Amerika’nın İlk Kâşifleri: Türkler ve Leif Erikson

Tarih yalan söylemez; ancak tarihçiler bilerek veya bilmeyerek yanlış tarih yazabilir derler. Bunun doğru bir yargı olduğuna inanıyoruz. Çünkü gerçekten yanlış yazılmış birçok tarih örneğine rastlıyoruz. Bunun en iyi örneklerinden birisi hiç şüphesiz Amerika"nın keşfinin tarihidir. Yaklaşık 1500 yıldır tarihçiler insanlara Amerika"yı ilk keşfedenin İtalyan asıllı, İspanyol vatandaşı Kristof Kolomb (Cristobal Colon, 1451–1506) olduğunu yazmaktadırlar. Oysa Kolomb, olsa olsa Amerika"nın üçüncü kâşifi olabilir. Hindistan"a gitmek isteyen Kolomb, batıya gidildiğinde doğuya ulaşılacağı yaygın görüşünden hareketle 1492 yılında Atlas Okyanusunda yola çıktı: ancak 1498 yılında yaptığı üçüncü seferinde ulaştığı kıtanın Yeni Kıta olduğunu anlayabildi. Haiti"de Ekim 1498 yılında yazdığı bir mektubunda Yeni Kıta"nın varlığını ve keşfini kendisine ilham ettiren yazarlardan birisinin Avenruzy (İbn Rüşd) olduğunu söylemektedir.[1]

 

Son elli yıldır yapılan yeni tarih çalışmaları Kristof Kolomb"dan çok önce Amerika"nın keşfedildiğini ortaya koymuştur. Amerika"yı ilk keşfedenlerin, M. Ö. yaklaşık 3500 – 3000 yıllar arasında Sibirya"dan ve Orta Asya"dan Bering boğazı yoluyla göç eden ve bugün “Eskimo” ve “Kızılderililer” olarak adlandırılan Türkler ve Moğollar olduğu kabul edilmektedir.[2] Zaman zaman Bering boğazından geçen bu kavimler Kuzey Kutbu"na, İzlanda"ya, Kanada"ya, Alaska"ya ve Kuzey Amerika"ya yerleşmişlerdir. Bütün Kızılderililer Türk soylu değildir; bir kısım kabileler muhtemelen Malezya ve Endonezya adalarının eski yerlileri olarak Güney-Doğu Asya kökenlidirler.

 

Türk soylu kavimlerin Yeni Kıta"ya göçleri Türkler arasında çok eskiden beri bilinmekteydi. Nitekim bu durumdan haberdar olan ünlü Türk bilgini Bîrûnî (973-1051) yaşanan bu dünyanın arkasında başka bir dünyanın var olduğuna işaret etmiştir. Türkler ve Moğolların aynı yolla Amerika"ya göçleri M. S. 13. ve 14. yüzyıllara kadar devam ettiği de bilinmektedir. Amerika"lı antropolog Ethel G. Stewart"ın “ The Dene and Na-Dene: Indian Migration, 1233 AD., Escape from Genghiz Khan” adlı araştırmasına göre, son göçlerden birisi “Dene ve Na-Dene” Kızılderili iki kabilenin göçüdür: bu iki kabile 1233 yılında Cengiz Han"ın zulmünden kaçarak Bering boğazı yoluyla Kuzey Amerika"ya gelmişlerdir.[3] Antropolog Stewart “Dene” kelimesinin ne anlama geldiğini tam olarak anlayamadığını, hatta bu kabilelerden sorduğu kimselerin de söz konusu sözcüğün anlamını bilmediklerini söyler. Bu vesileyle “Dene” kelimesi bugünkü Anadolu ağızlarında aynı şekilde söylenen “Dene” kelimesinden başka bir şey olmasa gerekir. Dolayısıyla “Dene”, arpa, buğday gibi tarım ürünlerinin tohumları için kullanılan “Tane” demektir. “Na” veya “Ni” kelimesine gelince, Ural-Altay dillerinde “Yeni”, “İki”, “İkinci” gibi anlamları olan bir sözcüktür. Hatta “Na” sözcüğüne, aynı anlamlarla Hint-Avrupaî dillerde “Ne” şeklinde rastlanır. Hangi dil grubundan hangi dil grubuna geçtiği tartışma konusudur.

