Ahmet Türk araya sıkıştı...


Güneydoğu'da son günlerde tırmanan gerginlik, sorunu yalnızca 'terör', 'şiddet' olarak görmek isteyen çevrelerin seslerini yükseltmesini beraberinde getirdi. 'Geliyorum' diyen olayların arkasındaki süreci anlamayan, ya da anlamak istemeyen çevreler, Güneydoğu'dan çıkan yasal siyasi sesin temsilcisi olan DTP'yi hedefe koydular.
Ahmet Türk'ün 12 Eylül döneminde yaşanan acılara ve bunun sonuçlarına dikkat çeken değerlendirmesi bir anda 'soykırım' tartışmasına yol açtı. Türk, 12 Eylül'de Diyarbakır Cezaevi'nde uygulanan insanlık dışı zulmün ve bölgedeki ağır baskıların PKK'nın gelişmesinde önemli bir etki yaptığına da bu konuşmaların birinde dikkat çekmişti.
Ahmet Türk'e yöneltilen suçlamalar, kısa sürede savcılığı harekete geçirdi. Ahmet Türk hakkında soruşturma açıldı. Önümüzdeki günlerde Anayasa Mahkemesi'nde karara bağlanması beklenen DTP ile ilgili kapatma davası kararı da kaçınılmaz olarak bu olumsuz havadan etkilenecek.
***
'Kürt sorunu', ülkemizin en temel sorunlarından birisi. Bu sorun ne yazık ki iyi yönetilmediği için giderek kangren haline geldi. Yapılan hataların da sonucu, PKK'nın şiddeti yaygınlaştı, kalıcılaştı, 'sonu geldi' denilen eylemler yeniden tırmanışa geçti.
Yörede şiddeti ortadan kaldıracak, bölge halkını kazanacak yeni açılımlar ve yeni siyasetler geliştirilmesi gerekiyor. Bu konuda 'milli mutabakât' aranması ihtiyacı ortada dururken, muhalefetiyle, iktidarıyla Batı'da yükselen 'tepkisel milliyetçi'liği kışkırtan bir yolun tercih edilmesi, 'yakın tehlike'yi daha da artıran sonuçlar doğuruyor.
DTP'liler susturulursa, DTP kapatılırsa, bu sorun sona mı erecek, yoksa çözümü daha da kolay hale mi gelecek? Bunu iddia edebilecek kimse var mı? DTP, siyasi olarak hata yapmıyor mu? DTP'nin söyledikleri doğru mu diye soracak olursanız, tabii ki onlar da yaşanan gerginlik ortamında oluşan krizi iyi yönetemiyorlar, sorunlarla başa çıkmakta güçlük çekiyorlar.
DTP sonuç olarak yasal siyasi alandaki bir parti. Onların siyasi alandaki varlığının sürmesi, soruna siyasi çözüm üretmek isteyen güçler için bir imkan olarak kabul edilmelidir. Çünkü onların siyaseten tasfiyesi, çözümü 'şiddette' arayanları güçlendirebilir.
***
Son dönemde yükselen şiddette 'Kürt' tarafının hatası yok mu, tabii ki var. Onların hatalarına bakarak, bu ülkeyi yöneten çizginin hatalarını görmezden gelmek işi iyice içinden çıkılmaz hale getirebilir.
CHP ve MHP yöneticilerinin yaptıkları açıklamalar, artık bu bölgenin insanından tamamen koptuklarını gözler önüne seriyor. O bölgede CHP ve MHP siyaseten neden tamamen yok oldu? Çünkü, o yöre halkının duygularını, tepkilerini, hayal kırıklıklarını, çaresizliklerini görmek istemediler. Batı'da yükselen milliyetçilik, onlar açısından tercih edilecek bir akım olarak kabul görüldü.
Şunu görelim ki, 25 yıldır bu sahneleri çok yaşadık. Her şeyi yeni baştan tekrar etmek acaba Türkiye'ye ne kazandıracak? Soruna siyaset alanında, toplumsal alanda nasıl yeni çözüm yolları üretebiliriz diye düşünmek yerine, geleneksel 'yok sayma' anlayışında ısrar etmek, Türkiye'yi bugün kadar nereye götürdüyse bundan sonra da oraya götürür.
Ahmet Türk, bu konunun siyaset alanındaki çözümü için önemli isimlerden birisi. Onun susturulması, siyaset yapamaz hale getirilmesi, hedef tahtasına oturtulması ne Kürtlere, ne de çözüme bir fayda sağlar.
Son günlerde ona yönelik sert açıklamaları, bazı medya organlarında yer alan dışlayıcı tutumu gelin yeni baştan düşünelim. Ahmet Türk susturulunca, onun yerine konuşacak olanlar daha 'ılımlı' ve daha çözüme yatkın mesajlar mı verecek sanıyorsunuz?
'Türban-başörtüsü' yasağıyla, ekonomik krizle, Ergenekon davasının da ateşlediği iç kamplaşmayla yeterince başımızın dertte olduğu bir dönemden geçiyoruz.. Bütün bu gergin ortam içinde Güneydoğu'dan yükselen yangın daha yakıcı hale geliyor.
Tansiyonu düşürmek, aklı öne çıkarmak zamanındayız. Siyasilerin daha sakin davranmaları, gerginliği artırıcı üsluptan kaçınmaları gerekiyor...
Her şey giderek daha zor hale gelebilir...

Kaynak: Radikal