II. Mahmut’a kadar Libya (1711-1835) 124 yıl boyunca Karamanlı ailesi veya hanedanlığı tarafından yönetilmiştir. Cezayir, Dayılar, Tunus Baylar ve Libya ise Karamanlılar tarafından yönetilirken Mısır da bir zamanlar bazen Osmanlılara rağmen bazen de vekaleten Mehmet Ali Paşa ve torunları(Hidivler) tarafından yönetilmiştir. II. Mahmut’un müdahalesi ve yıkılmasından önce son Karamanlı Beyi olan Ali Karamanlı’nın hikayesiyle Kaddafi’lerin ve özellikle Seyfülislam’ın hikayesi tıpa tıp birbirine uymaktadır. Ya da 1832 ile 2011 arasına tam bir simetri köprüsü vardır. İkisinin de hayat hikayesinin izini sürerek ve Libya tarihi içinde bir seyrüsefer yaparak bir ibret simetrisi ve köprüsü kurduk. Karamanlı Döneminde Libya Tarihine Bakışlar yazısında Sadık Rakii ( 24/4/2010/http://www.alwatan-libya.com/ more.asp? ThisID=9590& ThisCat=22) şöyle yazıyor :” Karamanlıların son lideri Ali Karamanlı (1832-1835) zayıf ve başarısız bir idareciydi. Ülke imkanlarını halkın lehine seferber edemedi ve bu da kuvayı maneviyesini sarstı, çökertti ve bundan dolayı kendisini eğlenceye verdi. Bu anlamda Mısır’ın son Kralı Faruk ile Karamanlıların son lideri Ali Karamanlı aynı karakteri ve akıbeti paylaşır. Ali Karamanlı eğlence bağlamında kendisini kadınlara kaptırır ve bu zafiyetinden istifade etmek isteyen Yahudi tacirleri, üzerine Tevrat’taki modelinin adını taşıyan Kraliçe Ester’i salarlar ve çıkarları karşılığında bu dilberi koynuna sokarlar. Karamanlı ailesinden sonra Kaddafi ailesinden Seyfülislam da aynı şekilde Yahudi dilberleriyle anılmaktadır. Londra’da eğitim gören Seyfülislam Yahudi dilberlerinden Orly Weinerman ile birlikte anılır. Oleg Deripaska, Peter Munk gibi jet sosyete mensubu milyonerlerle birlikte çapkın Monako Prensi Albert’in katıldığı partilerin müdavimidir. Yahudi dilberler ise fettanlıklarıyla ün salmıştır. Onların diğer milletler ve devletler nezdinde Yahudi milletinin çıkarlarını sağlamak için casusluk yapmaları ve casusluk yaparken de bedenlerini satmaları büyük bir milli görev olarak addedilmiştir. Bal tuzağı olarak adlandırılan bu meseleye hahamların cevaz verdikleri bilinmektedir. Bal tuzağına takılanlardan birisi de Cemal Paşa olmuştur.
*
Cemal Paşa’nın yavuklusuna gelecek olursak; Sara Aaranson, Osmanlı Yahudisi olarak Yafa şehri yakınlarında Yitron Yaakov’da yaşıyordu. Ağabeyi Aaron ile birlikte 1914 yılında NILI adındaki Yahudi casusluk örgütünü kurdular. Osmanlı ordusunun 1917 Gazze savaşlarında en hassas savaş planları SARA’nın casusluk örgütü tarafından elde edilip İngiltere’ye ulaştırıldı. Sara, casus güvercinin kanatları altına sakladığı belge yüzünden yakalandı, sorgulanırken intihar etti. Sırları kendisi ile birlikte sırra kadem bastı. İngiliz gizli servis belgeleri açıklanırken Sara’nın fotoğrafı ve çalışmaları hakkında bilgiler de bulundu. -Çok sayıda Türk askerinin Filistin cephesinde ölümünden sorumlu Sara’nın hayatı tam bir bal tuzağı hikayesidir. Bayan Aaranson İngiltere hesabına çalışan Yahudi NİLİ casusluk örgütünün lideri idi. Düşman olarak görülen Türk askerinin kontrolündeki Arabistan topraklarının Filistin, Kudüs, Suriye bölümündeki olaylar ile ilgili bilgileri derlemekle görevli idi. Ailesi 1880’li yılların başlarında Romanya’dan göç ederek Osmanlı’ya bağlı Filistin topraklarının kuzeyindeki Akdeniz’e de yakın Zichron Yaakov’a yerleşmişti. Yerleşim esnasında Avrupa’nın en zengin Yahudi ailesi Rotschild’dan maddi yardım almışlardı. Bahçeli ve taş yapı villayı andırır güzel bir evleri vardı. Kardeşi Aaron Filistin topraklarında yaşayan ünlü bir botanik uzmanı idi. Veya öyle görünüyordu. Çöl toprağında veya vadi aralarında sulak arazilerde tarım yapılması ve bitki çeşitleri üzerine araştırmalar yapıyordu.
*
Aaranson’un şahsi menkıbesi intiharla sona erse de açtığı çığırda İsrail devleti kurulmuştur. Kaddafi ailesine gelince; baba tarafından Sirte yakınlarında hayvancılıkla iştigal eden göçebe bir kabileye mensuptur. Annesi ise kimi iddialara göre, 9 yaşında Müslüman olmuş bir Yahudi hanımdır. Oğlu Seyfülislam da ailenin izinden giderek gönlünü İsrailli bir televizyon sunucusuna ve sanatçısına kaptırmış bulunuyor. Hatta bundan dolayı kimileri Kaddafi’nin Yahudi gelininden söz etmektedir. Kaddafi’nin İsraille ilişkileri inişli çıkışlı olmuştur. İsrail zaman olmuş Libya’ya ait yolcu uçaklarını bombalamış ve düşürmüştür. Bununla birlikte, Kaddafi’nin şaşırtıcı açıklamaları arasında Yahudi ve Hıristiyanların Kabe’ye girişlerine izin verilmesi çağrısı da bulunmaktadır. Dini diyaneti ne olursa olsun herkesin Arafat’a vakfe yapma ve Kabe’yi tavaf etme hakkına haiz olduğunu savunmuştur. Haccın sadece Müslümanlara ait olduğu tezinin Kur’an tarafından desteklenmediğini ve Kabe’nin bütün kıtalara ait olduğunu ileri sürmüştür. Gayri Müslimlerin Kabe’ye girmelerinin engellenmesini doğru bulmadığını da söylemiştir. Kıssadan hisse: Libya’da tarih tekerrür ediyor.