Ak Parti eleştirisi (5)

Türkiye için merkez sağ veya merkez sol denen siyasetin önemi yoktur. Derin sorunlarla boğuşmakta olan toplum, kendi hayatında, tarihinde ve kolektif hafızasında herhangi bir anlamlı karşılığı olmayan sağ ve sol ideolojilerle vakit tüketmekte, sorunlarının çözümünü sahte adreslerde aramaya sevkedilmektedir. Bu, bilinci uyuşturma ameliyesidir ve siyaseten sonucu daima, bu ülkede iktidar seçkinlerinin kazanç hanesine yazılmaktadır. En azından siyaset bilimi ve sosyal bilimler açısından bakıldığında bile, sınıflı olmayan bir toplumda sağ ve sol siyasetlerin ya da sosyalizm ve liberalizmin karşılığının olabileceğini düşünmek bir aydın fantezisi olabilir ancak. Bu hiçbir zaman sosyalizm veya liberalizm düşünce çerçevesinde faaliyet gösteren aydın ve akademisyenlerin entelektüel çabalarını küçümsemek anlamına gelmiyor. Hayır, böyle bir şey hadbilmezlik olur. Nitekim Türkiye’de her iki düşünce alanında çok değerli çabalar gösteren gruplar vardır; mesela sol ve sosyalizm ideallerine bağlı kalarak çaba gösteren Birikim Dergisi çevresi insanları ile Liberal Düşünce Topluluğu çevresi insanlarının entelektüel çabalarını, samimiyetlerini ve mücadelelerini kimse inkar edemez. Benim burada değinmeye çalıştığım husus, her siyasi düşünce ve örgütlenme biçiminin varolan herhangi bir toplumsal gerçekliğe dayanması gerektiği konusudur. Türkiye’de sorun siyaseti kimin yapacağı sorusunun cevabında gizlenmiş olarak bulunmaktadır.

Müslüman toplumlarda "Merkez" devlet demektir; toplum adına siyaset yapmak isteyen herkesin ilk yapması gereken çevrenin temsilini üstlenmesi, halkın çıkar ve beklentilerinin yanında yer almasıdır. MNP’den SP’ye kadar Milli Görüş partilerinin çok hatası olmuştur, ama temsil ettikleri kitlelerin ve genel olarak bütün Türkiye'nin ifadesini Müslümanlıkta, İslamcılıkta bulan siyasetlerden başka çıkış yolu yoktur. Bunu açıkça ifade etsinler etmesinler, partiler için gerçeklik budur. Erbakan’ı öne çıkaran “Adil düzen”in, Ecevit’e iktidar yolunu açan “Hakça düzen”în referansı İslam dininin Hak ve Adalet idealleridir.

Aksini iddia etseler bile, AK Parti'yi iktidar yapan Milli Görüş geleneği ve misyonudur. Bu misyonu reddedenler merkezin, yani iktidar seçkinlerinin tuzağına düşerler. AK Parti, AP/DYP ve ANAP’ın tecrübelerini tekrar edip Merkez’le entegre olma çabasına girmiş bulunuyor. Bu çerçevede AK Parti, kendi asli kimliğini inkar ediyor, ona kimliğini hatırlatan her renk ve çizgiden kaçıyor, ama yine de seçim meydanlarında ima yoluyla veya beden diliyle bu mirasın devamcısı olduğunu anlatmaya çalışarak destek talep ediyor. Merkezin ve 150 senedir dindar insanların temel hak ve özgürlüklerine karşı mücadele veren azimli çevrelerin telkinine kapılıp 230 Milli Görüş kökenli milletvekilinden 210 tanesini tasfiye etmek, üstelik bunun Genelkurmay Başkanı ile Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan görüşmeden sonra karar verildiği yolunda iddialara ses çıkarmamak üzerinde ayrıca durulması gereken bir konudur. Bunun acı sonuçları süreç içinde görülecektir.

Yukarıda anlattıklarımızın tümüne ses çıkarmayan, fakat aday gösterilmeyince feryad eden Milli Görüşçü milletvekillerine de bir çift sözümüz olmalı. Bu olayda İncil'deki söz hükmünü icra etmiştir: "Kılıç kullanan kılıçla karşılık görür." Bir "proje" içinde yer alırken hiç sesiniz çıkmadı, 4,5 sene liderinize ve önünüze konan her karar ve icraata itaat ederek onay verdiniz, eğer ilkelerinize bağlı kalıp liderinizi ve partinizi ahlaki bir denetime tabi tutabilseydiniz bu kadar kolay harcanmazdınız.