Ankara moderniteyle barış yapamadı

İsrail kendini savunmak yerine şiddet içeren Filistin 'direnişi'ne Gandivari bir pasiflikle karşılık verse veya Kudüs'ü yeniden bölseydi Türkiye'yle ortak tatbikat yapıyor olabilirdi. Türkiye'yle krizin nedeni bu ülkenin moderniteyle barış yapamayıp radikal İslam afyonuna yenik düşmüş olması.

İsrail Türkiye'yle ilişkilerindeki kırılmayı önlemek için herhangi bir şey yapabilir miydi? Devlet televizyonunda Filistin-İsrail ihtilafını sosyopat Siyonistlerle dört başı mamur Filistinliler arasında bir mücadele gibi gösteren diziyi Türkler için kabul edilemez kılabilir miydik? İsrail şiddet yüklü Filistin 'direnişi'ne Dökme Kurşun Operasyonu'yla değil de Gandivari bir pasiflikle karşılık verseydi, Gazze'de kadınlar ve çocuklar olduğu sürece ordunun karşı ateş açmayacağını ilan etseydi ya da Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesine 'abluka' uygulamak yerine İran kargo uçakları için beton bir pist inşa ede-rek karşılık verseydi, şimdi İsrail ve Türkiye jetleri ortak tatbikatlar yapıyor olabilirdi.

Tükiye pan-İslami eğilime kapılıyor
Fakat biraz daha ileri gidelim. İsrail 1949 Ateşkes Hatları'na çekilseydi, Kudüs'ü yeniden bölseydi, Yudea ve Samarya'yı (İsraillilerin Batı Şeria'ya verdiği isim), stratejik yerleşim bloklarını ve Ürdün Vadisi'ni 'işgali sona erdirmek' adına terk etseydi; Golan Tepeleri'nden inseydik, milyonlarca Filistinli mültecinin 15 kilometre genişliğindeki bu 'yeni budanmış' ülkemize akın akın 'dönmesine' için verseydik, genelkurmayın sözde savaş suçlarından yargılanması için Lahey'e gitmesine itiraz etmeseydik ve Yahudiler, devletleri Filistinli fraksiyonların hâkimiyet mücadelesiyle paramparça olurken öylece otursaydı, Türk-İsrail ilişkileri muhtemelen güllük gülistanlık olurdu. Açıkçası bu nirvanayı engelleyen şey, İsrail'in başka devletlerin yararlandığını meşru müdafa hakkında inatla ısrar etmesidir.

Gerçek şu: Türkiye'nin İsrail aleyhine dönüşü en iyi, Atatürk'ün laik, milliyetçi ve Batı eğilimli değerler sisteminden mevcut muktedirlerin dogmatik, pan-İslami ve Ortadoğulu yaklaşımlarına doğru yaşanan evrimsel dönüşüm bağlamında anlaşılabilir. Bunun en güçlü yansıması Türkiye'nin AB üyeliğinin
peşinden gayretle gitmeme kararında bulunabilir; zira Türkiye kendisi için istediğiyle, Batı'nın onun için istediğini bağdaştırma çabasını terk etti.

Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn çarşamba günü Ankara'daki İslamcı hükümeti, rejimi eleştiren medya kuruluşlarına ağır vergi cezaları kestiği için şiddetle tenkit etti. Fakat bugünün Türkiye'si kendisinin AB'ye ihtiyaç duyduğundan çok, AB'nin ona ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Atatürk'ün yolundan sapan hükümetleri hizaya sokma görevi gören orduya gelince, siyaseten tarafsızlaştırılmış ve rejime boyun eğdirilmiş durumda.

Biz İsraillilerin kendimize, Arap, Fars ve şimdi de Türk yöneticilerin bize en canavarca niyetleri yakıştırmasına, bizi Harem-üş Şerif'teki Müslüman mabetlerini yıkma komplosu çevirmekle ya da Arap çocukların öldürülmesinden zevk almakla suçlamasına yol açmak için ne yaptığımızı sormamız saçma.

İsrail'in bazı politikalarının neden olduğu zarar görmezden gelinemezse de, son tahlilde İsrail Türkiye'yi, İran'ı veya 'ılımlı' Filistinlileri kaybettiğinden daha çok kaybetmiş değil. Filistin ulusal hareketi kendi kendini yıkan inatçılığına rağmen, Mahmud Abbas ve Selam Feyyad liderliğinde iki devletli çözümü kaplumbağa adımlarıyla da olsa kabul etmeye doğru ilerliyor gibi görünüyordu. Fakat Hamas tarafından saf dışı bırakıldı.

Bugün Abbas'ın yumuşama yolunda attığı her adıma (sözgelimi kınanması gereken Goldstone raporunun geçici olarak rafa kaldırılmasına rıza göstermesi) ihanet denilerek saldırılıyor. Bu ortam, Feyyad gibi duyarlı birini bile İsrail askerlerinin Filistinli gençlerin organlarını çalıp çalmadığına dair toplantılar düzenlemeye sevk ediyor. Bu hafta da toprak uzlaşmasından doğacak bir Filistin'den, potansiyel bir 'Miki Fare devleti' diye söz etti.

Türkiye'de ve Filistinliler arasında neler olup bittiğinin, on yıllar önce de İran'da ne yaşandığının en güçlü izahı şu: Bu devletler moderniteyle barış yapamadı. Tam tersine, etnik ve ulusal düşmanlıklara son vermenin yanı sıra sosyoekonomik eşitliğin teşvik edilmesini vaat eden radikal İslam'a döndüler.

Bu parçalanmış toplumlar radikal İslam afyonuna yenildi çünkü radikal İslam doğru ve yanlışa dair mutlak cevaplar sunuyor, inananlarla kafirler arasındaki ayrımları derinleştiriyor. Fakat aynı zamanda başka yol seçmiş olanlardan sonsuz bir uzaklaşmayı da garanti altına alıyor. Bu sorun Müslüman medeniyetinden kaynaklandığına göre, herhangi bir çözüm de buradan gelmeli. (İsrail gazetesi, başyazı, 15 Ekim 2009)

Kaynak: Radikal