AKPM'de ne görüşüldü?


 
 
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 26 Haziran Perşembe günkü oturumunda AK Parti'nin kapatılmasına ilişkin devam eden davanın Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ilkeleri açısından endişe verici olduğuna ve sürecin yakından izleneceğini karara bağladı.

Bendeniz de o tarihte Avrupa Konseyi'nin merkezinin bulunduğu Fransa'nın Strasbourg kentinde olduğum için bu oturumu canlı olarak izleme olanağı buldum.

Avrupa Konseyi Türkiye'nin kurucu üyesi olduğu bir örgüt ve üye ülkelerdeki hukuk devleti ve demokrasiye ilişkin gelişmeleri yakından izliyor; 1980 askeri darbesi sonrasında da Avrupa Konseyi bizi tam dışlamadı, gözetim altında ülke statüsüne aldı ve bu onur kırıcı durumdan Türkiye ancak 2004 senesinde, 2003 sonrası gerçekleşen demokrasi reformları sayesinde çıkabildi.

Avrupa Konseyi'nin 47 üyesi var ve kurumsal olarak Avrupa Birliği ile doğrudan ilişkisi olan bir kurum değil; yukarıda da belirttiğim gibi Avrupa Konseyi ağırlıklı olarak demokrasi ve insan hakları konusunda üye ülkelerin daha iyi performans göstermesini amaç edinmiş bir kurum.

Geçtiğimiz Perşembe günü de (26 Haziran) Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde (AKPM) AK Parti hakkında açılan kapatma davası görüşüldü.

AKPM'deki milletvekilleri ülke parlamentolarında görev yapan milletvekilleri ve ek olarak da burada, AKPM'de görev yapıyorlar; Türkiye'nin de AKPM'de 12 milletvekili var, bunların sekizi AKP'li, 2'si CHP'li, ikisi de MHP milletvekili.

AKPM'de görüşülen konu ise Türkiye'de daha bir sene önce demokratik bir seçim sürecinde yüzde 47 oy almış bir partinin Avrupa Konseyi ilkeleri ile ne kadar kesiştiği belli olmayan bir iddianame üzerinden kapatılması talebi meselesi ve bu meseleyi bu biçimiyle Avrupa Konseyi parlamenterlerine anlatmak, anlatabilmek gerçekten kolay değil.

Nitekim görüşmeler sonrası yapılan oylamada 71 kişi oy kullandı, bu 71 kişinin 65'i oluşan metni destekledi, üç kişi çekimser kaldı, üç kişi ise hayır oyu verdi.

Hayır oyu kullanan üç kişi de bizim muhalefet partileri yani CHP ve MHP milletvekilleri.

Burada kanımca üzerinde durulması gereken iki çok önemli nokta var; birincisi uluslararası bir siyasi platformda bizim muhalefet partilerimizin mensuplarının geleneksel bir devlet yanlısı oy kullanma geleneği ve bu geleneğin ciddi bir biçimde sorgulanması gereği.

Devlet dediğimiz teşkilat şayet hukuk ve demokrasi kavramları ile sorunlu bir yapıya tekabül ediyorsa bu yapıya karşı özellikle uluslararası siyasi ortamlarda tavır almanın gerçek bir devlet için gerekli olduğunu düşünüyorum; muhalefet milletvekilleri ancak evrensel hukuk ve yine evrensel ölçülere göre işleyen bir demokrasiden yana oldukları müddetçe devlet dediğimiz soyut yapının iyileşmesine katkı koyabilirler, aksi durumda sözde bir milli çıkar savunuyoruz derken devleti çökertme riskine girebilirler.

İkinci çok önemli bir konu da siyasi kişilerin önce kendi varoluş nedenleri olan siyaseti savunmalarının zorunluluğu; geçen sene bu günlerde cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde siyaseti yani parlamentoyu boykot eden siyasi partilerin sandıkta nasıl perişan olduklarını çok net gözlemledik.

Bugün de benzeri bir süreç yaşanmaktadır; CHP ya da MHP'nin AK Parti'ye değil ama siyasete destek verme, yani siyasi sürece siyaset dışı müdahalelere kendi zeminlerini korumak adına karşı çıkma hem pratik hem de etik mecburiyetleri vardır.

Sandıkta kurtulmaları güç bir siyasi hareketi siyaset dışı manevralarla yenmeye çalışmanın hiçbir siyasetçiye ve siyasi harekete yararı olmamıştır; aralarından birileri ara rejimlerde bakanlık ya da başbakanlık kapabilir ama bunun ne kadar onur verici bir şey olduğu tartışmalıdır.
 
 
Kaynak: Star