AK Parti neyi bekliyor?

 
AK Parti, kapatılma davası iddianamesine cevabını verdi. Gerçek bir hukuk metni olsa da, tarihe bir not düşse de acaba bu cevap, Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak kararı yüzde on etkiler mi?
İddianamenin bir siyasî karşı hamlenin ilk adımı olduğu, bir yargı darbesiyle karşı karşıya bulunduğumuz yorumları, yüzde yüz doğruyu ifade etse bile, asıl soru bundan sonrasıdır... Evet, görünürdeki muhatap AK Parti, bu süreçte ne yapacak? Görünürdeki muhatap, çünkü daha derinde, birikmiş, neredeyse kördüğüm olmuş bir hesaplaşma ile karşı karşıyayız. Hesaplaşma yerine bir orta yol bulunamaz mı? Bunun için hâlâ bir şans var mı?

Bu soruyu ben AK Parti'nin kuruluş günlerinden itibaren "var ama fedakârlığı taviz olarak anlayan fikri sabitleri aşmak çok zor" diye cevapladım. Geniş bir kucaklama, dürüstlük ve liyakat ölçeğinde, yönetimi sizin gibi düşünmeyenlerle paylaşabilme erdemi ve cesareti, uzlaşmaya giden yolu epey kolaylaştırırdı. Gelinen noktada bunu seslendirmek artık boy hedefi haline gelmekten öte bir anlam taşımıyor. Çünkü mevziler tahkim edilince en makul, çizgisi en belli insanlara bile "her devrin adamı" yaftası acımasızca yapıştırılıyor. Meclis Başkanı gibi karakteri mücessem Sayın Köksal Toptan'a bile laf ediliyor. Birtakım nevzuhur internet sitelerinden saldırılıyor. Zor zamanlarda en kötü roller, başkalarıyla da diyalog kurabilen insanlara düşer. Çünkü onlar çare ararken birilerinin adamı olmak, bir yerlerle irtibatta olmak damgasını her an yiyebilirler. Yetmez, yaptıkları, liderlerinin bilgisi dâhilinde de olsa, sadece fotoğrafa bakıp "durumdan vazife çıkarmanın peşinde koşanlar" listesinin başına konurlar.

Siyasette kalleşliği asla yapmayacak insanların insafsızca karalanması, AK Parti'nin içinde de işin ne derece zor olduğunu anlatmaya yeterdir. Yeri gelmişken söylemeden edemeyeceğim. Bu süreç nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, AK Parti'nin koruması gereken tek bir şey var. Kendi aralarındaki arkadaşlık, güven, ahenk ve birlikte yürüme kararlılığı... Çünkü basınç altında, gerçekte test edilen, aradaki bağların sağlamlığıdır, dayanırlığıdır. İlk çözülenler, en zayıf bağlardır. Hiçbir kale, içeriden zaaf gösterilmedikçe, sırt sırta vermesi gerekenler birbirine düşmedikçe yıkılmamıştır... Gelelim en çok merak edilen soruya. AK Parti yönetimi ne yapacak?

AK Parti'nin, Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak kararları bekleyeceği anlaşılıyor. Bilindiği gibi beklenen ilk karar, üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü ile ilgili anayasa değişikliğine yapılan itirazla ilgilidir. Bu kararın, kapatma davasına yapacağı etkiler de düşünülürse, bekleme tercihi isabetli de olabilir.

Benim de savunduğum, parti kapatmayı zorlaştıracak AB kriterlerini de ihtiva eden bir anayasa paketini, Meclis'ten geçirme hamlesi, belki daha sonra gündeme gelebilecektir.

Haksızlığa uğrayan taraf olsa da AK Parti, Anayasa Mahkemesi'nin yıpranmasına fırsat verecek bir yaklaşımdan uzak durmaya çalışmaktadır. Hele Meclis'te alınan her kararı Anayasa Mahkemesi'ne götüren CHP'nin varlığı ortada iken, bu yolu tercih etmek anlayışla da karşılanabilir. Zira böyle bir paket Meclis'ten geçse de, referanduma gitmenin yolu kolaylaştırılsa da, "yürütmeyi durdurma" başvurusu dâhil, CHP her yolu deneyecektir.

Gelinen noktanın, Türkiye'de hem ekonomik istikrarı, hem üniter yapıyı tehdit eder boyutlara varmasının, bu ülkeyi bir nebze olsun seven herkesi üzdüğü, rahatsız ettiği kesindir.

Acaba, kutuplaşmayı durduracak ve tansiyonu düşürecek yola gitmeyi, kaostan önceki son çıkışta denemek imkânsız mı?

Gerçek annenin davranışı gibi bir fedakârlık için somut adımlar atmak, nefislere çok mu ağır gelir?

Türkiye, gerçekten tarihî bir kavşakta, ortak aklın son anda devreye gireceği bir çözüm arıyor...

 
Kaynak: Zaman