14 Kasım 2007 günü "AİHM hakimi Türk halkına güvenmelidir" başlığıyla yayınlanan yazımda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM), Türkiye için, Avrupa Konseyi tarafından yeni hakim seçimine esas olarak üç kişilik aday listesinin, AK siyasi platformunda arkasında durma kararlılığıyla en kısa zamanda bildirmesi gerektiğini yazmış, aday tespit kurallarını da kısaca belirtmiştim.
AİHM, çağdaş medeniyetin, başta Avrupa olmak üzere, tüm insanlığa yön gösteren en ileri, büyük ve çok önemli bir kurumdur. Türkiye'nin de 13 kurucusundan birisi olduğu bu değerli kuruma en uygun hakim adaylarını önermek, evvela insanlığa karşı bir vecibedir. Ayrıca, tecrübeler AİHM kararlarının Türkiye'nin iç politikası yanında dış ilişkilerini de güçlü şekilde etkilediğini göstermiştir. Aday listesi bu sebeple de büyük önem taşımaktadır. Hürriyet'te dün Sayın Yalçın Doğan, Avrupa Konseyi'nin hakim adaylarının seçiminde barolara, üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına sormak, katılımcı yöntemle adayları belirleme şartını öngördüğünü yazdı. Ancak, hakimlerin nitelikleri ve seçimiyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 20-23, AİHM İçtüzüğü'nün 2-7 ve AK Parlamenterler Meclisi'nin 1999 tarih 1429 sayılı tavsiye kararında böyle şartlar yok. Hakim adaylarının öncelikle AİHM resmi dillerini (İngilizce, Fransızca) yeterli ölçüde bilen, ehliyetleriyle tanınmış hukukçu olmaları gerekli. Tavsiye kararı, insan hakları alanında tecrübe sahibi tatbikatçılar (hakim, avukat) ile insan haklarıyla ilgili sivil toplum aktivistlerine öncelik verilmesini ve aday tespiti sürecine aleniyet kazandırılmasını öngörüyor. Tavsiye kararına göre, öncelikle hukuk alanına hitap eden yayın organlarında adaylık başvuruları için ilan yapılması gerekli. Bana göre, zaman darlığı dikkate alındığında, ilanın en çok satışı olan üç gazete ile en çok izlenen birkaç TV kanalında acilen yapılması yeterli. Tavsiye kararı ilandan sonra, tespit edilecek adayların üye ülkeler parlamentolarının (TBMM) bilgi ve tasvibine sunulmasını, bu yolla da ülke içi prosedüre açıklık kazandırılmasını öngörüyor. Demokrasilerde parlamentoların hükümetleri, bakanları denetlerken, katılımcılık yönetimini değil, çoğunluk esasını uyguladıkları bilinen gerçeklerdendir.
AK Parlamenterler Meclisi alt komisyonunun hükümetin önerdiği önceki listeyi geri çevirmesi Avrupa İnsan Haklarını Koruma sistemi için kayıp olmuştur. Hükümetin önceki listesinde yer alan Prof. Dr. Ruşen Ergeç, Avrupa'da, hatta dünya insan hakları hukukuyla ilgilenenlerin eserleriyle tanıdıkları üst düzeyde bir insan hakları hukuku uzmanıdır. Diğer aday Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, ABD üniversitelerinde de ders vermiş bir insan hakları teorisyenidir. AİHM içtihadını yakından izleyenlerin, kararlarda bazen teşhis ettikleri teorik yetersizlik Prof. Dr. Mustafa Erdoğan gibi teorisyenlerin katkısına ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Kanaatimce, önceki listenin geri çevrilmesi Türkiye'de yaratılan mesnetsiz tezviratın Avrupa Konseyi'ne taşınmasının sonucudur.
AİHM'yi kuran Avrupa Konseyi, siyasi bir teşkilattır. AİHM hâkimlerini seçen Parlamenterler Meclisi de üye ülkeler parlamenterlerinden oluşan bir siyasi organdır. Meclis'teki Türk parlamenterlerin çoğunluğu hükümetin partisine mensuptur. Bu durum, hükümetin önereceği yeni listenin Türk parlamenterler çoğunluğunca desteklenmesini ve Türkiye'den taşınacak tezviratın Parlamenterler Meclisi'nde teşhir ve izalesini mümkün kılmaktadır. TBMM'nin de çoğunluğunu temsil eden parlamenterlerimiz konuya özen göstermelidirler.
Kaynak: Zaman