Arap Baharı'ndan Nasır Baharı'na

Kimileri Arap Baharını Nasır baharına çevirmek istiyor. Bunlar aynı zamanda Arap Baharını sonbahara çevirme merakı içinde olan zümre ve çevreler. Arap Baharını ve kendinden kalkışmalı olmasını bir türlü içlerine sindirememişler ve hazmedememişlerdi. Sürekli olarak ona isnatlarda bulunuyor ve kopmasını yabancılara yamıyor ve mâlediyorlardı. Arkasında emperyalizmin bin bir türlü oyununu ve tertibini görüyor ve arıyorlardı!  Bu yönde delil bir tarafa en küçük karine olmaması bile onları dizginleyemiyor, heva ve hevesleri devrimi öyle yorumlamak istiyordu. Amerikan eksenli bazı Körfez ülkeleri de Arap Baharı dalgasından ürküyor ve onun ideolojik çekirdeğinden de fena halde kaçınıyordu.

Arap Baharı, İslamcı ideolojik dalganın taşıyıcısı olmuştu. Körfez ülkeleri ise ulu’l emirci (sisteme bağlı İslam anlayışı) İslam anlayışının zıddı olan siyasal İslam dedikleri kurulu düzenleri sorgulayıcı modele karşı çıkıyorlardı. Rahatlarının kaçmasını istemiyorlardı. Bundan dolayı Arap Baharına düşman kesildiler. Hem de bin bir iftirayı kuyruğuna takarak. Mısır’daki darbe süreciyle birlikte maskeler düştü. Ama hala maskelerin arkasına gizlenenler var. Bunlardan birisi de eski tüfeklerden Nasırcı Muhammed Haseneyn Heykel. 

Banu Avar'ın Mısır versiyonu. Mısırlı Darbeci Sisi’nin gerisinde duran uluslararası güçlerin adamı olan Muhammed Ali Baradey örneğini ve CNN gibi kanalların ABD idaresinin Mürsi’ye çekilme telkini yaptığını görmeyerek hala eski nakaratını tekrarlıyor. Tahrir’deki gençler ülkeyi yabancı etkisinden ve boyunduruğundan kurtarmışlar!  Batı’nın darbeye suskun kaldığını ve Mahmut Abbas’dan Suud Kralına kadar yandaş Arapların da darbeyi alkışladıklarını görmüyor mu?

*

Haseneyn Heykel görmese bile Noam Chomsky bunu gördü ve hem Suriye meselinde ve hem de Mısır meselesinde teşhisini doğrulttu.  Daha önce Suriye’de Batı oyunu arayan Chomsky gelinen süreçte bunun böyle olmadığını ve birilerinin Suriye meselesini tıkamak ve uzatmak istediklerini görmüştür.  Ayrıca Körfez ülkelerinin Mürsi modelinin başarılı olmasından ürktüklerini de ifade etmiştir. Mürsi başarılı olursa kendi tahtları sallanacaktır. Mısır toparlandığında sadakaya el açan ülke olmaktan kurtulacak ve iktisaden de Basra Körfezi bölgesine rakip olacaktır. Süveyş yeni cazibe merkezi olacak ve Basra Körfezi ile yarışacak ve belki de yerini alacaktır.   İktisadi, stratejik ve ideolojik nedenlerden dolayı Körfez ülkeleri Mürsi’nin önünü kesmek istemişlerdir. Devrilmesi sırasında da aktif görev alarak darbecilerle Batı arasında diplomatik köprü vazifesi görmüşlerdir.  Körfez’de 2013 itibarıyla devran dönmüş ve Nasır’a karşı eski müttefikleri olan Müslüman Kardeşleri gözde çıkarmışlar ve baharın dalgasını Nasirizme çevirmek istemişlerdir.  Arap Baharı yerine Nasır dalgası estirmek istemişlerdir.  Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Basit. Bunun iki görünen delili var.  Bunlardan birisi, Birleşik Arap Emirliklerinin ülkenin değerlerine muhalefet etmek ve devrim ihracı yapmak ve Mısır’daki İhvan rehberine biat etmek gibi suçlamalardan dolayı İhvan üyelerine hapis cezaları yağdırmıştır.  Devrim ihracıyla alakalı olarak bugüne kadar bir tek İranlının kılına dokunmadığını da biliyoruz.  Daha önce de İhvan liderlerine ve özellikle Iraklı Muhammed Ahmet Raşid gibi mütefekkirlere de benzeri muamele uygulamıştı.  Burası küreselleşmenin merkezi olduğu gibi İslamileşmenin de dalgakıranı.

*

Bazı Körfez ülkeleri suni olarak bir Nasırizm dalgası estirmeye çalışıyor. Bunun ikinci göstergesi de Ahmet Şefik gibi Nasırcılara arka çıkmaktır.  Ahmet Şefik, Nasır’ın çömezlerinden birisidir ve onun ötesinde Mübarek’in son başbakanları arasındadır.  Özel hayatı karanlıktır ve onun ötesinde destekçisi Kıptileri öne çıkaran konuşmalar yapmıştır. Müslümanları gücendirmek pahasına Kıptilere kur yapmıştır.  Kıptiler Ocak 2013 olaylarında da İttihadiyye Sarayını Şefik ile koordineli bir biçimde basmak ve kuşatmak istemişlerdi. Temerrüdün yaptığını o sırada Şefik ile Kıptiler birlikte tezgahlamışlardı.  Şimdi Mısırda seküler ve sekter muhalefetle birlikte kurumlar Körfez ülkeleriyle birlikte Batı’yı da yanlarına alarak kazan kaldırdılar ve bir karşı dalga oluşturmaya çalışıyorlar. Bu karşı dalganın hedefi Müslüman Kardeşlerdir. 1952 yılında da aynısı olmuştur.  Nasır, ortakları olan Müslüman Kardeşlere ihanet etmiş lakin Körfez ülkeleri o dönemde mazlum Müslüman Kardeşler üyelerine sahip çıkmıştır. Bugün Körfez ülkelerinden bazıları Nasır’ın adamlarıyla birlikte Müslüman Kardeşleri yeniden mazlum konumuna düşürmek için birlikte çalışıyorlar. Devran değişmiştir.  

Maalesef devran böyle gaddar, zemin böyle kaygan.  Önceleri Mübarek gibi hanedanlık kurma peşinde olmadığını ve babasının mirasını buna alet etmek istemediğini söyleyen Nasır’ın en küçük oğlu Abdulhakim Cemal Abdunnasır, Sisi darbesinden sonra sokağın gazıyla potansiyel yeni başkan adayları arasına katılmıştır.  İkinci kuşak Nasır’la birlikte yeni Nasirizm rüzgarları esiyor.  Bakalım bu suni dalga ne kadar dayanacak?