Türkiye'de gergin olmayan, güler yüzlü bir İslami olgu ortaya çıktı. Bu olgu Türk kamuoyunun eğilimlerine karşılık veriyor ancak ABD'nin kararıyla olmasa da teşvikiyle ortaya çıktığı da gözardı edilemez.
ABD 11 Eylül felaketinin ardından kendisini din adıyla gerçekleştirilen terörle mücadele içinde buldu. Washington bu dönemde Mısır'daki Müslüman Kardeşler'le eski bağlarını yenilemeye çalışmıştı. Hedef, dünya genelinde teröre başvuran Kaide ve küçük örgütlerin aşırılığıyla mücadelede Müslüman Kardeşler'le hem muhalefetteyken hem de iktidara geldiğinde işbirliği imkânı bulmaktı.
ABD, Müslüman Kardeşler'in birçok ülkede iktidara gelmesini veya iktidara ortak olmasını kolaylaştırmak için tek bir şart koştu: Tutumlarını yumuşatması ve totaliterliği bırakması. Fakat Müslüman Kardeşler'in eski ideolojik yaklaşımlarından kurtulamaması bu girişimi başarısız kıldı.
Eski dönemlerdeki hücrelerinde yapılandırdıkların bu ideolojilerin, Soğuk Savaş'ın bitmesiyle geride kalan geçmişin parçası olması öngörülüyordu. Fakat ABD Soğuk Savaş'ta işbirliği yaptığı eski dostlarının gelişemediğini gördü. Hatta gelişmek isteseler bile boyunlarına kadar totaliterliğe battıklarını, Kaide ve Taliban'dan uzak bir zeminde durmadıklarını gördü. ABD bu nedenle Türk halkının ekonomik, toplumsal ve siyasi taleplerini yerine getirebilecek yeni bir siyasal İslam türünün belirmeye başladığı Türkiye'ye yönelmeye hız verdi. Türkiye bölge halkı için de model oluşturuyor, bütün dünyadan kabul görüyordu.
Böylelikle ABD bu yükselen İslami olgunun başarısını kolaylaştırdı; Türk ordusunun darbe yapmasıı 'engelledi'. Ortadoğu'daki boşluğu sadece İran'ın doldurabileceğini görmeye başlayan ABD, bölgenin denkleminde bir numara haline gelmesi için eski Türkiye'den farklı, yeni bir Türkiye'ye muhtaçtı.
Bütün Ortadoğu'da lider haline gelmenin yolunun İsrail'e sert çıkmaktan geçtiğini de bilen Washington, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün Türkiye'sinin İsraillilere tacizde bulunmasına ve Filistin davasına kucak
açmasına göz yumdu. Ancak kırmızı çizgileri aşmama ve her iki devletin de bölgedeki aktif Amerikan çıkarlarının stratejik dayanaklarını oluşturması nedeniyle çatışmanın kontrollü olması şartıyla... (Ürdün gazetesi Rey, 19 Ocak 2010)
Kaynak: Radikal