Akla gelen sorular..

 

Aktütün Karakolu'na PKK tarafından düzenlenen saldırı bazı soruları zorunlu hale getirdi artık. Kamuoyunun, "Kanları yerde kalmayacak" türü açıklamalardan, Irak'a verilen "uyarı notalarından" ve "Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nun acilen toplanmasından" bu aşamada çok tatmin olacağı söylenemez.
Gerçek şu ki ortada ciddi bir sorun var ve mevcut yöntemlerle bunun üstesinden gelinemiyor. PKK'nın, kalabalık bir grupla ve ağır silahlarla, üstelik daha önce de hedef olmuş bir sınır karakoluna saldırıp 15 askerimizi şehit edebilmesi, sorgulanması gereken vahim bir olaydır.
Bu arada, Ayvalık'a bağlı Altınova beldesinde geçtiğimiz günlerde yaşanan etnik içerikli gerginlik ve Bolu'da bir gazetenin "'Her şehit için bir DTP'li öldürülmeli'' demesini "fikir özgürlüğü" sayan bir adalet sistemine sahip olmamız da işlerin nereye gittiğini göstermeye yetiyor.

DTP, ayrışmayı derinleştiriyor
Öte yandan, DTP'nin -Avrupa'da bile artık "anlaşılmaz" bulunan bir şekilde- PKK ile arasına mesafe koymayı bırakın, tüm enerjisini bu örgütü "meşru" göstermeye harcaması ise bu tehlikeli ayrışmayı iyice derinleştiriyor.
DTP'nin, bu yaklaşımı nedeniyle, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması halinde Batı'da fazla sempati toplaması da mümkün görünmüyor. İspanya'nın, terör örgütü ETA'nın siyasi kolu sayılan Batasuna'yı yasaklamasını haklı gören bir Avrupa, DTP'ye destek verebilecek durumda değil.
DTP kurmayları, AKP'nin kapatma davası nedeniyle Avrupa'da topladığı sempatiyi toplayacaklarını sanıyorlarsa hayal kırıklığı yaşayacaklar. Zira, Madrid ve Londra bombalarından sonra Avrupa'da teröre prim verecek hal kalmadı. Fransa ve Almanya'daki gelişmeler de zaten, PKK'nın Avrupa'da artık eski rahatına sahip olmadığını gösteriyor.

Sorular için bazı tabular yıkılmalı
Baştaki sözlerimize dönecek olursak, Aktütün saldırısı bazı soruları kaçınılmaz kılıyor. Ancak bunun için bazı tabuların yıkılması gerekeceği de ortada. Kıdemli yazarlarımızdan Melih Aşık da dünkü yazısında bunu dolaylı olarak ortaya koymuş.
Toplumdaki tepkilerin yetersizliğinden sitem eden Aşık, "Bu acı olaylar mesela futboldaki yenilgiler kadar etkili oluyor mu toplum üzerinde... İnsanımız AKP'ye, TSK'ya, ABD'ye karşı yeterince homurdanıyor mu?" diye sormuş.
İnsanımızın AKP ile ABD'ye yeterince homurdandığı ortada. AKP'ye bu konuda duyulan hoşnutsuzluk şehit cenazelerinde görülüyor. ABD'ye gelince, bırakın "homurdanmayı" şu anda bizden daha "Amerikan düşmanı" bir toplum yok dünyada.
Fakat Aşık'ın bu "üçlemeye" kattığı "TSK boyutu"na gelince durum değişiyor. Bu açıdan sorulması gereken sorular ya sorulmuyor, ya sorulamıyor ya da sorulmaktan çekiniliyor.

ABD istihbaratı etkin mi?
O nedenle biz sormuş olalım:
"Daha önce saldırıya uğrayan ve şehit veren bu karakol çok daha iyi korunamaz mıydı? Teröristlerin, ağır silahların da kullanıldığı bu denli kalabalık ve organize bir saldırı öncesindeki hazırlıkları tespit edilemez miydi?
"Karanlıkta gören dürbünlerden ısıyı tespit eden aygıtlar ve insansız casus uçaklarına kadar birçok teknik olanakla donatıldığı söylenen TSK'ya bağlı hava unsurları niçin derhal harekete geçemedi? Bu arada, ABD'den elde edildiği söylenen istihbarat gerçekten söylendiği kadar etkin mi?"
Bazılarına göre bunlar, TSK'nın imajını zedeleme potansiyelini taşıdığı için sorulmaması gereken sorulardır. Ancak bize kalırsa bu sorular şu anda asıl TSK içinde soruluyor.
Unutmayalım, sorulardan kaçınarak sonuç alınamaz. Aksine, bu soruların sorulması gerekiyor ki doğrulara bir an evvel ulaşılsın ve Aktütün Karakolu'na karşı düzenlenen türden saldırılara karşı daha hazırlıklı olunsun.

 

Kaynak: Milliyet