Başkan Bill Clinton, G.W.Bush ve şimdi de Barack Obama, hepsi de Birleşik Devletlerin İsrail-Filistin çatışmasında "iki devletli" çözümü desteklediğini resmen açıkladılar. Başka bir ifadeyle, Birleşik Devletler, fiilen tüm bir Batı Şeria ve Gazze'de yaşayabilir bir Filistin devletinin kurulmasını desteklemektedir. Benjamin Netanyahu'nun liderliğindeki yeni İsrail hükümeti bu gâyeye karşı çıkıyor; Dış İşleri Bakanı Avigdor Lieberman, İsrail'in bu meseleyle ilgili son taahhütlerinin İsrail'i bağladığını düşünmediğini çoktan söyledi.
Dolayısıyla da Birleşik Devletler, çıkarlarında yol almak için geçmişte olduğundan daha tarafsız bir politika izlemeli, bir anlaşmaya varmaları için her iki tarafa da güçlü bir baskı uygulamalıdır. Mevcut "özel ilişkiler" – ABD'nin İsraile cömert ve neredeyse kayıtsız şartsız destek verdiği özel ilişkiler - yerine Birleşik Devletler ve İsrail'in, ABD'nin diğer demokrasilerle olduğuna benzer (yer yer aleni eleştirinin ve aleni baskının söz konusu olabildiği) daha normal ilişkileri olacaktır. ABD'nin, İsrail güvenliğine bağlılığı yine sürüp giderken, tasarrufundaki kaldıraç sayesinde iki devletli çözümü gerçeğe tahvil edebilecektir.
Bu fikir destek topluyor gibi duruyor. Başında Henry Siegman ve Brent Scowcroft'un olduğu seçkin dış politika uzmanları, geçen hafta düzenlenen partilerüstü bir panelde, Obama yönetimini "Arap-İsrail çatışmasını çözüme kavuşturmak için vakitlice, devamlı ve kararlı bir çabaya" davet eden incelikli bir rapor yayınladılar. Başarı "ikna, teşvik, ödül ve baskının dikkatlice harmanlanmasını gerektirir" diye kaydettiler. The Economist dergisi, geçen hafta, Netanyahu hükümeti iki devletli çözümü reddetmeye devam ettiği takdirde, Birleşik Devletlerin İsrail'e yardımı azaltması çağrısını yaptı. Boston Globe bu hafta benzer bir görüş açıkladı ve Obama'ya, Netanyahu'ya "barış için gerekli adımları at yahut İsrail'in Amerika'yla özel ilişkilerinden ödün vererek risk al" mesajını verme tavsiyesinde bulundu. Ha'aretz gazetesi ise birkaç gün önce, Obama yönetiminin, Kongre liderlerini Netanyahu hükümetiyle muhtemel bir karşılaşmaya hazırladığı haberini verdi.
Bu gelişmeler bende şu düşünceyi uyandırdı: Daha tarafsız bir duruş, uygulamada neye benzer? ABD'nin Filistine baskı uygulamasının ne anlama geldiğini çoktandır biliyoruz çünkü Washington onyıllardır defalarca – ve bazen etkili bir şekilde – yapıyor. Örneği Kral Hüseyin, hâkimiyetini tehdit eden FKÖ kadrolarının üzerine şiddetle gittiği 1970'li yıllarda ABD tarafından desteklenmişti. 1980'lerde, Birleşik Devletler FKÖ'yü tanımayı reddetti ta ki İsrail'in var olma hakkını tanıyana kadar. İkinci İntifada'nın patlak vermesinden sonra bu kez Bush yönetimi Yaser Arafat'la anlaşmayı reddetti ve yerine bir başkasının geçmesi için bastırdı. Arafat'ın vefâtından sonra ise yeni Filistin Meclisi için demokratik seçimlerin yapılmasında ısrar ettik ve Hamas kazandığında da sonuçları kabul etmedik. Birleşik Devletler, Hamas'la bağı olan yardım kuruluşlarının izini sürdü ve İsrail'in Gazze'deki son saldırısına destek verdi. Kısaca, Birleşik Devletler, Filistinlilerin davranışlarını değiştirmek için kaldıraç gücünü kullanmaya sıra gelince öyle pek tereddüt göstermedi her ne kadar bu çabaların bazıları geri tepmişse de (mesela 2007'de Hamas'a karşı el Fetih darbesini kışkırtmak)
Peki, İsrail'e baskıya ne dersiniz? Birleşik Devletler, İsrail hükümeti ABD hükümetinin karşı olduğu eylemlere kalkıştığında bile (yerleşim yerlerinin inşası gibi) İsrail üzerinde nâdiren ve ancak hafifinden baskı uyguladı (ve asla uzun sürmedi). Soru şu: Eğer Netanyahu/Lieberman hükümeti, inatçı bir şekilde uzlaşmaz tavır sergilerse Obama ne yapmalıdır? İsrail'i "Büyük İsrail" vizyonundan öteye, sahici iki devletli çözüme doğru dürtmek için ABD'nin başvuracağı kullanılabilir manivela mevcut mu? İşte bazı fikirler.
