Angelina Jolie'nin Hatay yolculuğu, Suriye'de yaşanan dehşetin sade vatandaşlar kadar sosyal medya denilen sanal gruplaşmalarda da farklı bir dikkatle görülmesini sağlıyor mu acaba... İletişimin en kanlı ve dayanılması güç hayatları bir çırpıda evlerimize, odalarımıza soktuğu zamanlarda, bu sahnelerin varlığına ancak peri masalları veya bu masalların kahramanları eşliğinde katlanabiliyoruz sanki. Hollywood starı mülteci sorununu işaret ettiği için gözler Suriye sınırına kaymaya devam ediyor. Kendini seyirciliğe mahkum eden hayatlar açısından felaket ya da facianın gerçekliğini kaldırabilmek için ille de Jolie duyarlığının onayı gerekiyor sanki.
Bununla birlikte BM etrafında gelişen benzeri iyi niyet girişimlerinin, BM'nin bölgemizdeki sorun çözme grafiğinin düşük seviyede seyreden eğrisini unutturması değil, hatırlatması gerekir. Sorun çözmede yetersiz kalan yapının korunmasının, adına sürdürülen iyilik çabalarının BM'nin çelişkilerinden bağımsız görülmesini her zaman kolaylaştırdığı da söylenemez.
Yine de Jolie'nin çabasını küçümsemiyorum, tersine dünya kamuoyuna zor, dehşetli ve sorumluluk almayı gerektiren durum ve olguları işaret etme bakımından Audrey Hepburn'den sonra Hollywood'un ikinci faal starı olarak, takdiri hak ediyor. Bir bakıma Hollywood starı ile acı gerçek aynı karede bir araya geldiğinde, ortalama insanların evlerinde ancak o zaman bir gerçeklik kazanıyor felaket sahneleri. Fakat benzeri temsil etkinlikleri üzerinden bizim "starlarımızın" toplumsal duyarlıkları hangi düzeylerde seyrediyor, bu soru üzerinde durmak istiyorum.
Sezen Aksu, kötünün iyisi gibi görünüyor. Mesela başörtüsü yasağı konusundaki sorulara cevap bile vermiyor, öte taraftan "iyi duygularla" Kardelen Projesi 'ne katkı sunmaya devam ediyor. Böylelikle gösterilen çaba toplumun eğitim öğretim imkânlarından yoksun kız çocuklarını görünür kılarken, eğitim öğretim hakkından mahrum bırakılan kızlarını bir ayrımcılığın zeminine terk etmekle maluliyetin zaaflarını taşıyor gibi geliyor bana.
Tarık Akan'ı pek çokları Yeşilçam'ın yetiştirdiği en başarılı aktörlerden biri sayar, bana öyle gelmese de şimdi bunun bir önemi yok, herhalde bir temsil durumu var olmalı. Peki Akan bu temsil imtiyazını nasıl kullanıyor, diye baktığımızda, şaşırtıcı, demode bir "ilerici sanatçı misyonu" sığlığıyla karşılaşıyoruz. Başörtüsü yasaklarını bir yana bırakalım; mesela genç meslektaşı Mehmet Ali Alabora gibi Filistin meselesi, Kürt sorunu... konularında kitleleri sarsacak, etkileyecek bir sözü, ifadesi bulunmuyor Akan'ın, arada bir şeyler söylese bile karakteristik duruşunun yaydığı imgelerin gerisine düşerek etkisini yitiriyor.
Beri taraftan Cüneyt Arkın'ın, film sahnelerinden yayılan imgelerinin toplumun benliğinde sahip olduğu etki nedeniyle benzeri bir misyonu üstlenme konusunda imtiyazları olsa da hevesi ve vizyonu olmadığını gösterdi geçen yıllar. Mavi Marmara bu kez içinde olmasa da, Gazze Filosu yola çıkmaya hazırlanırken, Yeşilçam için belki ilkinden daha da zor geçmesi beklenilebilecek bu yolculuğun varlığıyla yokluğu sanırsınız aynı. Cüneyt Arkın kadar, kendinden menkul karizmasıyla Kadir İnanır da yeteri kadar sessiz. Sinan Albayrak bir başına ne kadar duyursun yeni gemi yolculuğunu...
Starlar okul yaptırıyor, yoksul öğrenci giydiriyor ve bunu yüksek sesle duyuruyorlar. Sinema ve sahnenin yaydığı büyülü kadın imajını sürdürebilmeye sarfediyorlar enerjilerini , Türkan Şoray gibi, Ajda Pekkan gibi. Türkiye medyası ise her zaman olduğu üzere Jolie tarzı, ufkunun sınırlarının ötesinde kalan girişimi vitrin bağlamına çekerek magazinleşmeye zorluyor. Çok da uzak olmayan zamanlarda Beşar Esad yönetimini eşinin "modern" giyimi üzerinden tasvir ederken AKP'li siyasetçilerin eşlerinin "çağdışı" göründüğünü söylemeye getiren köşe yazarları, Jolie'nin yolculuğunu elbet Hollywood şovu seviyesinde sunma kolaylığını yeğleyecek.
Bunun yerine medya hiç değilse Jolie hatırlattığı için mülteci sorununa daha fazla eğilse, kendi içinde süregelen mülteci sorununu, İstanbul'da, Kayseri'de bulunan mültecilerin yaşadıkları güçlüğü anlatsa... Mavi Marmara'nın niye yola çıkmak zorunda kaldığını da çarşaf çarşaf söyleşiler, yorumlarla yeniden farketse kitleler... Böylelikle vicdani sebeplerle anlaşılabilir bir destek, dünya kamuoyunu etkileyecek bir farkındalığı bildirmeyi sürdürürken, uluslar arası mahkemelerde açılan davalara, dolayısıyla Gazze'ye ve bütün mültecilere katkısını sunsa...
Yüzyılımızın en dehşetli ve ürettiği sorunlar itibarıyla da en şiddetli mülteci sorununun öznesi olan Filistinliler, sanki tercih edilen bir görme bozukluğu ve gösterme teveccühünden yoksunluk nedeniyle çadırlarda yaşamaya, dahası, içinde yaşadıkları evlerinin başlarına yıkılacağı endişesini taşımaya devam ediyorlar.
Starlarının ilgisizliği kadar uzağında Yeşilçam, insanları canları pahasına sınırları zorlamaya, duvarlardan aşmaya zorlayan hikayelerin. Mavi Marmara ve Furkan'ın hikayesini Hollywood'a taşımanın önemini konuşmuştuk Newyork'ta, Furkan'ın babası Ahmet Doğan Bey'le, BM'de Mavi Marmara davaları etrafında bir panelde konuşmaya hazırlandığı sırada. Jolie'nin Suriyeli mültecilere desteği Türkiye Devleti'ne eksik kalmış bir görevi hatırlatır dilerim.