Alimlere küresel takip

Batılı ülkeler, suçluların iadesinde insan hakları karnesi kırık olan İslam ülkeleri karşısında isteksiz davranır ve ağırdan alırlar.  Suçluların iadesine pek yanaşmaz,  en azından ihtiyatlı davranırlar.  Kısmen hakları olduğu da teslim edilir.  Lakin bu süreçlerin politik mülahazalara açık olduğu da bir gerçektir. Suçluların iadesi noktasında ikili anlaşmalara rağmen bazı suçlular veya zanlılar ilgili ülkelere teslim edilmezler. Buraya kadar işlem normal kabul edilebilir. Lakin mesele İslamcılara gelince kriter değişmektedir.  Özellikle de 11 Eylül’den itibaren İslami kesimlere mensup zanlılar, ABD, Kanada, İngiltere gibi ülkeler tarafından işkenceleriyle ünlü ülkelere teslim edilmiştir. Buna dair onlarca yüzlerce vaka saymak mümkündür.  Bu mağdur isimlerden biri de Blair ile Kaddafi arasındaki ilişkilerin gelişmesine kurban giden Abdulhakim Belhac  olup; Afganistan, Malezya ve İngiltere ekseninde seyrü sefer halinde iken İngilizler tarafından  Kaddafi rejimine teslim edilmiştir. Halbuki, Kaddafi hapishane katliamlarıyla anılan bir isimdir.

Buna mukabil suçlu olduğu halde ideolojik zırha haiz olan bazıları da himaye görmüştür.  Marksist bir zeminden gelmesine rağmen Özdemir Sabancı cinayetine karışan Fehriye Erdal Belçika makamlarının gözü önünde sırra kadem basmıştır. Yargılandığı ve gözlem altına olduğu bir sırada izini kaybettirmiştir.    Böylece Susurluk skandalının ucu Belçika’da  kaybedilmiş, küllenmiştir.  Fehriye Erdal himaye görürken buna mukabil aynı cinayette yer alan Mustafa Duyar vicdan azabına dayanamayarak Türk makamlarına teslim olduktan sonra Şam’dan getirilmiş lakin sırlarıyla birlikte gömülmesi için hapishanede infaz edilmiştir.

*

Batılıların seçici davrandıkları ortada.  Burada bir başka çelişki ise şudur. Geçmişte işi yavaşlatan İnterpol günümüzde ise üzerine vazife olmayan işleri takip ediyor.   İnterpol, Müslüman Alimler Birliği’nin başkanı olan ve dünyaca saygın bir isim olan Yusuf Karadavi’yi Mısır rejiminin isteği üzerine kırmızı bültenle aramaya başlamıştır. Halbuki, Karadavi bugüne kadar ne adi ne de siyasi bir suçu bulaşmış biri değil. Bununla birlikte, Körfez ülkeleriyle Mısır rejimi Karadavi’nin olayları kışkırttığına kanidir.  Tarihi galipler yazdığı gibi adaleti de zorbalar uyguluyor. Nahda ve Rabia meydanlarında yüzlerce binlerce kişiyi gözüne kırpmadan infaz eden Mısır rejimi Vatikan, Fransa gibi ülkeler tarafından el üstünde tutuluyor. kırmızı halı serilerek karşılanıyor.  Siyasi hasmı Karadavi ise kırmızı bültenle aranıyor.  Hem suçlu hem de güçlü olan Mısır rejimine yönelik olarak bazı girişimler olsa da Karadavi hakkında jet hızıyla kırmızı bülten çıkartılarak aranması adaletin geç zulmün ise pek hızlı işlediğini gösteriyor.  Karadavi’nin belki de tek suçu hakkı söyleyerek bazı mahfilleri rahatsız etmesidir.  Sadece o da değil. Libya Müftüsü Şeyh Es-Sadık El-Guryani de "terörizmi teşvik etmek istediği" gerekçesiyle İngiltere'ye sokulmamıştır. 2004'te İngiltere'yi ziyaret eden  Yusuf Karadavi, Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone tarafından kabul edilmiş ve Londra Belediye Binası'nda yapılan Avrupa Fetva ve Araştırma Konseyi'ne başkanlık etmişti. Bundan dört yıl sonra yeni bir vize başvurusu, dönemin hükümeti tarafından reddedilmiştir.  Doha'daki İngiltere Büyükelçiliğinden gönderilen bir faksta vize başvurusunun Birleşmiş Milletler beyannamesinin 41. maddesine göre reddedildiği belirtilmiştir. 41. maddede vize başvurularının barış ve güvenlik tehditleri sebebiyle reddedilebileceği kaydediliyor.

2004 yılındaki ziyareti de gürültülü geçmiş ve birçok çevre bu ziyareti diline  dolamıştı.  2008 yılında Karadavi İngiltere’ye David Cameron’ın takibi ve baskıları yüzünden girememiştir.  Muhammed Arifi adlı davetçi gibi Karadavi’nin de  ABD gibi birçok ülkeye girişi sorunlu hale gelmiştir.  ABD dışında BAE, Kuveyt ve Mısır gibi ülkeler yasakçılar arasında bulunuyor.   Son sıralarda Tunus Nahda hareket liderlerinden Abdulfettah Moro bindiği Amerikan uçağından tabir caizse karga tulumba indirilmiştir. Hasan el Benna’nın torunu  Tarık Ramazan’ın da zaman birçok kez ABD ve Fransa’yı girişi engellenmiştir.

Libya Müftüsü Şeyh Es-Sadık El-Guryani de Karadavi ile aynı akıbeti paylaşıyor.  Bir taraftan yurt dışına çıkışına yasak getirilirken diğer taraftan da savaş suçu işlediği gerekçsiyle BM Andının Yedinci Maddesine göre yargılanması talep ediliyor.  Güvenlik Konseyi dini makamını kötüye kullanmak ve ülkede kaosu tetiklemek töhmetiyle Libya Müftüsü Guryani ve bazı Libyalı yetkililerin BM Sözleşmesi Yedinci Bendi çerçevesinde yargılanmasına hükmetmiştir (http://www. alwatanvoice.com/ arabic/ news/2014/08/30/584661.html ). Görüldüğü gibi dik duran, hakkı temsil eden alimlerin dünyada yeri yok.  Hakkı söylemenin ve hakkın yanında durmanın bedeli ağır. Karadavi ve Guryani gibiler bu bedeli küresel ölçekte  ödüyorlar. Sarsıntı dönemlerinde dik durmak kolay değil. Allah ayakları sabit kılsın.