Amerikalı Yahudilerin büyük sıkıntısı

Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi'nin patronu General James Jones, geçen günlerde İsrail diplomasisine son derece yakın olan düşünce grubu Institute for Near East Policy'nin 25. kuruluş yıldönümünün onur konuğuydu.

Beyaz Saray'la Kudüs arasında halen süren anlaşmazlık nedeniyle bir şakayla ortamı yumuşatmak istedi. Bir Taliban çölde susuzluktan ölmek üzereymiş. Sonra bir Yahudi'nin dükkânını görmüş ve ondan su istemiş. Yahudi tüccar ona sadece kravat sattığını söylemiş. Taliban sinirlenince, "Sakin olun, tepenin öte yanında kardeşimin restoranı var. Onda su olmalı" demiş. Taliban dükkânı terk etmiş ama bir saat kadar sonra boğazı susuzluktan yanmış halde geri dönmüş ve "Kardeşiniz bana restorana girmek için kravat takmam gerektiğini söyledi" demiş.

Salon kahkahayı basmıştı. Ancak Yahudi dergisi The Forward'ın yazı işleri meraklandı "bu komik fıkra orijinal mi yoksa değiştirilmiş mi?" Aslında, bu fıkra İsrail'de de bilinir, İsrail'deki fıkradaki Arap'ın yerini Taliban almış sadece. Peki, bu fıkra bize nasıl bir Yahudi, daha doğrusu İsrailli (ki General onlara referans veriyordu) imgesi vermektedir? Fıkra İsrailliyi tahakküm edici ve karşısındakinin sorunlarına duyarsız bir tutum içinde göstermekte ve ABD'de İsrail devleti ve onun uyguladığı siyaset hakkındaki imajı yansıtmakta.

Kurumsal düzlemde İsrail yanlısı lobi kuşkusuz çok önemli bir etkileme kapasitesine sahip. American-Israeli Cooperative Entrerprise 100 senatörden 14'ünün Yahudi olmasıyla kıvanç duymakta. Temsilciler Meclisi'nde de Yahudilerin oranı % 7,1'dir (435 temsilciden 31'i). Toplam nüfusun sadece % 2'sini oluşturan bir topluluk için görmezden gelinmeyecek bir başarı. Bu seçilmişlerin ezici çoğunluğu aktif olarak İsrail'i desteklemektedir.

İsrail yanlısı AIPAC, Barack Obama'ya yollanan 2 yeni mesajın oluşturulmasının motoruydu. İran karşı "ivedi ve radikal önlemler alınması için uluslararası kamuoyunu kışkırtmak" için hazırlanan 81 senatörle 366 temsilcinin imzaladığı metinle Obama üzerinde baskı kurdu. Bu lobide bulunanların birçoğu Yahudi cemaati mensupları da dahil olmak üzere birçok Amerikalının gözünde İsrail devletinin imajının olumsuz bir sürece girmesinden dolayı huzursuz. Lobi mensuplarının birçoğu 2008'den 2009'a geçerken gerçekleşen Gazze saldırısını bu sürecin başlangıcı olarak görmekte.

BM raportörü Hakim Richard Goldstone tarafından hazırlanan Tsahal (İsrail Ordusu) tarafından işlenen "savaş suçları" raporu kurumsal açıdan son derece önemliydi: Bu rapor unutulmaya terk edildi. Ancak, yine aynı rapor, İsrail hükümeti karşısındaki güvensizliği artırarak, kamuoyu nezdinde İsrail'in konumu açısından bir felaket oldu. Bernard Henry Lévy, "işgal ve Filistin topraklarında Yahudi yerleşimlerinin kurulmasının hiç durmadan sürdürülmesinin İsrail'in bir devlet olarak gayri meşru hale getiren bir ahlaki kusur" olmasından kaygılanan Yahudi entelektüellerin çağrısının öncülerinden biridir artık. Bernard Henry Lévy, Fransa'da Gazze'ye askerî operasyonu savunduktan iki ay sonra Yakın Doğu uzmanlarından Mark Damner tarafından bir konuşma yaptığı New York Üniversitesi'nde hırpalanmıştı. Lévy o zaman salonu dolduranların nasıl kendi bakış açısına karşı olduğunu gözlemlemişti.

Bu hareket daha sonra büyüdü. Böylece Rosenkranz Vakfı'nın sponsorluğunda Intelligence Sqad Derneği tarafından her ay New York'ta bir tartışma düzenlendi. Geniş dinleyici kitlesine bir soru sorup sonra iki "taraftar" iki "karşıt" görüş karşılaştırıp soru yeniden sorulmaktadır. 9 Şubat'ta tema şuydu: "ABD İsrail ile sürdürdüğü "özel ilişki"ye son vermeli mi?" Başlangıçta izleyicilerin % 42'si "hayır", 33'ü "evet", %25'i "kararsızım" demişti.

Daha sonra statükonun sürmesinden yana olan -İsrail'in eski Washington büyükelçisi Itamar Rabinovic ve Bill Clinton'ın eski ticaret bakanı Stuart Eizenstadt ile "özel ilişkiye" muhalif olan New York Times'tan Roger Cohen ile Columbia Üniversitesi'nden Rachid Khalidi arasındaki tartışmadan sonra, izleyicilerin % 49'u bu ilişkilere son verilmesinden % 47'si ise sürdürülmesinden yana olduklarını ifade ettiler. Kararsızlar İsrail karşıtı olmuşlardı.

ABD'de sadece İsrail'in "ahlaki" imgesi bozulmuyor, gitgide daha fazla Yahudi bu İsrail'le özdeşleşmede zorlanıyor. Bir başka fıkra yerleşikleşmiş kuşkunun semptomatik bir örneği: "Bibi Netanyahu barışın olmasını öylesine çok istiyor ki bunu elli yıl tartışmaya hazır". Yahudi diasporasının büyük kısmı artık bu şakaya eskisine göre daha az gülüyor. SylvaIn Cypel, Le Monde, 22 Mayıs 2010
 
Kaynak: Zaman