 

Müslüman olan veya Müslüman olmayan Türkler ve Moğollar arasında çoğu eski devirlerden beri Amerika"nın gidip – gelinen, bilinen bir yer olması olayı, ünlü Osmanlı denizcisi Pîrî Reîs"in ilkini 1521 ve ikincisi 1523"te çizdiği iki Amerika Kıtası haritasını nasıl çizebildiğini bize anlatmaktadır. Pîrî Reîs"in haritaları, müzeler müdürü Halil Eldem tarafından 9 Kasım 1929 tarihinde Topkapı Sarayında bulunmasından sonra, onun bu haritaları mükemmel bir şekilde nasıl çizebildiği konusunda, bugüne kadar çok çeşitli tahminler ve faraziyeler yürütülmüştür. Bu iddialardan birisi haritaların bulunduğu tarihte İstanbul"da bulunan Alman bilgin Paul Kahle"ye aittir: o, Pîrî Reîs"in haritasının Kolomb"un 1498 yılında çizdiği Amerika haritasının bir kopyası olduğunu söylemiştir. Ancak Kolomb"un gerçekten o tarihte bir harita çizip çizmediği kesin olarak bilinmediği gibi bugüne kadar da ona ait bir Amerika haritasının varlığına da rastlanmamıştır. Kaldı ki Pîrî Reîs, “Kitâb-ı Bahriye” adlı eserinde Kolomb"un Amerika"ya yaptığı 1492 tarihli ilk seferinden 27 yıl önce Amerika yerlileri hakkında bilgiler vermektedir: yüzleri yassı, kaşları açık, başları kuş tüyleriyle süslü.[4] Hatta gemicilerin Antil adalarını keşfettiklerine de söylemektedir. Dolaysıyla Pîrî Reîs"in bu ve diğer benzer verdiği bilgiler hesaba katıldığı zaman Kolomb"un keşfinden önce Amerika Kıtası hakkında geniş bir bilgisinin olduğu anlaşılmaktadır. Pîrî Reîs"in söz konusu eserinde Kolomb"u ve Amerika"ya yaptığı seferini zikretmektedir; ancak bu Pîrî Reîs"in haritalarını Kolomb"tan kopya ederek çizdiği anlamına gelmez. Kaldı ki Pîrî Reîs"in Kitâb-ı Bahriye"yi baştan sona kendisinin yazmadığını ve yazımının ancak 1526 yılında bittiğini; Kitâba sürekli, ya kendisi tarafından ya da arkadaşlar tarafından eklemeler yapıldığını biliyoruz. Kolomb isminin daha donra Kitâba ilave edildiği kanaatini taşmaktayız. Konumuz Pîrî Reîs"in haritaları olmadığından burada daha fazla bir tartışma yapmayı gerek görmüyoruz.

 

Amerika"nın ikinci defa keşfine gelince, bunu yapanların Leif Erikson ve Türk Thyrker oldukları bilinmektedir. Önce bu iki kâşifi kısaca tanıtalım.

 

Leif Erikson[5], Norveç"ten sürgün edilen ve İzlanda"ya yerleşen bir Viking ailesinden 960 veya 970 yılında dünyaya geldiği sanılmaktadır. Bugün Norveçliler ile İzlandalılar arasındaki Leif"in milliyeti konusundaki çekişmelerin kaynağı bundandır. Leif, sekiz yaşına gelince, bir Viking âdeti olarak, babası Kızıl lakaplı Erik köle olarak ele geçirdiği Thyrker (Thykir, veya Tyrkir) ile birlikte evden kovar. Denizcilikte çok bilgin olduğu anlaşılan Thyrker, Leif"i bu konuda olduğu gibi diğer konularda da eğitir. Leif, 12 yaşına gelince, “adam” olarak Thyrker ile babasının evine döner. Babasının bir kavga esnasında tartıştığı adamı öldürmesi üzerine, Erik ailesi İzlanda"dan üç yıllığına sürgün edilir. Bir kayıkla batıya doğru hareket eden Erik ailesi Greenland"i keşfederek, üç yıl orada kalırlar. Tekrar İzlanda"ya dönerler. Bir ara Leif Norveç"e gider ve orada Norveç kralıyla görüşür. Tekrar Greenland"a dönen Leif, 986 yılında Bjarni Herjolfsson adlı bir tüccar gemiciyle tanışır. Leif"in, her geçen gün deniz seferi yapma isteği artar; Thyrker"in rehberliğinde Bjarni"den satın aldığı bir gemiyle 1001 AD. yılında batıya doğru deniz seferine çıkar. Gemide 14 kişi daha vardır. Yaklaşık 600 mil yolculuk yaptıktan sonra, düz kayalıklardan oluşan bir adaya çıkarlar; Leif adaya Helluland adını verir. Helluland bugünkü Baffin adasıdır. Daha sonra, güney ve batıya doğru hareket eden Leif ve arkadaşları, çok ağaçlı bir bölgeye gelirler; ağaçlı anlamına buraya Markland adını verirler. Markland bugünkü Labrador"dur.  Yolculuğa devam eden seyyahlar daha sonra Vindland veya Windland adını verdikleri daha güzel bir bölgeye gelirler. Burada yerleşirler. Vindland, bugünkü doğu güney Kanada"daki eskiden Newfoundland denilen ve şimdi l"Anse aux Meadows olarak bilinen yerdir.[6]

 

Leif ve arkadaşlarının Vindland"e yerleşmesinden sonra Kuzey Amerika"nın ve Kanada"nın doğu kıyılarındaki diğer bölgeleri de gezdikleri bilinmektedir. Leif"in bu keşfinden sonra, Greenland ve İzlanda"dan bazı Viking ailelerinin Yeni Kıta"ya göç ettikleri de söylenmektedir. Leif"in 1023 veya 1025 yılında öldüğü sanılmaktadır.[7]

 

Gelelim Leif"ın öğretmeni olan ve deniz yolculuklarında ona rehberlik eden Thyrker"e, bazı kaynaklar onun Alman kökenli birisi olduğunu söylerken, bazı kaynaklar da onun Türk olduğunu kaydetmektedir. Thyrker veya Tyrkir şeklinde yazılan bu ismin okunuşu Türker"dir. Ancak bunun, bir özel isim mi, yoksa “Türk” ifade eden bir cins isim mi olduğuna karar vermek şimdilik zor görülmektedir. Kesin olan şey, bu ismin “Türk” olmasıdır; çünkü çok eski Yunan kaynaklarında ve daha sonra ki birçok Batı kaynaklarında Türkler veya Turanîler, Yunanca telaffuza göre hep bu ve benzer isimlerle anıla gelmişlerdir. Bu kelimelerdeki “Y” harfini klasik Yunancaya göre “U” okunduğunu hatırlatalım. Hatta bugün İzlandalılar Türkiye için “Trkland” demektedirler. Macar tarihçileri ise,Thyrker"in bir Macar  olduğunu iddia etmektedirler. Buna gerekçe olarak da,Batılıların Ortaçağ'  da Macarlara Türk demelerini gösterirler.[8] Belki Thyrker"in kimliği hakkında kesin karar, konuyla ilgili yapılacak yeni çalışmalardan sonra verilebilecektir. Burada mühim olan, Thyrker"in Leif"ın keşfinde ona kılavuzluk  yapmasıdır.İster Türk olsun ,isterse Macar,onun Turan soylu birisi olarak,Türk soyluların Yeni Kıta"ya yaptıkları yukarıda işaret ettiğimiz göç geleneklerinden de haberdar  olabileceği ihtimalinin olmasıdır.