1 Yardım Paketini Kes? Yekûnu hesapladığınızda İsrail ABD'den yıllık 3 milyar dolar tutarında ekonomik ve askeri yardım almaktadır ki İsrail vatandaşlarına kişi başı 500 dolar düşüyor. Bu noktada birçok manivela imkanı vardır fakat kullanıma en uygun sopa/değnek herhalde bu değildir, en azından başlangıçta. Yardım paketini kırpmaya veya kesmeye çalışmak, (AIPAC ve diğer sertlik yanlısı İsrail lobi gruplarının nüfuzlu oldukları) Kongre'de açık ve şüphesiz iğrenç bir karşılaşmaya yol verecektir. Bu yüzden, işe buradan başlamam. Yerine başka bazı seçenekler üzerinde dururum. Mesela:
2 Söylemi Değiştir. Obama yönetimi, belirli İsrail politikalarını tanımlamak için farklı dil kullanmaya başlayabilir. Çoğunluğu yahudilerden oluşan bir devlet olarak İsrail'in varlığına yönelik bağlılığını yeniden teyid ederken, yerleşim yerlerinin inşa edilmesini Amerikalı diplomatları ürkek ve samimiyetsiz gösterecek şekilde "yardımcı olmayan" (unhelpful) ifadesiyle karşılamaya son verilebilir. Bunun yerine, yerleşim yerlerini "yasadışı" veya "uluslararası hukukun ihlali" olarak tanımlamaya başlayabiliriz. BM sözleşmesi güç kullanımı yoluyla toprak kazanımını yasaklar; Dördüncü Cenevre Konvansiyonu, devletleri, gönüllü bile olsa, bir nüfusu savaş-işgal şartları altındaki bölgelere nakletmekten men eder. Önceki ABD yönetimleri yerleşim yerlerini işte bu yüzden yasadışı saymışlar ve bu yüzden yine dünyanın geri kalanı aynı nazarla bakmıştır. ABD yetkilileri İsrail işgalini "demokrasinin hilâfına", "akıllıca olmayan", "zalim" veya "haksız" şeklinde de tanımlayabilir. Söylemin değiştirilmesi, İsrail hükümetine ve hükümetlerinin iki devletli çözüme karşı muhalefetinin özel ilişkileri tehlikeye attığına dair İsrail vatandaşlarına açık bir sinyal gönderecektir.
3 İşgali Kınayan BM Kararına Destek. ABD 1972'den beri İsrail'i eleştiren kırküç BM Güvenlik Konseyi Kararını veto etti (diğer daimi üyelerin toplam vetolarından daha fazla sayıda). Şayet Obama yönetimi, İsrail politikalarından hoşnutsuz olduğuna dair açık bir sinyal göndermek isterse, işgali kınayan ve iki devletli çözüm çağrısında bulunan bir karara sponsor olabilir. Böyle bir tedbirin taslak çalışmasında faal bir rol üstlenmek, bu tedbirin isteğimizi tam olarak dile getirmesini sağlama alacak ve içermesini istemediğimiz eleştirilerden uzak tutmaya yarayacaktır.
