Mitt Romney, seçim kampanyasında kendisinin “Amerika’nın büyüklüğü” vizyonunu iddiasına göre Barack Obama’nın Amerika’nın büyüklüğünden dolayı özür dileme eğilimiyle kıyaslıyor. Romney “başkan, Amerikan istisnailiğine karşı bizim hissettiğimiz o aynı duyguları hissetmiyor” diye suçlamada bulunuyor. Her ülkenin böbürlendiği kendi ulusçuluk markası vardır fakat hiçbiri de ABD’nin özel karakteri ve dünyadaki rolüne dair bu inanç gibi aşikar biçimde evresel hatta mesiyanik değildir. Bu misyon her ne kadar asırlar öncesine gitse de bu tabirin siyaset sözlüğüne girişi yenidir. İlk kez Joseph Stalin tarafından ifade edilmiştir. Amerikan çöküşü hakkında daraltı duygusunun yaşandığı bir zamanda bu ifade yeniden diriliyor.
1630
Massachusetts Bay Company İngiltere’den Yeni Dünya’ya doğru yelken açtığında Püriten hukukçu John Winthrop, Mesih’in Dağ’daki Vaaz’ını ima ederek Arabella gemisindeki yolcuları “Tepedeki Şehir” gibi olmaları için sıkıştırır. Sömürgeciler, “tüm insanların gözleri bizim üzerimizdeyken” New England’ı gelecekteki yerleşimler için bir model haline getirmelidirler.
1776
Devrimci risâle yazarı Thomas Paine “Common Sense”de Amerika’yı dünya için özgürlüğün feneri olarak tanımlar. “Özgürlük yeryüzünde sindiriliyor.” “Asya ve Afrika onu uzun zaman önce kovdu. Avrupa bir yabancıymış gibi muamele ediyor; İngiltere ayrılması için uyardı.”
1840
Fransız entelektüel Alexis de Tocqueville, Amerika’ya yaptığı seyahat hakkındaki düşüncelerini aktardığı Democracy in America başlıklı ufuk açıcı eserinde “Amerikalıların durumu” “istisnaidir ve demokratik olmayan hiçbir halkın asla benzer bir durumda olmayacağına inanılabilir” demiştir.
1898
“Bize has tek bir özelliğimiz var, Amerikan denilebilecek tek bir şey. Buzlu suya ulusça adanmışızdır…bizden başka hiç kimsenin hoşlanmadığı bir içeceğimizin olmasında sanırım tekiz.” Mark Twain
1914
ABD Başkanı Woodrow Wilson, Amerika’yı eşsiz kılan şeyin, özgürlüğü ülke dışına yayma görevi olduğunu savunarak Paine’nin, ABD’nin misyoner bir gayretle özgürlüğün burcu olduğu fikrini demler. Donanma Akademisi mezunlarına şöyle söyler: “Bu muazzam güç motorlarını insan ırkının ruhunu yükseltmeye adanmış mâceracılar gibi denizlere taşımanızı istiyorum.” “Amerika’nın sahip olduğu tek fark bu olduğu için.”
1929-1930
Sovyet lider Joseph Stalin “sapkın Amerikan istisnaiciliğini” kınar ve Amerikalı komünist lider Jay Lovestone ve takipçilerini Komünist Enternasyonel’den kovarken Amerikan kapitalizminin Marksizm’in evrensel kanunlarına istisna teşkil ettiğini savunur. Amerikan Komünist Partisi bir yıl zarfında Stalin’in aşağılayıcı bu ifadesini benimseyecektir.”ABD’deki ekonomik kriz fırtınası, Amerikan istisnaiciliğinin iskambil kulesini yıktı.” Parti, Büyük Buhran’dan dolayı mutluluk duyduğunu ilan ediyordu.
1941
Magazin yayıncısı Henry Luce, Wilson’dan ilhamla ABD’nin II.Dünya Savaşına katılması ve tecritçiliğin yerini “hassaten Amerikan” olan bu ideallerin güç merkezi olarak hareket edeceği bir “Amerikan yüzyılının” alması gerektiğini savunuyordu.
1950’ler
Daniel Boorstin, Luis Hartz, Richard Hofstadter ve David Potter gibi isimlerin bulunduğu bir grup tarihçi, ABD’nin zaman içerisinde liberal değerler üzerinde fikir birliği oluşturduğunu, faşizm ve sosyalizm gibi hareketlerden bu sayede kaçındığını savundular. Fakat bu eşsiz ulusal karakterin başka yerlerde de tekrarlanıp tekrarlanamayacağını sorguladılar. Boorstin’in de dediği gibi “başka ülkeleri Amerika’yı taklit etmeleri için zorlamaktan daha gayri Amerikan hiçbir şey yoktur.”
