Ankara, Suriye'ye müdahale eder mi?

Suriye rejimi, henüz kötü süreci atlatamadı. Suriye muhalefetiyse, güvenlik güçleri karşısında teslim olmadı. Uluslararası baskılar, Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın vizelerden mahrum bırakılması ve dünya bankalarındaki hesaplarının dondurulması noktasında durmayacak. Yaptırımlar daha yeni başlıyor.
Rejimin sorununun dörtte biri, iç dinamiklerde. Tanklar, şehirlere diz çöktürdüyse de protestocuları gösterileri sürdürmekten alıkoyamadı. Sorunun dörtte üçüyse, rejimle savaşını bir uluslararası toplantıdan diğerine taşıyan dış dinamiklerde.

Muhalifler, Esad’dan reformlar bekliyor. Mısır ve Tunus’ta yapılanlarıysa Suriye’de uygulamanın imkânsızlığının farkındalar. Suriye’nin Türkiye’nin iç sorunu olduğunu tekrarlayan Ankara, güney sınırında yeni bir Irak’tan kaçınmak için reforma dayanan iç çözümü destekliyor. Arap ülkelerinin yarısı sessiz. AB, Esad’a şahsi yaptırımlar dayatılmasında Washington’a katıldı, ancak henüz Esad’ı Kaddafi’ye benzetme derecesine çıkmadılar.

Yaptırımlar genişler mi?
Ortada Esad’a fırsat verilmesi gerektiği yönünde bir anlaşma var. Birçokları hâlâ Suriye’ye bölgede ‘eksen nokta’ olarak bakıyor; karışıkların Arap Maşrık ülkelerine -Lübnan ve Ürdün gibi- yayılmasından endişeleniyorlar. Bu durumun bölgenin istikrarı üzerindeki olumsuz sonuçlarını kontrol altına almak imkânsız olabilir.

Esad’ın tercihini değiştirme niyetinde olduğuna dair hiçbir mesaj yok. Yaptırımlar, rejimin davranışlarını değiştirmekte aciz kaldı. Suriye’de ‘Libya senaryosunu’ tekrarlama niyetinde olmadığını vurgulayan dış dinamikler de zor bir sınav karşısında. Peki bu yaptırımlar genişler mi?

Protestolar ve kaos devam ederse, Türkiye ne yapar? Yeni ‘iç sorunuyla’ nasıl ilişki kurabilir? Türkiye, bu soruna kendi azınlık sorunlarına güvenlik çözümüyle yaklaştığı gibi mi yaklaşacak, yoksa bu sorun, Türkiye’nin müdahalede bulunması için bir etken mi olacak? (Lübnan gazetesi Nehar, 24 Mayıs 2011)

Kaynak: Radikal