4 Mevcut "stratejik işbirliği" düzenlemelerinin derecesini düşürmek. Pentagon ve İsrail Silahlı Kuvvetleri ve de ABD ve İsrail istihbaratı arasında kurumsallaşmış bir dizi güvenlik işbirliği düzenlemeleri mevcut. Obama yönetimi toplantılardan bazılarını erteleyebilir yahut askıya alabilir ya da alt düzey yetkililer göndermeye başlayabilir. Bu adımın bir emsâli de var: Reagan yönetimi "stratejik ortaklık" anlaşmalarının müzakere edilmesinden sonra 1982'de İsrail'in Lübnanı işgal etmesi üzerine hepsini askıya aldı. Böylesi bir adım İsrail güvenlik teşkilatının dikkatini muhakkak ki çekecektir.
5 İsrail'in ürettiği askeri teçhizatların satın alımını azaltmak. Amerika, İsrail'e askeri yardım vermenin yanısıra İsrail savunma sanayinden milyon dolarlık silah ve hizmet satın alıyor. Obama, bu satın alımları yavaşlatması veya azaltması için Savunma Bakanı Robert Gates'e tâlimat verebilir ki işlerin her zamanki gibi gitmediğine dair yanlış anlaşılmayacak bir sinyal gönderecektir. İsrail ekonomisinin mevcut ekonomik krizdeki meyline bakınca bu adım da gözden kaçmayacaktır.
6 Yerleşim faaliyetlerini destekleyen özel kuruluşlara karşı sertleşmek. Geçenlerde David Ignatius'un Washington Post'ta kaydettiği gibi, İsrail'deki yardım kuruluşlarına giden pek çok özel bağışlar ABD'de vergiden düşülüyor; yerleşim faaliyetlerini destekleyen özel bağışlar da buna dâhil. Hiç mantıklı değil: Yani Amerikalı vergi mükellefleri ABD'nin muayyen politikalarının hilâfına düşen ve aslında uzun vadede İsrail'in geleceğini tehdit eden faaliyetlere dolaylı olarak para yardımında bulunuyorlar. Nasıl ki terörist örgütlere akan yardımsever katkıların izi sürüldü, ABD Hazinesi, yasadışı faaliyetleri destekleyen (bazı meşhur Hıristiyan Siyonistlere ait olanlar dâhil) yardımsever örgütlere göz açtırmayabilir.
7 ABD kredi garantilerine sınır getirilmesi. Birleşik Devletler çeşitli fırsat ve gerekçelerle İsraile, ticari bankalardan düşük faizla borç alma imkanı sunan kredi garantileri verdi. 1992'de Birinci Bush yönetimi, İsrail yerleşim yerlerinin inşasını durdurmaya razı olana ve Madrid barış konferansına katılmayı kabul edene dek yaklaşık 10 milyar dolarlık garantiyi geciktirdi; bu ihtilaf, Likud / İzak Şamir hükümetinin ayağını kaydırdı ve iktidara İzak Rabin'i getirdi ki böylece tarihi Oslo Antlaşması mümkün oldu.
8 Nüfuzlarını kullanmaları için diğer ABD müttefiklerinin yüreklendirilmesi. ABD, diğer devletlere İsrail'le ilişkilerinin derecesini yükseltmeleri için geçmişte sık sık baskı yapardı. Eğer baskı gerekiyorsa, Birleşik Devletler farklı bir incelik sergilemeyi deneyebilir. Örneğin, işgale son vermeye razı olana dek İsrail'le ilişkilerini daha üst düzeye taşımaması için Avrupa Birliğini yüreklendirebiliriz.
