Anayasa'da kısmî değişiklik

Bu konuya ilişkin elimizde henüz çok sağlıklı ve resmi bir bilgi yok; bildiklerimiz, öğrendiklerimiz Anayasa'da yapılacak kısmi değişikliğe ilişkin basına yansıyan bilgilerle, haberlerle sınırlı. 

Söz konusu kısmi anayasa değişikliği hakkında yorum yapmak çok kolay bir konu değil zira aklı başında, akl-ı selim sahibi kişiler Anayasa'da yapılacak kısmi değişikliklerle bu 1982 Anayasası'nın normal bir anayasa haline dönüşmesinin çok zor, adeta imkânsız olduğunu biliyorlar.

Ancak, siyaseten, benim de anlamakta biraz zorlandığım nedenlerden, Anayasa'nın tümü, beş madde dışında, değiştirilemiyor ise kısmi değişikliği çok daha kapsamlı hale getirmek gerekmektedir diye düşünüyorum.

Yazıda ilk olarak basına yansıyan kısmi değişiklik paketinde öngörülen değişiklikler konusundaki görüşlerimi, arkasından da bir kısmi değişiklik paketinde mutlaka yer almasının gerektiğini düşündüğüm maddeleri arz edeceğim.

Basına yansıyan anayasa değişiklik paketinde altı ana başlık göze çarpıyor: (1)Vatandaşlık tanımının yeniden formülasyonu, (2) parti kapatmalarının zorlaştırılması ve Venedik komisyonu kriterlerinin Anayasa'ya yansıtılması, (3) yargıya ilişkin düzenlemeler, (4) seçimlere ilişkin düzenlemeler, (5) siyasi etiğe ilişkin kurulması öngörülen kurumlar ve (6) ombudsman kurumunun ihdası.

Ombudsman kurumunun ihdası zaten AB'nin çok somut bir talebi ve bu kurumun ihdasının çok büyük siyasi tartışma çıkaracağını zannetmiyorum; siyasi etiğe ilişkin kurulması öngörülen kurumların tanımları ve yetkileri konusunda bir bilgi sahibi olmadığımızdan bu konuda da bir yorum yapmak istemiyorum ama bu mevzunun anayasa ile nasıl düzenlenebileceğine ilişkin belirli kuşkularım var.

Ama, diğer dört konunun siyasi yaşamımızda büyük fırtınalar koparacağını öngörmek için kehanete gerek olmadığını düşünüyorum.

Birinci konu belki de öngörülen değişiklikler içinde en sıcak konu ve vatandaşlık tanımına ilişkin; bilindiği gibi mevcut Anayasa'nın 66. maddesi ülkemizde bir vatandaşlık tanımı getiriyor ve "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" ifadesini getiriyor; bu maddenin sıkıntı yarattığına, özellikle Kürt açılımı konusunda atılması gereken ilk adım niteliğinde olduğuna kuşku yok. Değişiklik paketinde öngörülen formül ise "devlete vatandaşlık bağı olan herkese dini ve etnik kökeni gibi ayırım gözetilmeksizin Türk deneceği" biçiminde; bu formülasyon 1924 Anayasası'ndaki formülasyona çok benziyor ve belki de bu nedenden asgari tepki çekmesi için tercih edilmiş bir formülasyon.

Oysa, anayasalarda vatandaş tanımının yapılması ve vatandaş tanımına ilişkin bir sıfat benimsenmesi hiç ama hiç gerekmiyor; çağdaş ülkelerin anayasalarında, mesela Amerikan ve Fransız anayasalarında bizim Anayasa'mızın 66. maddesinin muadili bir madde yok ve vatandaşa bir sıfat takma işini anayasa içinde öngörmemişler. Bu konuya ilişkin benim de naçiz önerim Anayasa'nın 66. maddesinin tümü ile anayasa metninden çıkarılması ve ilgili konuların da yasayla düzenlenmesi; 72 milyon vatandaşımızın tümü böylece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendilerine ister Türk derler, ister Kürt, ister Boşnak, ister Çerkez, Anayasa da bu konuyla ilgilenmemiş ve bir kriz atlatılmış olur.

