Anayasa Mahkemesi'nin normalleşmesi

12 Eylül 2010 Pazar günü kapsamlı bir anayasa değişikliği referanduma yani halkın onayına sunulacak.

Ama şayet bu arada Anayasa Mahkemesi Resmi Gazete’de yayınlanan anayasa değişikliğini şekil açısından ya da esastan iptal etmez ise.

Mevcut 82 Anayasası zaten Anayasa Mahkemesi’ne anayasa değişikliklerini şekil açısından denetleme imkanını veriyor; ama, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini esastan denetleme hak ve yetkisi yok.

Bir hukuk devletinde Anayasa Mahkemesi bu yetkiyi kendine ancak va ancak anayasa değişiklikleri temel hak ve özgürlüklerin özünü ilgilendiren ciddi bir alanda değişiklik ve gerileme içeriyorsa tanıyabilir.

Temel hak ve özgürlükler sorunsalı bu analizde temel nokta, analizin özü olmalı.

Bizim Anayasa Mahkememiz 82 Anayasası kapsamında, çok yakın bir dönemde, Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerini değiştiren TBMM tasarrufunu esastan iptal etti.

Gerekçe ise bu değişikliklerin Anayasa’nın değiştirilmesi bile teklif edilemeyen 2. maddesindeki laiklik ilkesine aykırılık idi.

Bilindiği gibi söz konusu madde değişiklikleri üniversiteli isteyen genç kızların derslere türban takarak girebilmelerine ilişkin idi ve Anayasa Mahkemesi TBMM’de 411 oyla kabul edilen bu değişikliği iptal etti.

Ve böylece Anayasa Mahkemesi şöyle demek istedi: 18-19 yaşında bir genç kız, bir kamu hizmeti tüketicisi üniversitedeki derslerine Taksim Meydanı’nda giyinebildiği gibi girerse devletin laiklik ilkesi zedelenecektir.

Böyle bir kararın akılla, mantıkla, vicdanla ve hukukla ne gibi ilişkisi olabilir, okurların takdirine bırakıyorum.

Ama sonuçta Anayasa Mahkemesi 82 Anayasa döneminde ilk kez böyle bir karar verdi, TBMM’nin anayasa değişikliğini esastan inceledi ve değişikliği iptal etti.

Ve böylece sınırlarını çok zorladı ve kanımca 10. ve 42. maddeye ilişkin değişikliği değil de kendi meşruiyetini iptal etme yönünde önemli bir adım attı.  

18 yaşında bir kızın üniversite derslerine türbanla girmesinin devletin laiklik ilkesini zedeleyeceğini düşünmek gerçekten çok acıklı; hem Anayasa Mahkemesi hem de çok önemli laiklik ilkesi için.

CHP’nin 111 imzayla Anayasa Mahkemesi’ne yeni başvurusu da kanımca benzer bir tartışmaya gebe.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’a yönelik CHP’nin başvurusunu işleme almaması için talepler mevcut; ben meselenin böyle sonuçlanabileceğine hem inanmıyorum, hem de arzu etmiyorum.

Her şeyin doğrusunu, normalini, çağdaşını talep etmemizin vakti geldi de geçiyor.

Bu konu Sayın Kılıç’ın iradesi ve yetkileriyle değil, Anayasa Mahkemesi’nin asli görevine, normal ve demokratik denetim işlevine geri çekilmesiyle çözülmelidir.

Mevcut anayasa değişikliklerinin, şayet bir şekil problemi mevcut değilse, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmuyor ise, Anayasa Mahkemesi’ni ilgilendiren bir yönü yoktur, olmamalıdır; kuvvetler ayrılığı ilkesinin de bu kapsamda ele alınması mümkün değildir.

Anayasa Mahkemesi haddini ve sınırlarını iyi bilerek kendi meşruiyetinin temeline dinamit koymamalıdır.

Anayasa Mahkemesi nasıl ve kimin tarafından tanımlandığı belirsiz bir rejimin değil, temel hak ve özgürlüklerin koruyucusu olmalıdır.

Zaten iyi tanımlanmış bir rejim temel hak ve özgürlüklerden başka ne ola ki?

 

Kaynak: Star