Anlaşılmaz işler

Önce dünkü yazımın girişine bir göz atınız: “İki 'sağ' partinin cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda takındığı tavır, bir hafta öncesine kadar ancak küçük bir ihtimal olarak hesaba katılan 'erken seçimi' güçlü bir biçimde ülke gündemine soktu. Meclis genel kuruluna katılım sayısı CHP tarafından Anayasa Mahkemesi'ne götürülmese, ya da Anayasa Mahkemesi seçimi geçerli saysa bile, Anavatan ve Doğru Yol partilerinin tutumu yüzünden, Ak Parti, ülkeyi erken seçime götürmek zorunda kalacak… / Cumhurbaşkanı seçemeyen bir ülke görüntüsüyle…”

Bu satırlara, şimdi, “Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması eşliğinde…” diye bir çıktı yapmak gerekiyor…

Gelişmeler Türkiye'nin 11. cumhurbaşkanını seçmeye çalıştığı bir sırada yaşanıyor. 540 üyeli Meclis'ten 357 oy Abdullah Gül'e çıktı; adaylık koyma süreci bittiği için tek aday o zaten… Aldığı oy üçüncü turda cumhurbaşkanı seçilmesine fazlasıyla yeterli. Başlamış olan süreci durdurabilecek tek unsur, anayasa hukuku profesörlerinin 'fantezi' gördükleri bir iddiayı Anayasa Mahkemesi'nin ciddiye alması…

Mahkeme CHP'nin başvurusunu kabul ederse, CHP, ANAP ve DYP milletvekillerinin katılımını engellediği için 367 üyeyle toplanamayacak Meclis cumhurbaşkanını seçemez; bu da erken seçimle sonuçlanacak bir 'siyasî kriz' demektir…

Mahkeme görevsizlik kararı verir veya başvuruyu geçerli bulmazsa süreç devam eder ve Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilir; ancak bugünkü tablo, Ak Parti'yi, o durumda da, fazla gecikmeden seçime gitmeye zorlayacaktır…

Durum böyle olduğuna, yani her iki halde de 'seçim' ülke gündemine girdiğine göre, 'erken seçim yapılsın' diye yorumlanan Genelkurmay Başkanlığı açıklamasının anlamı nedir?

Benim baktığım pencereden, o açıklama da, son zamanlarda birbiri ardına meydana gelen bir dizi başka olay gibi kolay anlaşılamıyor: Asker cumhurbaşkanlığı seçimi sürecine müdahale etmek istediyse, bunu neden vaktiyle yapmadı? Sorun adayın kimliğiyse, doğru olan, henüz adaylık koyma süreci devam ederken yapılması değil miydi? Hükümet sözcüsünün ileri sürdüğü gibi, istenen, 367 tartışmasına hukukî açılım getirecek Anayasa Mahkemesi kararını etkilemekse, bu aleniyette bir müdahale sonrası çıkacak karar, mahkemenin ve üyelerinin görüntüsünü zedelemez mi? Yoksa askerin kendi içiyle ilgili bazı mülâhazaların sonucu mu yapıldı bu açıklama?

Anlaşılmaz bir iş gerçekten…

Yorumcular açıklamanın mesajını doğru anlıyorlarsa, açıklamayı yapanlar, bu noktada alınacak bir 'erken seçim' kararının sonucuna da katlanacaklar demektir. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına konulan frenin ve frene askerlerin bastığı görüntüsünün oy sandığına nasıl yansımasını bekliyorlar acaba? Seçmenler, “Aman oylarımızı ANAP'a ve DYP'ye verelim” mi diyecekler, yoksa Ak Parti'yi istediğini cumhurbaşkanı seçtirebileceği bir sandalye çoğunluğuna mı kavuşturacaklar?

Geldiğimiz noktayı CHP'nin uzlaşmaz tavrına ve anlaşılmaz biçimde onun peşine takılan DYP ile ANAP'a borçluyuz. Geçmişte CHP için kurulan iktidar denklemine sürekli sivil siyasetten hayat bulmuş DYP ve ANAP'ın da katılması ise bir başka anlaşılmaz gelişme...

Seçim kaçınılmaz oldu; Anayasa Mahkemesi kararının ardından, karar 'ret' bile olsa, bir yandan cumhurbaşkanı seçimine devam edilsin, bir yandan da acele erken seçim kararı alınsın