PARTİ KAPATMA MESELESİ ÇOK ÖNEMLİ

İkinci konu siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin; ülkemizdeki mevcut sistem biraz ünlü Bektaşi fıkrasına benziyor, yani bundan kötüsünü bulmak, tasarlamak pek kolay olmasa gerek.

Pakette öngörülen değişikliklerin, yani en önemlisi olarak parti kapatmada terör ve şiddete bulaşmış olma koşulunu getirmenin çok yararlı ve anlamlı olduğu kanısındayım; bir kişinin, cumhuriyet başsavcısının emriyle kapatma davası açılmasının nasıl komik sahnelere neden olduğu AK Parti'ye yönelik açılan son kapatma davasında çok net olarak görülmüş durumda. Meselenin teknik yönlerini bilemem ama parti kapatmanın zorlaştırılmasının, şiddete bulaşmış olmak ya da şiddet çağrısı yapmış olma koşullarına bağlanmasının çok faydalı olacağı kanısı akl-ı selim sahibi insanlarda yaygın bir kanı.

Üçüncü ve belki yine çok zor bir konu yargı reformuna ilişkin konu; konunun çok teknik detayları var, HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay üyelerinin nasıl seçileceği gibi çok girift bir boyut var. Ancak, öngörülen değişiklik içinde kanımca herkesin kabul etmesi gereken, Türkiye hukuk sisteminin ayıbı olarak sırıtan konular da var ve bu konuların hemen çözümlenmesi şart; HSYK ve YAŞ kararlarının yargısal denetime açılması, Anayasa'nın 145. maddesinde yapılacak köklü bir değişiklik ile askerî yargıyı sadece askerî disiplin suçlarına indirgeyecek değişiklikler hemen, mümkünse bugün yapılarak ülkeyi bu ayıplardan kurtarmak gerekiyor.

Ama, ortada çok daha az konuşulan başka bir yargısal konu var, bu konuda yargıçlarımızın, özellikle de yüksek mahkemeler yargıçlarımızın zihniyet dünyası ve hukuk algılamaları; daha 2004 senesinde gerçekleştirilen Anayasa'nın 90. madde değişikliğini içine sindiremeyen ve uygulamalara yansıt(a)mayan bir yargıçlar grubu yüksek yargıya hakim durumda; bu konu, bu sorun nasıl aşılır, doğrusu çok kolay değil.

Seçim sistemine ilişkin düzenlemeler de gündemde; bu konunun da detayları içinde boğulmadan seçim barajının çağdaş, demokratik ülkelerdeki bir noktaya, istikrar faktörünü de hafife almadan, çekilmesinde büyük fayda var.

Pakette olmayan ama elzem gördüğüm madde değişikliklerini de kısaca saymakla yetineceğim.

Anayasa'nın dibacesinin mutlaka değiştirilmesi ve metindeki komik hamasi söylemin kaldırılması ön şart.

Din-devlet ilişkileri: 24. (laiklik tanımı) ve 136. (Diyanet İşleri Başkanlığı) maddeler.

Sivil-asker ilişkileri: 108. madde (TSK'nın Devlet Denetleme Kurulu kapsamı dışında olması, 117. madde (Başbakanlık-Genelkurmay ilişkisi), 118. madde (Milli Güvenlik Kurulu), 125. madde (YAŞ kararlarının yargı denetimi dışında oluşu), 132. madde (Askerî yüksekokullar), 145. madde (Askerî yargı).

Üniversiteler: 130. ve 131. maddeler (YÖK).

Bütçe: 161. madde (bütçe açıkları)

İdari yapı: 7. ve 123. maddeler (üniter yapı içinde adem-i merkeziyetçiliğin geliştirilmesi).

Vergileme: 73. madde

Bu listeyi daha da uzatmak mümkün ama bu maddeler doğrusu ilk aklıma gelenler.

Türkiye'nin kapsamlı bir anayasa değişikliğine ihtiyacı bugün her zamandan daha fazla.

Kaynak: Zaman