Aklımıza saygı duyacak insanları beklerken…

Kötü haber: Yüksek Askeri Konsey'in göstericilere çeteci, başıboş serseriler ve yağmacılar sıfatını layık görmüş olması... Bundan da kötüsü ise konsey üyelerinin kendilerini buna iyiden iyiye inandırmış olmaları. Birinci haberi bize Konsey üyesi Adil Ammara naklederken söylediklerini videolarla desteklemeye çalıştı, görüntülerde başta Mısır Bilimsel Araştırmalar Kurulu binası olmak üzere kamu binalarına yönelik Baltacı (Mısır'da çetelere verilen genel ad) saldırıları görünüyordu. Kaderin bir cilvesi olmalı ki, bazı siyasi tartışma programlarının da değindiği şekilde, protestocularla ordu güçleri arasında yaşananları 19 Aralık'ta televizyon ekranlarında seyrettik. Şimdiye kadar onlarca kez, dahi bir bilim adamının gerçek kurşunlarla katledildiğini, Ayn Şems Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olmuş nadir bulunan bir doktorun üzerine çullanıp komaya girene kadar dövüldüğünü, diğer başka aktivistlerin, akademisyenlerin hastaneleri doldurduğunu çok duyduk.

Bir görüntü diğerini yalanlamıyor. Ancak gördüğümüz şu: Baltacılar ve yağmacılar olay yerinde ve iş başındalar, ancak yağma ve saldırı olaylarıyla uzaktan yakından alakası olmayan barışçı göstericiler de aynı yerdeler. Hatta devrimcilerin içinden bazılarının Mısır Bilimsel Araştırma Kurulu binasındaki değerli el yazmaları yangından kurtarmaya çalışırken verdikleri mücadeleyi de görme imkânına sahip olduk. Kimse şunu inkar edemez: Olaylar sırasında barışçıl gösterilerde bulunanlar çoğunluğu oluşturuyorken, baltacılar ve onların etrafında bulunanlar istisnadır. Ancak buna rağmen bu istisna dediğimiz kesim medyada en fazla yer almış, kamuoyunun dikkatini en fazla çekebilmiş kesim olmuştur; bu iki nedenden dolayı olabilir ya yaptıkları daha riskli ve daha kışkırtıcıydı, o yüzden medyanın dikkatini daha çok çekmişti, ya da birileri tarafından göstericileri kirletmek ve üzerlerine çamur atılmasını sağlamak için özellikle seçilmişlerdi. En azından Yüksek Askeri Konsey tarafından basına dağıtılan görüntülerde durum böyleydi, protestocular kanun dışına çıkmış bir avuç çeteler olarak kamuoyuna sunulmaktaydı.

Her şey bu kötü ve en kötü haberden ibaret değildi şüphesiz. Zira Yüksek Askeri Konsey üyesi, düzenlediği basın toplantısında başka bir kötü ve en kötü haber daha olduğunu bizlere duyurdu. Kötü haberin özeti şuydu, Mısır'da birileri devleti yıkmak için sistematik ve programlı bir plan yürütmekteydi. Daha kötü haber ise güvenlik güçleri bunu bilmesine rağmen, bu cehennemî planın sahiplerine yönelik hiç bir operasyonda bulunmadı. Bu öyle bir durum ki, bu planın varlığı ve uygulayıcıların kimliğiyle ilgili herhangi bir delil takdim edilmediği halde, komplonun varlığına inanmamız isteniyor.

Yüksek Askeri Konsey üyesinin söylediklerindeki çelişkili şeyler sadece bununla da sınırlı değil. Zira başka çelişkiler de var ve bu çelişkiler konseyi çok zayıflattı. Borsada olduğu gibi elimizde, basın açıklamasının yankılarını değerlendirdiğimiz bir ölçüt olsa, bu açıklamalardan sonra Konsey'in hisselerinin ciddi bir düşüş gösterdiğini, sermayesinin eksildiğini, giderek erimekte olan sermayesini koruyamadığını görürdük.

Söz konusu açıklamanın içine düştüğü hatalardan biri de General Adil Ammara'nın ülkeyi yöneten ve siyasetini belirleyen bir konseyin üyesi olduğunu unutmasıdır. Kendi emriyle hareket eden bir ordunun komutanı olduğunu hesap ederek konuşmalıydı. Askeri kıyafetiyle karşımıza çıktığında bize sanki şunu söylemek istiyordu: "Size kimin hitap ettiğine dikkat edin." O tamamen içinde bulunduğu duruma gark olmuş vaziyette söyledikleri daha çok silahlı kuvvetlere yönelikti, ordunun kırmızı çizgi olduğunu da söylemeden edemedi. Biz de bu görüşe katılıyoruz ancak küçük bir ekleme yaparak: Halk da diğer bir kırmızı çizgiyi oluşturuyor. Ordunun meşruiyeti de sahip olduğu güçten değil, birinci derecede vatanın ve vatandaşların onurunu koruma gücünden kaynaklanıyor.

Yüksek askeri Konsey, işlediği yanlışları kabul etmediği gibi vatandaşlarının onurunu çiğnemesinden dolayı özür de dilemiş değil. Televizyonlarda yayınlanan bir görüntüde kadın göstericilerden birinin yerlerde süründürüldüğünün doğruluğunu kabul etmek zorunda kaldığında, konsey sözcüsü bunu, o an içinde bulunulan durumun haleti ruhiyesiyle meşrulaştırdı ve vatandaşların bunu anlayışla karşılaması gerektiğini söyledi. Tek söylediği şey konunun halen araştırılma aşamasında olduğuydu.

Sayın General, protestonun güç kullanarak dağıtılması emri verildiğini kabule yanaşmadı. Daha önce iki kez tahrir Meydanında 19 Kasım'daki büyük gösterinin dağıtılması emrinin yüksek yerlerden verildiğine işaret etmiş ve ne İçişleri Bakanı'nın ne de Başbakanın bundan haberinin olmadığını ifade etmiştim. Dr. İsam Şeref kabinesinin bakanlarından Ali es Silmi de, Mısr el Yevm gazetesinin 19 aralık tarihli nüshasında yayınladığı açıklamasında bunu teyit etti.

General Ammara'nın yaptığı basın toplantısına yönelik tepkiler bize bu açıklamaların ikna edici olmadığını gösteriyor. Zat-ı Alileri, silahlı kuvvetlere hitap etmeyi seçtiğine göre, aklına ve zekâsına saygı duyduğumuz birilerinin Mısır kamuoyuna hitap etmek için bizi çok bekletmemelerini rica ediyoruz.

Dünya Bülteni için Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.