Alaturka laiklik, gizli gündem!

 

Laiklik elden gidiyor mu?
Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkmasıyla birlikte gizli gündem sinsice uygulanacak ve Türkiye'nin İslami düzen yolculuğu hızlanacak mı?
Bu soruları düşünenlerin işine yarayabilecek bir yazı okudum bu yakınlarda. Şahin Alpay'ın yazısını köşeme alıyorum.
* * *
Bugünlerde "Laiklik elden gidiyor!" iddiasının ya da korkusunun geçerli olup olmadığı, toplumun en azından bir kesiminde gündelik tartışma konularının başında geliyor.
Bu iddiayı ileri sürenlere, gerçekçi bir değerlendirme yapabilmeleri için şunları hatırlatıyorum:
AKP'nin, en azından ilk beş yıllık iktidarındaki söylem ve girişimlerinden anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye'de geçerli laiklik rejiminde yapmak istediği revizyon üç noktada toplanıyor:
(1) Türkiye üniversitelerinde ve kamu binalarında uygulanan başörtüsü yasağının kısmen veya tamamen kaldırılması.
(2) Mesleki ve teknik orta öğretim mezunlarına -bu arada imam-hatip okulları mezunlarına- üniversiteye girişte (katsayı yoluyla) 28 Şubat sürecindeki ayrımcılık uygulamasına son verilmesi.
(3) Yine 28 Şubat sürecinde Kuran kurslarına getirilen kısıtlamaların azaltılması...
AKP'nin ne 22 Temmuz seçim bildirgesinde, ne de yeni açıklanan hükümet programında bu konularda yeni düzenlemelere gidileceğine dair bir ifade ya da işarete rastlandı.
Ama diyelim ki:
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına yerleşmesinden sonra AKP çoğunluklu yeni Meclis bu konularda yeni düzenlemelere gidecek ve bir engelle karşılaşmayacaktır.
Bu takdirde olabilecek şudur:
Mesleki ve teknik yükseköğretim mezunlarına, bu arada imam-hatip mezunlarına üniversiteye girişte ayrım uygulamasına son verilmesi; Kuran kurslarına getirilen kısıtlamaların azaltılması ve 28 Şubat süreci öncesindeki düzenlemelere dönülmesi... Bunlardan öteye rejimle ilgili bir değişiklik olmayacaktır.
Üniversitelerde ve kamu binalarında uygulanan başörtüsü yasağının kısmen veya tamamen kaldırılması ise, bir kısım kadınlara karşı uygulanan ayrımcılık ve eğitim hakkı kısıtlamasına son verilmesi demek olur.
Bu da herhangi bir demokratik rejimin icabıdır.
Başörtüsü yasağının kalkması durumunda, sosyal baskı sonucu bütün öğrencilerin başlarını örtmek zorunda kalacakları iddiasının gerçekçi olup olmadığı ancak uygulama ile görülebilir.
AKP'nin bunların çok ötesinde, toplumun her alanında sinsice ve tedricen İslami kuralları hâkim kılacağına dair "gizli gündem"e sahip olduğu iddialarını, akıl ve mantıkla ele almak ve sosyal bilimler ışığında cevaplamak imkânı mevcut değildir.
Bu bağlamda ancak şu söylenebilir:
Türkiye'nin hem siyaset hem de ekonomi alanında Avrupa standartlarını yakalaması için çalışacağını söylemekle kalmayan, bu yönde de çalışan bir iktidar, ancak Türkiye'nin laikleşmesine hizmet ediyor olabilir.
Zira siyasette ve ekonomide özgürleşme, kültürde özgürleşmeyi de beraberinde getirir.
Bence esas sorulması gereken soru şudur:
AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün TBMM'ye teşekkür konuşmasında dile getirdiği din ve vicdan özgürlüğünü, farklı hayat tarzlarını ve dolayısıyla sosyal barışı güven altına alan bir laiklik uygulamasını hayata geçirebilir mi?
Sayın Gül'ün öngördüğü türden laikliğin benimsenmesi için yapılması gerekenler kuşkusuz şunlardır:
(1) Üniversite öğrencileri, parlamenterler ve kamu hizmeti alanlar açısından başörtüsü yasağının kaldırılması...
(2) Zorunlu din derslerinin son bulması...
(3) Alevilerin ve gayrimüslimlerin din ve vicdan özgürlüğünü kısıtlayan bütün kural ve uygulamalara son verilmesi....
(4) Dini tarikat ve cemaatler üzerindeki yasal ve diğer kısıtlamaların kaldırılması...
(5) Hepsinden önemli olarak da, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir kurum haline getirilerek, kamu idaresi dışına çıkarılması...
Benim kaygım, AKP iktidarının alaturka laikliği ortadan kaldıracak değil, Cumhurbaşkanı Gül'ün kastettiği anlamda laik bir ülke haline getirecek amaç ve iradeye sahip olmadığı... (Şahin Alpay, Zaman, 4 Eylül 07, s. 21)

 

Kaynak: Milliyet