         

Amerika Kıtası, özetlemeye çalıştığımız yeni bilgiler ışığı altında, Kolomb"tan yaklaşık 500 sene önce ikinci kez  keşf edildiğini söyleyebiliriz. Nitekim Amerika Birleşik Devleti, Leif"ın keşfini, ilk keşif olarak resmen tanımıştır.Gerçi bize göre Leif ve arkadaşlarının keşfi, ilk değil ikinci keşiftir.ABD Kongresi"nin teklifi ve 2 Eylül 1964 tarihli onayıyla her yılın 9 Ekim günü,”Leif Erikson Günü” olarak kutlanmaktadır.

         

Konumuz açısından doğrudan ilgisi olmasa da, burada aydınlatılmasını gerekli   gördüğümüz bir  mesele  üzerinde durmak istiyoruz. Üzerinde durmak istediğimiz mesele, bazı bilginlerin, örneğin Muhammed Hamidullah ve Barry Fell, Kristof  Kolomb"dan önce Amerika"nın Müslümanlar tarafından keşfedildiğini ve hatta Hz. Osman ve Hz. Ali döneminde Müslüman denizcilerin Amerika"da denizcilik okullar açtıkları iddiasıdır.[9]

        

Rahmetli Muhammed Hamidullah, el-Mes"ûdî"nin (.öl.956) “Murûcu"z-Zeheb” ve “Kitâbu"t-Tenbîh ve"l-İşrâf” adlı eserlerinde,Müslümanlarca “Bahru"z-Zulumât” veya “el-Bahru"l-Ahdar” adıyla anılan Atlas Okyanusu ve İber yarımadasının Kâdis (Cadiz) ve Velbe sahillerindeki dünyanın sınırını belirlemek için dikilmiş Herkül Sütunları hakkında bilgi vermesine ve “Yeryüzünün küçüklüğünün delili, Herkül Sütunları olarak bilinen yerin Hindistan sahilleriyle birleştiğinin iddia edilmesidir.. Bunun için eskiler denizin tek olduğunu söylemişlerdir.”[10]  Şeklindeki ismini vermediği bir Yunanlı yazardan aktardığı bu cümlelerine; el-İdrisi"nin (öl.1164) “Kitâbu Rûyar” veya “Nüzhetü"l-Müştâk fî İhtiraki"l-Afâk” adlı eserinde 1124 yılında İşbuna(Lizbon) kıyılarında “el-Mağrûrûna” veya “el-Muğarrarûn” denen Müslüman maceraperest gençlerin Atlas Okyanusunu geçmek için denize atlama yarışları yaptıkları şeklide verdiği habere; el-Ömerî"nin (öl.1348) “Mesâliku"l-Absâr” adlı eserinde Berberi Sultanı Musa b. Emi"nin kendisinden önceki sultanın toplam üç bin kayıkla Okyanusa seyahate çıkması ve geri dönmemesi üzerine sultan olduğu şeklindeki bir rivayeti nakletmesine dayanarak, bütün bunlardan Kolomb"tan önce Müslümanların Amerika"yı keşif etmiş olabilecekleri yorumunu yapmaktadır.[11] Bizim kanaatimize göre bu tür rivayetlerden böyle bir sonuç çıkarmak, tarihi biraz zorlamak olur Çünkü bu kaynakların hiç birisinde Müslümanların Atlas Okyanusunu geçerek yeni bir karaya veya ülkeye ulaştıklarını gösteren açık bir ifade yoktur. Gerçi Hamidullah, Amerika"dan Avrupa"ya getirilen mısıra, Avrupa dillerinde “Türk” mısırı denmesini ve o devirlerde “Türk” kelimesiyle Müslüman kast edildiğini; Kızılderililerin dillerinde Arapça kökenli kelimelerin olduğunu;hatta Brezilya isminin, “Birzalah” adlı tanınmış bir Berberi kabilesinin üyeleri için kullanılan topluluk ismi “Brâzil” kelimesinden geldiğini söyleyerek, yorumunu desteklemiştir.

