Arap Baharı'ndan sonra şiddet azınlıkların endişeli olduğunu gösteriyor

İstatistikler kolay, gelecek ise değil. Mısır’da yaklaşık 20 milyon Kıpti var; nüfusun 10’da biri ve bölgedeki en büyük Hıristiyan topluluk. Fakat Başkan Enver Sedat bir kez kendini “Müslüman halk için Müslüman bir başkan” olarak tarif etmişti ve Hıristiyanlar bunu unutmadılar.
Kuşkusuz Asvan’daki kilise saldırısı ateşi körüklemeye yardımcı oldu ve 26 kişinin ölümü, Sedat’ın halefi Hüsnü Mübarek’in devrildiği ayaklanmanın en kötü iki gününden beri Mısır’da verilen en büyük kayıp oldu. Fakat, tahtın altından kaydığını düşündüğü zaman bizzat “Ebu Hüsnü” tarafından canlandırılan Hıristiyan korkuları, Kıpti Kilisesi liderliğinin Mübarek’in devrilmesinden iki gün öncesine kadar devrimi desteklemediği anlamına geliyordu.

Kıptiler Mısır’ın özgün Hıristiyanları. Daha Hz. Muhammed doğmadan önce, antik çağda Roma yönetimi altında çoğunluktular. Fakat Kıptiler Arap mı? Bazı Hıristiyanlar öyle olduklarını söylüyorlar. Bazıları “asıl” Mısırlılar olduklarını söylüyorlar; Müslümanlar bugün sayıca onların on katı iken bu biraz fazla. Devrim sırasında Pazar günleri ibadet etmek için Tahrir Meydanı’na geldiler ve onları koruyan Müslümanlar’dı. Müslümanlar Cuma günleri meydanda ibadet ederken, bazı Hıristiyanlar onların korunması için yardıma gelmişti. Ama bu o zamandı. 

Pazar gecesi gerçekleşen korkunç eylemler için bildik Kahire komplo teorileri ortaya atılacak. Fakat tüm bunların arkasında daha derin bir sorun yatmakta. Pek çok Ortadoğu ülkesindeki Hıristiyanlar’a her zaman azınlık oldukları ve korunmak için hükümetlerine güvenmeleri söyleniyor. Suikaste uğrayan Lübnanlı Başbakan eskiden Hıristiyanlar’a “Patrik Sfeir arkadaşımdır” demişti; belki de Hariri’nin düşündüğü kadar yakın değillerdi. Şimdi yeni Lübnanlı Maruni Psikopos, Bechara Rai Paris’te, ülkenin problemlerinin çözülmesi için Suriye rejimine “bir şans verilmesi” gerektiğini söylediği için pek çok sert eleştiriye maruz kalıyor. Bu ifadenin sözlerinin değiştirilmiş hali olduğunu iddia etti fakat bu sözler Başkan Obama ile görüşme davetinin açıkça geri çekilmesine de sebep oldu.

Ürdün Hıristiyan topluluklar barındırıyor; Cezayir’de bile küçük bir Fransız Hıristiyan topluluğu var. 1996’da, yedi Fransız keşiş Tibhirine’deki manastırlarından kaçırılıp, büyük ihtimalle onları kaçıran Müslümanlar’ın yanlış giden bir askeri pususunda öldürüldüler ve Cezayir Başpiskoposu onların kimliklerini ağaca asılı ayrılmış kafalarından belirlemek zorunda kaldıklarını söyledi. “İsa’nın insan şiddeti tarafından ve din adına öldürüldüğünü hatırlamaktan kendinizi alamıyorsunuz” dedi.

Mısır’daki “dini” şiddet hakkında yeni bir şey yok. Fakat tabii ki Mısır’ın devrimi bundan daha temiz olmalıydı. Bütün Arapların imrendiği, yeni bir geleceğe doğru parlak bir yol. Belki de. Gazeteci Abdülbari Atvan “bu şeylerin” yani devrimlerin “kusursuz olmadıklarını” sık sık dile getirdi. Şüphe yok ki bugün de söyleyecek. Müslümanlar kadar Hıristiyanlar’ın öfkesini yansıtmak da acılı bir iş ve Mısır halkına özgürlük getirmek için devrimlerin katetmesi gereken uzun bir yol var.

Kaynak: Star