor mu? Yoksa biz mi fikir fukarası olduk ve o kalibrede adam yetiştiremedik? Kompleks ilavesiyle hepsi mümkün. Çetin Altan'a benzer birisi de Mısırlı Seyyid Kımni. Seyyid Kımni de Çetin Altan gibi bir İslam ülkesinde hatta onun ötesinde anayasasının ikinci maddesinde İslam hukukuna dayalı bir ülke olduğu belirtilen bir ülkede benzeri bir ödül kaptı. İhtisası ve hangi üniversiteden mezun olduğu da bilinmiyor. Bilinen şeyleri, tartışılan fikirleri. Kestirmeden tanımlamak gerekirse, 1990'lı yıllarda bazı fikirleri dolayısıyla suikastla öldürülen Ferec Fode gibi birisi. Zaten Ezher Fetva Kurulu da devlet takdir ödülünün Seyyid Kımni'ye verilmesini eleştirdi. Nasıl eleştirmesin ki, Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalip'in bir Haşimi kliğinin başı olduğunu ileri sürüyor. Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalip'in Haşimi hizbini ihdas ettiğini ve İslamiyetin bunun bir ürünü olduğunu, gölgesinde geliştiğini ve bu kliğin amacının Arapları idare etmek ve onların başına geçmek olduğunu savunuyor. Çetin Altan da Osmanlı hakkında benzeri tezleri ileri sürüyor. Osmanlı'da hiçbir kutsalın olmadığını ve iktidar için önüne gelene kılıç ve pala salladıklarını ve çektiklerini savunuyor. Tarihin tamamen nefislerin çatışmasından ve galebe arayışından ileri geldiğini savunuyor. Çetin Altan'ın sosyalistliği gitmiş olabilir lakin materyalistliği olduğu gibi baki ve yerinde.
*
Seyyid Kımni sahabe konusunda da benzeri fikirlere sahip. Seyyid Kımni, Halit İbni Velid'in seffah yani kan dökücü olduğunu da ileri sürüyor. Osmanlı'nın Suriye'den çekilmesinden önce Cemal Paşa'nın sıfatı da aynıdır: Seffah. Yani zamanın iki dilimi arasında Kımni'ye göre Halit İbni Velit ve Osmanlı'dan ayrılma taraftarı olan bazı Araplara göre de Cemal Paşa seffahtır. Cemal Paşa ile Halit İbni Velid'in bu benzetme dışında mukayesesi yanlış olabilir. Lakin genel hatlarıyla Arap dünyasındaki neo liberallerin İslama yaklaşım ve bakış açıları bu. Altangiller de Türkiye'de benzeri bir ekolü oluşturuyor olmalı. Bu yeni liberallerden Suudi Arabistanlı Hani Nakşibendi Endülüs'ün fethinin bir işgal olduğunu savunuyor. Bu bağlamda, esasen Hani Nakşibendi'nin İspanya Kralı Huan Carlos ve benzerlerinden hiçbir farkı yok. Hatta fazlası olduğu bile öne sürülebilir. Belki onlar bile tarihlerini bu kadar hararetle savunamazlardı! Hani Nakşibendi'nin sözlerinden Mısır gibi ülkelerin de istila ve işgal edildiği kanaatine varabiliriz. Bu durumda, Mısır Kıpti Kilisesinin söylemi de haklılık kazanmış oluyor. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Hani Nakşibendi'nin Endülüs'le alakalı sözleri bizdeki bazı aydınların Ermeni meselesiyle ilgili tavırlarıyla karşılaştırılabilir.
Evet, İslam dünyasında neo liberallerin temsil ettiği kültür soysuzlaştırma ve köksüzleştirme kültürüdür. Bu kültürün hakim olduğu coğrafya kimilerine göre ilhadistandır. Onlara göre, tarihin bütün tanıdığı fedakarlıklar ve faziletler aslında rezaletten ibarettir. Ulviyat ve ülvilikler alakalı ne varsa onların nazarında süfliyattan ibarettir. Dolayısıyla tarih ve ona yön veren din tamamen arzi ve sufli bir olaydır.
Seyyid Kımni'ye ödül verilmesinin yankıları devam ediyor. Yer yer güçlü itirazlar olsa dahi yine de neo liberaller birbirleriyle kuvvetli dayanışma örnekleri sergiliyorlar. Bu bağlamda, Hani Nakşibendi gibi Arap dünyasının yeni neoliberal düşünürler kuşağını oluşturan Şakir Nablusi de yazmış olduğu makalelerle bu ödülün Seyyid Kımni'ye verilerek yerini bulduğunu söylemiştir. Şıracının şahidi bozacı hesabı. 'Sahibini arayan madalya' gibi Mısır devlet ödülünün de sahibini bulduğunu ileri sürmüştür. Niye bulmasın ki, UNESCO'ya aday olan Faruk Haseni ile Ertuğrul Günay iki ayrı coğrafyanın ikizlerini oluşturuyorlar. Faruk Haseni başörtüsü aleyhtarıdır ve bu yönüyle kendi partisinden bile tepkiler almıştır. Ertuğrul Günay da çarşafla alakalı olarak benzeri bir söylemin sahibidir. Dolayısıyla bu makamları işgal eden zihniyetin sahipleri devlet ödüllerini Türkiye'de Çetin Altan'a Mısır'da da Seyyid Kımni'ye vermeyi değer bulmuşlardır. Oldu olacak siyasette de yılın ödülünü Demirel'e verselerdi ve bütün ödüller tam yerini bulsaydı. Bu mevcut konsepte de gayet uygun düşerdi. Edebiyatın dönekleri ile siyasetin dönekleri arasında ne fark var?