İlhan Selçuk'un Ergenekon çetesi soruşturmasından gözaltına alınması Ankara'da gelişmeleri hızlandırdı
İstanbul polisi 83 yaşındaki İlhan Selçuk'un evine sabah 04.30'da gidip gözaltına almazsak ilk uçakla yurtdışına kaçar, suç delillerini karartır diye mi düşündü acaba? Selçuk, Emniyet tarafından bir süredir yürütülen 'Ergenekon çetesi' soruşturması kapsamında, İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek ve eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile aynı kapsamda dün gözaltına alındı.
Gözaltıların, Ergenekon adı takılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün talimatı sonucu gerçekleştiği anlaşılıyor.
Öz'ün, çetelerle mücadele gibi Türkiye'nin fena halde ihtiyaç duyduğu bir alanda çalışırken, kuşkulandığı kişileri gözaltına alma, soruşturma hakkı var. Selçuk özelinde iki sorun var. Biri, yazının girişinde tarif ettiğimiz gibi, gözaltına alınış şekli. Yoksa yaşı değil. "Yüzde 47 oy almış parti iktidar için yasal işlem yapılamaz" demek neyse, "83 yaşına gelmiş kişi için yapılamaz" demek de öyle. Yasalar önünde kişilerin ve kurumların eşitliğini savunacaksak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti hakkında kanun kitabında yeri olan bir işlem yapması ile, Savcı Zekeriya Öz'ün İlhan Selçuk hakkında kanun kitaplarında yeri olan işlem yapması aynı sayılabilir. Tekrarlamak gerekirse, birinci sorun Selçuk'un yaşı değil, sağlığına ilişkin endişeler doğuran kabul edilemez gözaltına alınış şekli.
İkincisi, tıpkı AK Parti hakkında açılan davanın toplumun geniş bir kesiminde algılanışı gibi, İlhan Selçuk'un evinin sabahın köründe apar topar basılarak gözaltına alınması da toplumun geniş kesiminde siyasi bir hamle olarak algılandı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, belki de bu algılamanın farkında olduğu için "İşlem siyasi değil" diye açıklama yapmak zorunda kaldı.
Dün, hükümetin muhaliflerini yasal kısıtlama yoluyla susturma uygulamasına mı başladığı soruları sorulmaya başladı. Bu iyiye işaret değil.
CHP lideri Deniz Baykal, Emniyet teşkilatı içindeki din odaklı gruplaşmaları ima ederek, AK Parti hükümetinin kendi derin devletini mi oluşturmaya başladığını sorguladı. "Bu böyle gitmez" dedi.
Buna karşın Başbakan Tayyip Erdoğan dün Baykal'a yüklendi ve Baykal'ın AK Parti'nin kapatma iddianamesinden önceden haberli olduğu imasında bulundu. Bu ima, dolayısıyla Başsavcı'nın eyleminin en azından CHP ve kimbilir daha nereler ile irtibatlı olduğu çağrışımlarını yapmayı mı amaçlıyordu? Erdoğan daha önce de dün de kendileri hakkında ne hesaplar yapıldığını bildiklerini söylemişti. Yine Erdoğan, Selçuk dahil gözaltına tepkileri, çetelerle mücadele ve Ergenekon soruşturmasından rahatsız olan çevrelerin varlığına bağladı.
Ergenekon soruşturması ilginç. Bir yanı Hrant Dink cinayetine, Danıştay üyesi Mustafa Özbilgin cinayetine, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasına, bir yanı Susurluk skandalı ile Türk kamuoyunun dikkatine gelen emekli tuğgeneral Veli Küçük başta bazı emekli asker ve sivil bürokratlara dayanıyor. Gözaltında, ya da tutuklu bulunanların Türkiye'de bir hükümet darbesine daha zemin oluşturmak üzere kışkırtıcı eylemler yapmakla suçlanacağı öne sürülüyor.
Tabii bu ağır suçlamaların resmen mahkemeye yansıyıp yansımayacağını, nasıl yansıyacağını henüz bilmiyoruz. Çünkü aradan geçen süreye rağmen, henüz ortada bir iddianame bulunmuyor.
İddianame olmaması, aylardır ortalığı saran kaynağı belirsiz haberlerin doğru olarak algılanması sonucuna yol açıyor. İddianame'nin ortaya çıkması geciktikçe, soruşturma tavsadıkça çete operasyonlarına dair toplumdaki desteğe gölge düşeceğini savcı Öz de, Erdoğan da görmeli.
Üstelik İlhan Selçuk'un gözaltına alınışı gibi örnekler çoğalırsa, bu gölge büyür, koyulaşır.
Ankara kendi içine dönmüş boğuşurken, küresel ekonomik kriz de koyulaşıyor. Ekonomik dengeler, Türkiye'nin elinde olmayan dış gelişmeler nedeniyle kısa sürede tersine dönerse, bunun siyasi dengeler üzerinde de, Türkiye'nin bölgedeki çıkarları üzerine ağır etkisi olacağı dikkate alınmalı.
ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Afganistan'dan gelip pazartesi günü işte Ankara'nın bu dumanlı havasında Erdoğan, Büyükanıt ve Gül ile görüşecek. Cheney pırıl pırıl bir Ankara havasını mı, dumanlı bir Ankara havasını mı sever sizce?
Kaynak: Radikal