1961
Başkan John F. Kennedy, Amerika’nın ayırt edici niteliği tüm dünyada özgürlüğü temsil ve savunma kararlılığından kaynaklanmaktadır dedi. Winthrop’un “Tepedeki Şehir’ini” hatırlatarak şöyle söylemiştir: “Sırf kendimiz için değil özgür olmak isteyen herkes için, yeryüzündeki diğer halklardan daha çok, yükü biz taşıyor ve çapları ve müddetleri bakımından emsalsiz riskleri kabul ediyoruz.”
1975
Vietnam Savaşı ve Watergate Skandalı sonrasında sosyolog Daniel Bell, National Affairs’de yayınlanan The End of American Exceptionalism başlıklı makalesinde bu kavram hakkında akademide artan şüpheye yer verdi: “Bugün, Amerikan istisnailiğine olan inanç, imparatorluğun sona ermesiyle birlikte, gücün azalması ve ulusun geleceğine olan inancın kaybedilmesiyle birlikte kayıplara karıştı.”
1980
Ronald Reagan, Jimmy Carter’ın “güven krizi” söylemine seçim kampanyaları sırasında Amerika’nın büyüklüğü hakkındaki zafer şarkılarıyla karşı çıktı. Reagan şöyle demişti: “Bu kutsanmış toprakların özel bir şekilde ayrı bir yere konduğuna her daim inandım.”
1989
Soğuk Savaşın son günleri, Amerikan modelinin istisna değil kaide olabileceği ihtimalini artırdı. Siyaset bilimcisi Francis Fukuyama şöyle iddia edecektir: “Şahit olduğumuz sırf Soğuk Savaşın değil tarihin de sonu olabilir…yani nihâi beşeri yönetim biçimi olarak liberal Batı demokrasisinin evrenselleşmesi.”
1996
Başkan Bill Clinton, Kosova’ya NATO müdahalesinin gerekçesini açıkladığı konuşmada “Amerika vazgeçilmez ulus olmayı sürdürüyor” ve “savaş ve barış, özgürlük ve zulüm arasında bir farkı Amerika’nın, sadece Amerika’nın yapabileceği zamanlar vardır” dedi.
2000
George W. Bush’un konuşmalarını yazan Marc Thiessan, Weekly Standart’ta 21.yüzyılda rakip iki tür uluslararasıcılık vizyonu olduğunu ileri sürdüğünde Amerikan istisnaiciliği partici bir gündem maddesine dönüştü: “Clinton ve Gore Demokratlarının küresel çoktaraflılığı ve Reagan-Bush Cumhuriyetçileri’nin Amerikan istisnaiciliği.”
2004
"Bizden önceki nesiller gibi, özgürlüğün tarafını tutmamız için yıldızların ötesinden çağrı alıyoruz.” George W. Bush
2007-2008
Demokrat Barack Obama, Amerika’nın küresel liderliği hakkındaki şüphelerin arasında, Irak’taki feci savaşın ve küresel mâli krizin ateşlemesiyle, seçim kampanyasında Bush’un kuvvetli “Özgürlük Gündemine” karşı çıktı: “Amerikan istisnailiğine inanıyorum” ancak “askeri kudretimize veya ekonomik hâkimiyetimize dayalı olan bir istisnailiğe değil.” Demokrat anketçi Mark Penn, Hillary Clinton’a kampanya sırasında Obama’nın “Amerikan kökenli olmayışını” hedeflemesini, Amerikalı olmayı açıkça sahiplenmesini tavsiye etti.
2009
Obama, Amerikan istisnailiği ifadesini başkanlık makamındayken alenen kullanan ilk başkan oldu. “İngilizlerin İngiliz istisnailiğine, Yunanların Yunan istisnailiğine inandıklarından kuşkuluyum.” Amerikan eşsizliğini Obama’nın hor gördüğünü ispatlamaya hevesli Cumhuriyetçiler bu cümleyi çokça alıntıladılar.
2010
Amerikalıların yüzde 80’i “ABD’nin eşsiz bir karakteri olduğuna, bunun onu dünyadaki en büyük ülke yaptığına inanıyorlar.” Fakat sadece yüzde 58’i Obama’nın buna katıldığını düşünüyor. USA Today/Gallup
2011-2012
Başkanlık yarışı ısındıkça bu ifade de “kim Amerika’yı daha çok seviyor” meselesine indirgendi. “No Apology” adlı kitabında Amerika’nın büyüklüğünü konu edinen Cumhuriyetçi aday Mitt Romney, Obama’nın “Amerika’nın bayrağı olan uluslardan bir ulus olduğuna inandığını” iddia etti. Obama, ulusa sesleniş konuşmasında Bill Clinton’un “vazgeçilmez ulus” cümlesini hatırlattı ve Cumhuriyetçi eleştirmenlere cevap olarak “benim tüm kariyerim, Amerikan istisnailiğine şahitlik eder” dedi. Stalin neyi başlattığını bilseydi keşke.
Kaynak: Foreign Policy
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı