Türkiye Anayasa Mahkemesi DTP'yi kapatma kararıyla hukuka bağlılığını ortaya koydu. Hükümetin kapatma kararında hiçbir rolünün olmamasına rağmen, bu karar Türk yetkililerle ülkenin Kürt vatandaşları arasındaki ilişkiler açısından muazzam sonuçlar yaratacak.
Bununla birlikte mahkeme aynı zamanda iktidardaki İslamcı AKP'yi de muazzam bir meydan okumayla karşı karşıya bıraktı; bu sorun, AKP'nin siyasi partilerin yasaklanmasına olanak veren yasaları değiştirme yönündeki parlamenter gücüyle temsil ediliyor. Özellikle de bizzat AKP'nin kendisi bu yasakların kurbanı olmaktan son anda kurtulmuşken ve siyasi meşruiyetiyle meclisteki çoğunluğuna rağmen tehlike altındayken...
Türkiye'de partilerin kapatılması yasasının, askerin ülkeyi doğrudan yönettiği dönemle bağlantılı olduğu gayet iyi biliniyor. Bu yasa geçmişte, özellikle laik yönetime gölge düşüren ve bu yönetimi değiştirme çağrısı yapan İslamcı eğilimleri yasaklamak için kullanıldı. Yasa ayrıca kültürel çoğulculuk çağrısı yapanlara karşı da kullanıldı; zira bu yöndeki çağrıların ülkenin bütünlüğünü tehdit ettiği ve vatansever duyguları zayıflattığı düşünülüyordu.
Özellikle de Kürt siyasetçilerin çağrıları böyle görüldü.
Bir başka deyişle, aşırılıkçı laiklik ve ordunun hegemonyası gibi iki yüzüyle otokratik süreçten çıkma çabası, Türkiye'deki Kürtlerin kültürel, sosyal ve siyasi taleplerini ele alma meselesiyle içiçe. AKP'nin karşı karşıya olduğu sorunun özü de şu: Bir yandan parti kapatmaya izin veren yasalara hâlâ tutunan orduyla doğrudan çatışmazken, diğer yandan şiddeti reddeden Kürt vatandaşları ve hatta pişmanlık beyan eden PKK üyelerine açılma eğilimi ortaya koymak. AKP şu ana dek Kürtlerle uzlaşma planında ilerleme kaydedemedi, rahatlatıcı bir çoğunluğa sahip olduğu meclis kanalıyla parti kapatma yasalarını düzenlemeyi başaramadı.
DTP'yi kapatma kararının hükümetin Kürtlerle ilişkisine ve AB'yle müzakerelerine ekleyeceği güçlüklerin yanı sıra, bu kararla birlikte Ankara'nın bölgede seçtiği yeni rol de sınava tabi olacak. Buradaki soru, Kürtleri siyasi temsil hakkından mahrum kalmış bir Türkiye'nin Bağdat ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi'yle nasıl iyi ilişki kuracağı ve bu iki taraf arasında nasıl arabuluculuk yapacağıyla ilgili. Benzer biçimde, vatandaşlarının bir kesimi kendilerini siyasi olarak ifade edemezken, Türkiye'nin Filistinlilerin halkları ve Hamas'ın tanınması üzerine İsrail'le girdiği tartışmadaki argümanları ve Arapİsrail ihtilafına dolaylı arabulucuktaki konumu zayıflayacak.
Karar DTP kadar AKP'yi de hedef aldı
Anayasa Mahkemesi kararından AKP'nin sorumlu olmadığı ve böyle bir yasağı iple çekmediği bir gerçek. Dahası, partinin liderleri böyle bir kararın şu dönemde verilmesinin ne anlama geleceğini de gayet iyi biliyorlar. Bazı yorumcular, özellikle de AKP'nin Ergenekon grubunun yargılamalarının arkasında olduğuna dair şüphe söz konusuyken, DTP'yi kapatma kararının Türkiye Kürtleri'nin siyasi sesi kadar iktidar partisini de hedef aldığını düşünüyor.
Acaba Erdoğan Kürtlerin kurabileceği bir başka siyasi oluşumun da yasaklanması olasılığını engellemek, yasaklı DTP liderlerine itibarlarının iade edilmesi ve siyasete dönmelerine imkân verilmesi için yasaları hızla değiştirecek mi? Böylelikle ülkesindeki sivil yönetimi güçlendirmek yönündeki son nihai savaşı kazanabilecek mi? (Londra'da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 13 Aralık 2009)
Kaynak: Radikal