       

İslam kaynaklarında yer alan bu rivayetlerden biz daha çok, Müslümanların,Yunanlıların veya Romalıların dünyanın son sınırı dedikleri Herkül Sütunlarını son sınır kabul etmeme ve rivayetlerde anlatılan  olaylarla sınırı geçme girişim ve heveslerinin olduğunu anlıyoruz.Yeni bir kıta aramak yerine, Hindistan"a  daha kısa yolla nasıl ulaşılabileceğini keşif etme arzusudur; zaten Kolomb"un da arzusu buydu. Hamidullah"ın zikretmediği,Gırnata"da bir süre bulunmakla  bölgeyi ve halkı tanıyan ünlü coğrafyacı ve tarihçi el-Himyerî"nin (öl.1348) “ er-Ravdu"l-Mi"târ” adlı eserinde verdiği şu bilgiler bizi doğrulamaktadır: “Kâdis halkı,eskiden beri bu denize açılan bir denizcinin Kâdis sütununu göremeyecek kadar uzaklaştıktan sonra,ikinci bir sütunla karşılaşacağını,bunu göremeyecek kadar uzaklaştıktan sonra,üçüncü bir sütuna rastlayacağını,bu şekilde yedi sütuna sayıca vardığında, Hindistan topraklarına ulaşacağını iddia etmektedirler. Bu, onların nesilden nesile aktardıkları ve dillerinden düşürmedikleri yaygın bir kanaattir..” [12] Hamidullah"ın kendi yorumlar için gösterdiği dayanakları başka şekilde de  izah etme olanağımız vardır; bunlara aşağıda kısaca değineceğiz.

 

Diğer taraftan, Barry Fell"in “Saga America” (1980) adlı eserinde ABD"nin Nevada, Colorado, New Mexico, Indiana gibi eyaletlerinde yapılan arkeolojik kazılardaki bulgulara dayanarak 7.ve 8.yüzyıllarda Müslümanların buralara gelerek denizcilik okulları açmış olduklarını iddia etmiş; çeşitli bölgelerde kayalar üzerinde veya bulunan bazı küçük taşlar üzerinde “Allah, Muhammed"un Resulullah gibi Arapça yazılı ibarelerin ve Boston bölgesinde 1787 yılında yol yapımı çalışmaları esnasında bulunan ve üzerlerinde Kelime-i Tevhid yazılı 9.ve10. yüzyıllara ait Semerkant paraları olarak tespit edilen dirhemlerin varlığına  dayanarak,Müslümanların 7.yüzyıldan itibaren Amerika"nın çeşitli bölgelene gelmiş olduklarını düşünmüştür. Fakat Fell"in bu sözünü ettiği bulgular hakkında yapığı bazı yorumları ve çıkarımları şüpheli görünmektedir. Örneğin, California bölgesindeki Inyo kasabasındaki kayalar üzerine Arapça yazılmış şöyle bir ibareden bahseder: “Yasus ben Maria”.. Bunu, bir müslümanın Arapça olarak yazmış olduğunu düşünmek doğru olamaz; çünkü Arapça ifadenin “İsa ibn Meryem.” olması gerekir. İbare gerçekten Arap harfleriyle yazılmışsa bile, yazanın bir müslüman kişi olmasından ziyade bir İspanyol veya Portekizli olabileceği düşünülebilir; zira sözü edilen Yasus ve Maria kelimeleinin yazılımı ve telaffuzları onların telaffuzlarıdır, en azından bir Hıristiyan telaffuzudur.

