Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu TÜBİTAK "Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet" üzerine bir araştırma yapmış. Araştırmanın altında Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Dr. Yeşim Arat ve Sabancı Üniversitesinden Prof. Dr. Ayşe Gül Altınay'ın imzaları var. 56 ilden 1800 evli kadınla yüz yüze görüşülmüş.
İşte satır başları halinde ortaya çıkan sonuçlardan bir kaçı:
-Türkiye'de üç kadından biri kocasından dayak yiyor.
-Kocasından çok kazanan kadınların üçte ikisi dayağa maruz kalıyor.
-Okuma yazma bilmeyenlerde dayak yeme oranı yüzde 43'lere çıkıyor, ama, üniversite mezunlarının bile yüzde 12'si dayağa maruz kalıyor.
-En fazla şiddet, köylere ve ilçelere göre il merkezlerinde gerçekleşiyor.
Ve ilginç bir sonuç:
-Dayak yiyen çocuklu kadınların yarısından fazlası çocuklarına da şiddet uyguluyor.
Manzara bu.
Demek ki aile ortamında şiddet uygulayan bir toplumuz.
Kural, gücü gücü yetene...
Baba anneyi, anne çocuğu dövüyor.
İşin en akıl almazı nedir derseniz, o da, kadına yönelik şiddete İslam'ın izin veriyor gibi gösterilmesidir derim.
Din izin veriyor, koca da dayak atıyor.
İşte bu söz İslam'a yapılabilecek en büyük bühtandır.
Bir kere, bu istatistiği çıkarılan dayak olaylarının hiç birinde, güç kullananların, İslam'dan yola çıkarak bunu yaptığını söylemek akıl karı olamaz.
Bunların çoğunda öfke vardır, cehalet vardır...
İslam ise hem öfkeyi terbiye etmek için gelmiştir hem de cehaleti ortadan kaldırmak için...
Ben "İslam'ın bir rahmet toplumu inşa ettiğini" söylerim daima..
İslam'ın Peygamberi rahmet peygamberidir.
Kur'an bir rahmet kitabıdır.
Bir Müslüman, hayatının her safhasında "Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla" diye işe başlar.
Düşünmeli ki, Allah'ın elçisi, aile efradına bir fiske dahi vurmamıştır.
İslam'ın rahmet ikliminin en canlı bir şekilde yaşanması gereken ortamdır aile.
İslam toplumu rahmet toplumu olacaksa, bunun önce aileden yola çıkarak inşa edilmesi gerekiyor.
Bunun için de babaların İslam'a göre babalığı, annelerin İslam'a göre anneliği öğrenmeleri gerekiyor.
Yani bir terbiye gerekiyor.
Sokakta çocuğunu döven anneleri gördüğümde, çocuklar adına eziklik hissederim içimde. Elleriyle göz yaşlarını silmeye çalışan, içli içli hıçkıran, kolundan tutulup savrulan çocuk maalesef bir "gücü gücü yetene" mantığını sergiliyor.
Bizde parası olan sözüyle, gözüyle dövüyor...
Statüsü olan dövüyor.
İktidarı olan dövüyor.
Elinde silahı olan dövüyor.
Topyekün bir "iktidar terbiyesi" dir belki de gereken.
Allah insana gücü – kudreti bir sınav için vermiştir. Hesabı sorulacaktır.
Babalığın da, anneliğin de, zenginliğin de, siyasi - askeri gücün de...
Kur'an'ın verdiği ölçülere bakarsak...
Aile meveddet ve rahmetin cem olduğu yerdir. Meveddet Allah'ın El-vedud ismi şerifinden gelir. Rahmet ise Er-rahim ismi şerifinden...
Yani aile ortamına ilahi bir sevgi ve rahmet akacak... Erkek ve kadın, birbirlerine karşı ilahi bir sevgi ve rahmeti alıp – verecekler ve çocuk, böyle bir iklimi soluyarak yetişecek...
Allah'ın elçisi, evli erkek ve kadına "Birbirinizin gözüne bakın, elele tutuşun, diye öğüt veriyor. göz göze bakarsanız Allah da size rahmet nazarıyla bakar. El elele tutuşursanız, elleriniz ayrılırken, günahlarınız dökülür, kirlerden arınırsınız" diyor.
Bunlar ne kadar anlamlı, ne kadar muhteşem öğütler.
İslam nerede, biz neredeyiz?
Peygamberimiz ne söylüyor, biz ne yapıyoruz?
Bazı bağlantılarımızı kaybettik ne yazık ki...
Kaynaklarımızla irtibatımız kesildi.
Ondan sonra kamuoyu araştırmaları, insani planda döküldüğümüzün fotoğrafını veriyor.
Nasıl çıkacağız işin içinden?
Aile ortamını nasıl bir sevgi bahçesine dönüştüreceğiz?
Babadan anneye, anneden çocuğa dayaklar nasıl sıfırlanacak?
Bu yepyeni bir kalp inşasıyla mümkün.
Allah'ın rahmet ve meveddetinden beslenen bir kalp inşası ile...
Aslında bütün insanlığın sorunu burada.
Yoksa atom bombalarını atabilir miydik? İşkence-haneler kurabilir miydik? İnsan böylesine kıyıcı, kan dökücü olabilir miydi?
Allah bunun için yaratmamıştı insanı!
Ben bütün varlığımla şunu derim:
İnsanlık planında yaratılış misyonumuzu yeniden değerlendirme zamanındayız.
Küresel çaptaki cinayetler de, evdeki şiddet de bunun bir parçası çünkü...