Ambargo aşısı, nereye kadar...

I-İran ilginç bir şekilde Batı ambargosuna direnmeye devam ediyor. Riyalin değeri düşüyor, banka işlemleri olağanüstü sıkıntılı, ambargo kararları ithalata dayalı üretimin durması anlamına geliyor neredeyse; buna karşılık İranlılar genişleyen ambargo kararlarıyla sıkıştıkça, üretime, icada mecbur kalıyorlar. “Bizi çalışmak kurtarır” diyordu bir Çehov kahramanı. Aylar önce Tebrizli Mühendis dost G. Ferheng, iş sahasından gönderdiği bir mesajının altına şu notu düşmüştü: “Doğal gaz boru hattının dev vanaları... Test makinesini İran’a satmıyorlarmış; yapalım!”

Şimdilerde ambargo daha da katı, ayrıca riyalin değer kaybı da başdöndürücü. İnsanlar ambargo aşısıyla nereye kadar yol alabilirler? Bayram günlerini Batı Azerbaycan eyaletinin başşehri Urumiye’de geçirdim ve ziyaret ortamlarında söyleşiler gerçekleştirerek ambargonun halk üzerindeki etkilerini anlamaya çalıştım.

 Urumiye’nin şehir olarak kendine özgü bir yapısı olduğunu belirtmeliyim önce. Oldum olası sanayileşmesi çok güçlü değilse de  müreffeh şehir, bu yanını bağlarına bahçelerine ve belki giderek silikleşen el sanatlarına borçlu. Göç almaya yatkın yapısıyla yıldan yıla büyümeye devam eden şehrin ağırlıklı nüfusu Azeri ve Kürtler’den olşuyor. Aslında oturmuş Ermeni ve Yahudi nüfusuyla da çoğulcu bir yapıya alışkın bir şehir Urumiye.

Mütedeyyin, geleneklerine bağlı, buna karşılık çocuklarının tahsil yapması konusunda da gayretli, kendi halinde, aile/akraba merkezli yaşayan insanlar Urumiyeliler. Halim selim insanlar olarak tanınıyorlar. Gerek savaş yıllarında, gerekse de ambargonun bir şekilde bastırdığı dönemlerde aile dayanışması nedeniyle her zamanki hayatlarını sürdürmekte zorlanmadılar. Bir taraftan sertleşen ambargo şartları, diğer taraftan ülke içinde başını alıp giden enflasyon; insanlar neler düşünüyor, nasıl etkileniyorlar....

II- Bir kere şu yanlış anlamayı düzeltmek gerekiyor en başta: Ambargo, birden tırmanan enflasyonun ancak dolaylı bir sebebi.

Herşey iki sene kadar önce halkın tükettiği akaryakıta ve suya İran savaşının başından beri verilen devlet desteğinin kaldırılmasıyla başladı. Benzin fiyatları aniden dört katına çıktı. Elektrik ve su fiyatları da benzer oranda arttı. Bu artışlar ülke çapında pazar fiyatlarına yansıdı çok geçmeden. Hükümet üreticilerin fiyatları artırmasının önünü almaya çalıştı. Döviz kurlarında beklenen tırmanmaya karşı da önlemler aldı. Bu da ithalat patlamasına yol açtı. Piyasada döviz artışı üzerine de büyük bir develasyon meydana geldi. Döviz kurları 2 buçuk kat artış gösterdi aniden. Bu durumda taksi şoförleri bile döviz kurlarındaki yükselmeyi öne sürerek fiyatlarını artırır oldu. Kimi ekonomistler dövizde yaşanan sıkıntının ithalatın çığ gibi büyümesine karşı bir önlem olduğunu öne sürse bile kimileri de bu sıkıntıyı satılan mal ve petrolün bedelinin ambargo nedeniyle İran’a girememesine bağladı.

İki yıldır tırmanan pahalılığın asıl sebebi ekonominin yanlış yönetilmesi olsa da halkın olup bitenleri ambargoya bağlama eğiliminde olduğu söylenilebilir. Hükümetin hatasını döviz akışını doğru idare edememek olarak gösteren ekonomistler gibi, bu konuda söyleştiğiniz ortalama bir İranlı da Ahmedinejat döneminde İran’a petrol satışıyla giren dövizin, devrimin ilk 20 yılında petrol satışıyla kazanılan rakamdan çok daha fazla olduğunu hatırlatabilir size.

