Arap Baharı Türkiye'de (Türkiye'nin bölünme senaryosu)

Suriye Devlet Başkanı Esad doğru bir karar aldı. Ordusu ülkenin kuzey batısındaki şehir ve kasabalardan çekildi. Böylece kontrol Kürtlere verilmiş oldu. Türkiye ile sınır bölgesinde bulunan ilçelerin tamamı yani Kobani, Afrin, Darik, Amude ve el-Aynada onların eline geçti. Bölgelerde Kürt bayrakları dalgalanıyor. Bunun yanı sıra 12 Kürt teşkilat bir araya gelerek Kürt Milli Meclisini kurdu.

İngiliz gazetesi The Guardian'da yer alan habere göre Suriye Kürtlerine kendi ikamet bölgelerini savunma şansı verildi. Kürtlerle silahlı muhalefet ya da ordu arasında çatışmalar yaşanmıyor.

Şam yönetiminin Suriye Kürtlerine otonomi kurma yetkisi vermesi durumunda ülkenin federalleşme süreci başlamış olacak. Böylece hem Suriye'nin kendisinde hem de çevre ülkelerde durum önemli ölçüde değişecek. Hatırlanacağı üzere daha önce de Şam yönetimi buna benzer açıklamalarda bulunmuştu. Bunun yanı sıra Suriye'nin vatandaşları ile eşit haklara sahip olma, anadilde eğitim ve buna benzer taleplerin de bir kısmı olumlu bir şekilde karşılanmıştı. Yaşanan gelişmeler Şam yönetiminin ağır oyunun bir kısmının Türkiye'ye yönelttiğini gösteriyor. Türkiye'de son yıllarda Kürtler benzer haklar elde etmek için silahlı direnişe destek vermektedir.

Ankara yönetiminin Türkiye Kürtleri ile Suriye Kürtlerinin birleşmemesi için her türlü adımı atabileceğinden kuşku duyulmamalı. İlk aşamada bu konuda başarı de elde edebilir. Ancak sonraki gelişmeler göz önünde tutulduğu zaman Irak Kürdistan'ının yanı sıra Suriye Kürdistan'ının da kurulması Türkiye açısından olumlu hiçbir şey vaat etmemektedir. Bundan sonra yaşanabilecek gelişmeleri tahmin etmek zor olmayacak. Suriye Kürtleri gerçek manada bağımsız olan Irak Kürdistanı ile sıkı ilişkiler kurmak için adımlar atmaya başlayacak. Bu adımların atılması için bir süre ara da verilebilir. Türk basınında yer alan endişe dolu haberlerde Suriye sınırları içerisinde Kürt otonomi bölgesinin kurulmasına Kuzey Irak Kürt Otonomi bölgesinin başkanı Mesud Barzani'nin de kendi çıkarları doğrultusunda destek verdiği öne sürülüyor. Erbil'de bir toplantı düzenleyen Barzani, Kürtlerin tamamının birleşmesi durumunda Suriye Kürtlerine destek vereceğini açıkladı.

Buna paralel olarak daha önceden de tahmin edilen gelişmeler yaşanmaya başladı. Türkiye'nin güneydoğusunda PKK'nın terör grupları aktivitesini ve saldırılarını arttırdı. Onların da otonomi talepleri bulunmaktadır. Ankara yönetiminin bölgede yaşanan tarihi gelişmeleri önceden tahmin etmesi gerekiyordu. Ancak durumdan sonuç çıkarmaya çalışması ve aldığı önlemler hayret doğurmaktadır. Bir konu ise açık bir şekilde sezilmektedir. Suriye Kürt harekatının "terör" suçlamaları ile karartma taktiği başarısızlıkla sonuçlanacak. Çünkü PKK ile yakınlığının olduğu kabul edilen Suriye Kürtlerinin Demokrasi Birliği Partisi, Kürt Milli Meclisi içerisinde yer alma teklifini geri çevirdi. Taktiksel açıdan değerlendirildiği zaman bunun doğru bir adım olduğu söylenebilir. Şöyle ki Türkiye Başbakanı Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde kurulan Kürt devletinin PKK tarafından kurulduğunu kanıtlamaya çalışmaktadır.

Bununla beraber Suriye Kürtlerinin Siyasi Parti ittifakı Kürt Milli Meclisini temsil eden Abdulhamid Derviş, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmesinden sonra Ankara yönetiminin Suriye Kürtlerine eşit haklar tanınması konusuna karşı çıkmayacağının altını çizmişti. Mamafih Davutoğlu önemli bir itirafta bulunmuş oldu. Ankara, Şam yönetimi ile yürüttüğü strateji savaşını kaybetti. Bunun yanı sıra oyunu kendi alanında devam ettirmek zorunda kaldı. Doğal olarak siyasi arenaya Türkiye'nin resmi Kürt muhalifleri çıkmış olacak.

Türkiye'de Lübnan senaryosu yaşanabilir. Bu doğrultuda önemli endişeler bulunuyor. Şöyle ki, Lübnan'da ikamet eden Şiiler, Suriye Alevilerine destek vermektedir. Ancak Sünni siyasiler ve din adamları ise Suriye muhaliflerini destekliyor. Bu durum İran ve diğer konuları da gündeme taşımaktadır. İsrail basınında yer alan haberler göz önünde tutulduğu zaman İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman uzun bir süre önce elini "Kürt gelişmeleri" üzerinde hissettiriyor. Liberman, Türkiye ile yaşanan sorunlar sırasında Türkiye Kürtlerini kullanıyor ve Suriye Kürtlerinin de onlara destek olmalarını sağlamaya çalışıyor. Bakanın kendisi bu gibi haberleri tekzip ediyor. Bununla beraber milyonlarca Kürdün bulunduğunu ve onların tamamının PKK içerisinde yer almadığını vurguluyor. Diğer bir tarafta ise Suriye silahlı muhalefeti PKK ile savaşmak için Ankara yönetiminden silah talebinde bulundu. Bu silahlar aynı zamanda Esad rejimine karşı yürütülen savaş sırasında da kullanılabilecek. Kanaatimizce kısa bir süre içerisinde Türkiye siyasi arenasında Aleviler de yer almaya başlayacak.

Ankara yönetimi Suriye halkının geleceği konusunda endişeli olduğunu öne sürerek demokrasi şiarları ile Suriye krizi içerisinde yer aldı. Böylece kendisi de Ortadoğu oyununun bir parçasına dönüştü. Türk siyasiler ve tarih uzmanları çok önemli bir soruya cevap bulmak zorunda kalacak: "Suriye konusunda neden bu tür siyasi hamlelerde bulunuldu? Bu siyasi hamlelerin sonucunda toprak kaybının yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bunun stratejik hata ya da ihanet olarak görülmesi gerekiyor!"