Mısırlı meşhur edebiyatçı ve düşünür Abbas Mahmut Akkad, bugünlerde metruk ve bakımsız eviyle ilgili bazı projeler nedeniyle Mısır basınının gündeminde. Abbas Mahmut Akkad, düşünce tarihine damgasını vurmuş bir müelliftir. Belki de hayatını bir kitabının başlığıyla özetlemek mümkündür: ‘Düşünce İslami bir ödevdir’.
Akkad’ın bizi ilgilendiren yönlerinden birisi de soy kütüğü. Soy kütüğü epey tartışmalıdır. Kendisi Asvan’lı olmasına rağmen kimilerini onun Kürt kökenli olduğu görüşünde. Şeceresinin Irak’ın kuzeyinden Halit İbni Velid’e uzanan Kürtlere dayandığı rivayet edilmektedir. Elbette Kürt olup olmaması tali bir meseledir. Bununla birlikte Mısırlı meşahirin Kürt kökene dayandırılmalarında ilginç bir tartışma vardır. Sözgelimi Muhammed Abduh hakkında da böyle bir değerlendirme yapılmıştır. Muhammed Abduh birçok kişiye kendisinin Türkmen asıllı olduğunu söylemiştir. Halil Halit Bey bunun tanıklarından birisidir. Elbette soyu sopu evvelemirde kendisini ilgilendirir. Israr ise merak ve takibi getiriyor. Tahrirü’l Mer’e kitabının yazarı Kasım Emin’in künyesi ve ailesinin kökenleri hakkında da benzeri tartışmalar yaşanmıştır. Onun da Irak asıllı bir Kürt olduğu rivayet edilmektedir. Aksine bazıları da kendisini Türklüğe nispet eder. Bununla birlikte bu gibi şahsiyetlerin şeceresinde birden fazla asıl da bulunabilir. Suriyeli şair Nizar Kabbani veya Ahmet Şevki örneğinde olduğu gibi.
Konuya destursuz girmiş olduk ama elbette ilgimizin bir nedeni var. Abbas Mahmut Akkad dönemini ve kendisinden sonra gelen kuşakları etkilemiş velut bir kalemdir ve kanaatime göre bir cihetle bizde Necip Fazıl’a benzetilebilir. Necip Fazıl belki Akkad'ı reformist olarak nitelendirebilirdi. Bununla birlikte Akkad da İslami konularda otodidakt birisidir ve kendisini geliştirmiştir. 100’e yakın eser kaleme aldığı ifade edilmektedir. Belki de en önemli özelliklerinden birisi de romantik yönüdür. Lübnanlı bir Hıristiyan olan Sarah adlı bayanla gönül macerası yaşamıştır. Akabinde Mısırlı film yıldızlarından Mediha Yüsri ile de gönül sergüzeşti yaşasa da bunlar uzun ömürlü olmamıştır.
*
19 ve 20’ici yüzyılda Mısır kültür, ilim ve irfan hayatını zenginleştiren hususlardan birisi salonlar veya mahfiller olmuştur. Akkad’ın salonunun müdavimlerinden birisi merhum Enis Mansur’dur. Akkad, siyasi olarak Saad Zağlul’un ekolünü ve çizgisini benimsemiş ve Cemal Abdunnasır’a oldukça mesafeli durmuş ve onun döneminde verilen ödülleri reddetmiştir. Mustafa Sadık Rafii, Zeki Necip ve Mustafa Cevat ve Bintü’ş Şatii olarak bilinen Ayşe Abdurrahman ile kalem tartışmalarına ve atışmalarına girmiştir. Bu atışmalarda merhum Seyyid Kutup, Abbas Mahmut Akkad’ın tarafını tutmuştur. 12 Mart 1964 tarihinde ahirete intikal etmiştir. Hiç evlenmemiştir.
Şimdi kitapları Türkçe de olmak üzere birçok dile çevrilen bu düşünce adamanın dostları ve sevenleri Asvan’daki metruk evini alarak onu bir müze haline getirmek için kollarını sıvamış ve bir kampanya başlatmış bulunuyor. Bu yolla Akkad’ın mirasının zayi olmaktan kurtarmak ve gelecek nesillere aktarmak istiyorlar. Amaç Akkad’ı milli hafızanın kapsamına almak ve dahil etmek. Hatta bu kampanyanın sınırları ve kapsamı Akkad’ı da aşarak bütün meşahirin hatıratına uzanmak istiyor.
Mısır’ı Mısır yapan değerlerin korunması ve yaşatılması projesi böylece ilk adım olarak Akkad’dan başlamış olacak. Avrupalı sanatçı ve edebiyatçıların evlerinin müzeye çevrilmesi ve bu suretle milli ve kolektif hafızada yaşatılması projesine benzer bir bicimde Akkad gibi Mısırlı değerlerin de bu yolla yaşatılması ve gelecek kuşaklara taşınması murat ediliyor.
*
Sevenleri Akkad’ın evini küresel bir ziyaretgah ve müze haline getirmeye kararlı. Mısırlılar bu uğurda 3 milyon poundluk bir bütçenin yeterli olacağını düşünüyorlar. Katar ise kesenin ağzını açmış ve bu proje için ev karşılığında 10 milyon poundu gözden çıktarmış. Lakin aile bu konuda Akkad’ın evinin sit alanı olduğunu gerekçe göstererek teklifi kültür bakanlığına yönlendiriyor. Akkad’ın evi metruk ve bakımsızlıktan kurtarılacak olursa; şüphesiz Cezayirli düşünür Malik Binnebi’nin evinin durumuna düşmekten kurtulacaktır. Zira Binnebi’nin evinin Cezayirli berduşların tüneği haline geldiği basına düşmüştü. Telemsan’daki sofilerin türbelerini onaran Cezayir yönetimi nasıl oldu da Binnebi’nin evini unuttu? Ülkelerin gücü aynı zamanda tarihlerinin gücüyle orantılıdır. Ve tarihin gücü de tarihe yön verenlerin yaşatılmasıyla orantılıdır.