Beri taraftan, bütün olumsuz göstergelere karşılık yurt içi olsun yurt dışı olsun uçaklar her zaman dolu ve insanlar hiç de lükslerinden feragat ediyor değiller; bu da ev hanımı Ziba Hanım’ın görüşü. Avrupa’da yaşayıp da İran’a gelen akrabalarının tepkilerini anlatıyor Ziba Hanım: Propagandaya bakarak memleketindeki akrabalarının yoksulluktan kırıldığına inanıyor Avrupa’da yaşayan İranlı, ziyarete geldiğinde şaşırıyor bu yüzden.

Emekli öğretmen Zehra Hanım, buzdolabı fiyatlarının birden bire üç katına çıkmasından rahatsız; kızını evlendirecek. Bu arada troit hastası ve bir süredir Batı kaynaklı ilacını bulamıyor eczanelerde.

Ambargo hükümlerinin banka işlemleri izin vermediği için sağlık malzemelerini de içine alacak şekilde uygulamaya dökülmesinin insan hakarı retoriğiyle meşrulaştırılması hayli ilginç: Troit gibi, kalp, kanser, kimyevi silah, ms hastaları da zaten pahalı olan ilaçlarını bulmakta zorlanıyor. Aynı Batı ülkelerinin binlerce insanı hasta yaşamaya mahkum eden kimyasal silahları Saddam rejimine bedava vermiş olması ironik bile bulunmayacak kadar olağan görünüyor şimdiki zamandan bakıldığında. Bu nedenle de Batı Bloğu ambargo şartlarını ağırlaştırma yoluyla rejimi çökertmeyi hedef alırken, halk kesimleri nezdinde ölümcül yoksunlukların başlıca müsebbibine dönüşüyor.  

Fiyatların yine de artacağı şayiası yüzünden çocuk bezi, mama gibi dışarıdan gelen ürünlere karaborsada ulaşabiliyor her zamanki alıcı. Ambargoya aşılı İran halkı, ilaç yoksunluğunun üstesinden nasıl gelecek... Devletin belirlediği fiyat üzerinden ilacı getirmek istemiyor aracı, kâr edemeyeceği için. Bazısı da mevcut ilacı hastaya vermiyor, saklıyor, fiyatı yakında iki katına çıkabilir, düşüncesiyle. Tabii kaçakçılar giriyor devreye, Tahran’ın ünlü Nasır Hüsrev Meydanı’nda reçetesiz ilaçlar bulunabilir her zaman; ancak kaçakçı ilacına işte bu zamanlarda özellikle emniyet edilmez, son kullanma tarihi geçmiştir ve bir sebeple kullanılamaz duruma gelmiş olabilir.

III- Neredeyse otuz yıldır süren ambargo baskısına insanlar nasıl dayanıyor peki?

Zengin zaten zengin, ne ambargodan ne de enflasyondan etkileniyor. Dar gelirli vatandaşlar ise, Ahmedinejat Hükümeti tarafından sağlanan aylık kişi başına 450 tümenlik yardıma dayalı bir güvene sahipler. İşçi dahi ücretini enflasyona göre tayin ederken, olan maaşı sıkıntılı bir şekilde artan memura olmakta. Belirsizliği oluşturan ve ambargo etkisini de çoğaltan, Ahmedinejat’ın kişisel kavgasının yol açtığı bir kargaşa olarak görünüyor, inşaat mühendisliği faaliyetini Erbil’de açtığı şirketle büyütmeye çalışan Sadık’a. Ahmedinejat’ın bütün nüfusa dağıttığı aylık yardımın ise, nüfusun bir kesiminde, özellikle de yardım oranının arttığı kalabalık hanelerde rehavete yol açtığını düşünüyor.

“Halkımız müsrif değil”, diyor Elektrik İdaresi’nde çalışan Rıza. “Bunun yanında ambargonun bir yararı oldu bize. Kendimize yetmeye çalıştık. Fabrikalar açıldı, yerli malı öne çıktı piyasada.  Petrol fiyatlarının on sene önceye nazaran 5 kat artmış olması nedeniyle döviz rezervlerinde bir sıkıntı bulunmadığını, yaşanan problemlerin Batı ambargosunun geçici bir sonucu olduğunu düşünüyor insanlar.”

Ambargonun dolaylı etkisi en fazla memur kesimi üzerinde görülüyor. Memur maaşlarının ise yeni yılda (1992’de artış gösteren enflasyon üzerine Rafsancani Hükümeti’nin yaptığı gibi) enflasyon oranının üzerinde artırılması bekleniyor.