 

Müslüman Arapların Hz. Osman ve Hz. Ali devrinde keşif edip yukarda söz konusu olan şehirlerde denizcilik okulları açtıkları yargısına gelince, bu da bize inandırıcı gelmiyor. Böylesi önemli bir olaydan şimdiki bilgilerimize göre hiçbir İslami kaynak bahsetmiyor; Hz. Osman ve Hz. Ali devirlerini anlatan önemli tarih kaynaklarının, hele o devirler için oldukça ilginç olabilecek böylesi bir olaydan haber vermemeleri düşünülemez. İkinci önemli bir husus da, bilindiği kadarıyla o devir Arap toplumunun ve  Müslümanlarının ne denizcilik okulu açacakları kadar osenografya ile ilgili bilgileri vardı,ne de Amerika gibi o devirde henüz sözü bile edilmeyen başka bir kıtanın varlığından haberdarlardı.

 

Şimdi gelelim Hamidullah ve Fell gibi bilginlerin Amerika"yı ilk keşif edenlerin Müslümanlar olduğu şeklideki görüşleri için gösterdikleri  bulguların bize göre yapılabilecek doğru açıklamalarına. Bunun için önce iki hususu hatırlamak gerekir.Birincisi,yukarıda işaret ettiğimiz Türklerin ve Moğolların Sibirya"dan ve Orta Asya"dan Amerika"ya göçlerinin Milat"tan sora da  13. ve 14. yüzyıllara kadar devam ettiği hususudur Bunun anlamı,bu  yüzyıllarda göçen Türkler ve Moğollar arasında Müslüman olmuş Türkler ve Moğolların olabileceğidir.Hatta şimdilik elimizde açık kanıtlar olmamakla birlikte,bu göçlerin daha sonraki yüzyıllarda da devam etmiş olabileceği düşünülebilir.İkinci husus,Kolomb"un keşfinden hemen sonra 1500 yıllardan itibaren başta İspanyollar ve Portekizliler olmak üzere Avrupalıların Yeni Kıta"ya göçlerinin başlaması  ve  1492"den ve son olarak da Navara"nın 1512 yılıda düşüşüne kadar süren Reconqista (Endülüs"ün yıkılışı) hareketi esnasında kovulan ve kaçan bazı İspanyol ve Portekiz asıllı  müslümanların,hatta bazı Arap asıllı Müslümanların göçlere katılmasıdır.Özellikle de zaten 1550 yıllardan itibaren Avrupalıların sürekli olarak Afrika"dan  Amerika"ya köle taşımalarını düşündüğümüzde ,bu köleler arasında Kuzey Afrikalı Arap müslümanların ve Afrikalı zenci Müslümanların olduğunu da hesaba katmalıyız.Nitekim,1865 yılında  Brezilya"nın Rio de Janerio limanına ulaşan Osmanlı gemisinin imamı Bağdadlı Abdurrhman Efendi,orada karşılaştığı Müslümanların,1800"lü yıllarda Bresilya"ya  köle olarak getirilen Afrika kökenli insanlar olduğunu söylüyor.[13] Bilindiği gibi, ayrıca 17.yüz yıldan 19.yüzyıla kadar, Kuzey Afrika"dan, Orta Doğu"dan ve Türkiye"den Müslüman olan ve olmayan Osmanlı vatandaşlarından Amerika Kıtası"na sürekli göçler olmuştur. İşte bu nedenle, Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerde, Hıristiyan veya Müslüman olsun, Türk olsun veya Arap olsun bütün Osmanlı vatandaşlarına bugün bile  “Türk” denmektedir ve Türk soyadını taşıyan birçok insan vardır.

 

Bu iki hususu böyle kısaca anlattıktan sora, esas komumuza dönerek, Hamidullah"ın, Fell"in ve başkalarının Hz Osman zamanında Amerika"yı ilk keşfedenlerin Müslümanlardır şeklindeki görüşleri için öne sürdükleri bulguları doğru izahını daha kolay yapabiliriz. Kızılderililerin dillerinde rastlanan bazı Arapça asıllı kelimeleri olması, 9. ve 10.yüzyıllara ait olduğu söylene Semerkant dirhemlerinin bulunması, mısır bitkisine  batılıların “Türk Mısırı” demeleri, hatta bazı kayalar ve taş parçaları üzerinde Arapça olarak Allah, Muhammed gibi ibarelerin yazılmış  olması, Müslüman  Türklerin ve Moğolların göçleriyle izah edilebilir. Semerkant paralarının Amerika"ya götürülmüş olmasını, Hz. Osman zamanındaki Arapların veya 1498 yılından önceki bir zamanda Kuzey Afrikalı Berberilerin göçleriyle izah etmek pek olası görünmemektedir. Bugün bazı Kızılderili kabilelerinin Orta Asya kökenli olduklarına dair yeni çalışmalar da vardır. Bilindiği gibi, Avrupalıların vahşice katliamları sonucu birçok Kızılderili kabileleri yok edildiği gibi, kalanları bir kısmı da misyonerler tarafından Hıristiyanlaştırılmışlardır. Kaldı ki, Kızılderili kabilelerin dillerinde sadece Arap asıllı kelimelere rastlanmıyor, Türkçe kelimelere de vardır.

 

Diğer taraftan, Berberi yapı tipine benzetilen ev kalıntıları,”Denizcilik Okulu” olarak nitelenen bina bulguları, rastlanan Arapça ibareler, şüphesiz Endülüslü ve Kuzey Afrikalı Müslümanların göçleriyle izah edilebilir. Ancak buradaki mesele, bu kalıntıların, iddia edildiği gibi gerçekten Kolomb"un keşfinden çok önceki yıllara ait olup olmadığıdır. Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız gibi ne Hz. Osman zamanı Müslümanlarının ne de Kuzey Afrikalı Müslümanlarının Kolomb"un keşfinden önce Amerika"ya  gittiklerine dair kesin tarihi bilgiler vardır.Bize göre Kuzey Afrikalı Arap asıllı ve Berberi Müslümanların Yeni Kıta"ya göçleri 1500"lü yıllardan sonradır.  

 

Konumuzla doğrudan ilgili olması da bir başka  hususa burada işaret etmede yarar vardır. Bu da erken Ortaçağ"dan itibaren Batılıların, İslam medeniyetini, şimdi bizim onlarınkini yaptığımız gibi, taklit etmişlerdir ve Arapça olarak Allah, Muhammed gibi birçok İslami ibareler yazmışlardır. Örneğin, İngiliz Kralı Offa Rex (kr.757-796 ) bastırdığı paranın bir yüzüne Arapça olarak Kelime-i Tevhîd yazdırtmıştır; Kant"ın doktora diplomasının üzerinde Besmele yazılıdır; o devirlerde basılmış kitapların içlerinde aynı şekilde Arapça yazılmış ibareler vardır; hatta papaz cüppelerinin kenarlarına Arapça işlenmiş Kur"ân ayetleri vardır. Şimdi sadece bunlara bakarak Avrupalılar o devirlerde müslümandı diyebilir miyiz?

 

Son olarak bir de, Hamidullah"ın Brezilya isminin yukarıda zikredilen bir Berberi kabilesinin ismi olduğu görüşüne bakalım. Onun görüşü yabana atılır bir görüş olmamakla birlikte, başka görüşler de vardır, ki bunlardan en çok rağbet gören iki görüşten birincisi Brezilya kelimesinin, Brezilya"da çok yetişen “pau brasil” ağacının isminden geldiğidir; ikincisi ise, yanan taş kömürü anlamına Portekizce “brasa” kelimesinden geldiğidir.

 

V. Ruiz gibi bazı İspanyol araştırmacılar Kolomb"un Amerika keşfini ve bu keşifte Müslümanların ona etkilerini çalışmaktadırlar Brezilya isminin menşeinin ve tartıştığımız diğer konuların, onların bu çalışmaları bittikten sonra daha doğru çözüme kavuşacağını söyleyebiliriz.

        

     



[13]