Obama'nın tüm bu adımları kullanmaya ihtiyacı olacağını sanmıyorum – hepsi birden aynı anda kesinlikle kullanılmamalı – fakat baskı kurmak gerekli olduğu takdirde ABD'nin açıktır ki bol miktarda seçeneği var. Ve bu tebdirlerin pek çoğu sadece Yürütme Organı tarafından hayata geçirilebilir; böylelikle özel ilişkilerin Kongre'deki dokuz canlı savunucuları yandan kuşatılabilir. Aslında bu tedbirlerin bazılarının üzerinde durulduğuna dair ipucu verilmesi, mevcut durumunu gözden geçirmesi için Netanyahu'yu muhtemelen harekete geçirecektir.
En önemlisi, Obama ve yardımcıları, İsrail'in ABD'deki destekçilerine ulaşma ve işgale son vermesi için İsrail üzerinde baskı kurmanın, İsrail'in bekâsı adına zaruri olduğunun izahını yapma ihtiyacı hissedecekler. İsrail yanlısı câmianın daha uzak görüşlü unsurlarıyla - J Street, the Israel Policy Forum, Brit Tzedek v'Shalom - çalışmak ve yönetiminin İsrail'e ihanet etmediğini mükemmel bir şekilde açıklığa kavuşturmak durumunda olacaktır.
Ve evet, ılımlı bir konum alması için Hamas'a baskı yapmaya devam edecek ve daha etkili idâri kurumlar kurması için Filistin Otoritesine bastıracağız.
Şayet iki devletli çözümü gerçeğe tahvil etmenin gereği bu ise, ABD'nin manivela gücünün her iki tarafta da kullanımı -sadece birinde değil - "İsrail karşıtı" bir politika değildir ki işte kavranması gereken kilit nokta burası. Kendimiz ve İsrail için yapabileceğimiz en iyi şey aslında budur. Esasen ABD, İsrail'e bir seçenek sunuyor olacak: Filistin topraklarını işgale son verebilir, iki devletli çözüm için faal bir şekilde çalışabilir ve bu sûretle Amerika'nın aziz tuttuğu bir müttefiki olmayı sürdürebilir. Yahut işgali genişletebilir ve artan bir şekilde Amerikan desteğinden yoksun kalmakla, güç yoluyla milyonlarca Filistinliye hâkim olmanın mâliyetli ve ifsad edici yüküyle yüzleşir.
Aslında çoğu İsraillinin – elbette hepsinin değil - daha faal ve tarafsız bir Amerikan rolü istemesinin nedeni de budur. Eski İsrail Başbakanı Ehud Olmert şöyle demişti: "Eğer iki devletli çözüm çökerse, İsrail haklar adına Güney Afrika tarzı bir mücadeleyle karşı karşıya kalacaktır." Ve bu bir kez olduğunda, "İsrail devleti bitti demektir" diye uyarmıştı. Ha'aretz gazetesi editörü David Landau, eski Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice'a, çözüme mecbur etmesi için ABD'nin İsrail'e "tecavüz etmesi" gerektiğini söylediğinde aynı hissiyatı iletmekteydi. Landau'nun ifadesi sarsıcı ve mütearrızdır fakat İsrail siyasi toplumunun bazı kesimlerinin taşıdığı âciliyet hissinin altını çizmişti.
Hakikat, İsrail'in tutumunda gerekli değişikliklere yol açmak için çok fazla ABD baskısı gerektiğinden şüpheliyim. Yakın zamanlarda yayınlanan partilerüstü bir beyânatta kaydedildiği üzere "İsraillilerin çoğu anlamakta ve takdir etmektedir ki günü sonunda İsrail'in güvenliği adına önemli olan ABD'yle ilişkilerde emniyet, itimad ve dostluktur." Şayet Amerika iki devletli çözümün en iyi seçenek olduğuna inanıyorsa, o takdirde "emniyet, itimad ve dostluğu" kaybetmemenin İsrail'in gidişatını değiştirmesiyle söz konusu olacağını ve fakat buna rağmen çantada keklik görülemeyeceğini iletmelidir.
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın