Ahmedinejad'la...

 

'Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Kültürel Miras ve Turizm Teşkilatı Başkanı öğle yemeği için Lale Oteli'ne geldiklerinde, Ahmedinejad'ın Türk heyetini kabul edip etmeyeceği hálá belli değil...


Aslında İran'da yaşayanlar bu belirsizliğe çoktan alışmışlar... 'Olur,' denenin 'olmaz' hale geldiği ya da 'kesin kes olmaz,' denenin tereyağından kıl çeker gibi gerçekleşmesini buranın resmiyet kültürü olarak kabullenmişler...

İki bakan ortak basın toplantısındayken, kabul kesinleşiyor...

Tahran'a inmeden önce burayı tanıyanlardan bilgi almak isterseniz, öncelikle trafiği duyuyorsunuz... Tüm arabaların yollarda hareketsiz durmalarına trafik dedikleri söyleniyor... Hatta bu sorunu aşmak için şimdi 'tek' ve 'çift' uygulaması var...

* * *

'İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın bulunduğu yer, eski Şah'ın saraylarından biri...

Burası Cumhurbaşkanı'nın 'çalışma ofisi' olarak kabul ediliyor...

Buranın tam karşısında ise Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden ama siyasal gücünü yitirmeyen Rafsancani'nin çalıştığı yer var ama daha da şatafatlı. Rafsancani İslami devrimin çok zenginleştirdiği politikacılardan biri... Zenginliği dillere destan... Hatta bu zenginlik için hikáyeler de uydurulmuş... Rafsancani'nin 'Ben zengin değilim. Bir tarla aldım, içinde İran varmış,' dediği de bu hikáyelerden bir tanesi...

Sarayların bulunduğu bölge çok daha öncelerden başlayan geniş bir güvenlik çemberi içinde... Birkaç aşamayı geçip kabul edileceğiniz sarayın kapısına geliyorsunuz... Bakan dışındakileri farklı bir kapıya yönlendiriyorlar...

* * *

'Gençliğimizin figürlerinden biri olan İran Şahı ve Farah Diba'yı Ahmedinejad'ın çalışma odasının kabul salonunda bir kez daha anımsıyorum...

Burası ince bir zevkle döşenmiş... Uçuk mavinin hakim olduğu koca bir salon...

Heyetler kabul edilmeyi orada bekliyor... Beklerken de gerçek bir garsondan smokinleri ödünç almış hissi veren birisi bizlere bardak bardak meşrubat taşıyor... Özel kalem müdürü olduğunu sandığım birisi de salonun bir kıyısına yapıştırılmış gibi duran masasında usul usul telefonlar edip işlerini kotarmakta...

Ahmedinejad'ın bulunduğu salona beşer kişilik heyetler halinde alınıyoruz... Beni de ilk beşe dahil ediyorlar... Cumhurbaşkanı bu ilk beş kişinin elinin sıkıp ardından yerine oturuyor... İlk sözü Bakan Koç'a bırakıyor...

Bakanı dinlerken önümdeki masanın üzerindekileri tetkike alıyorum... İşlemeli eski İran işi bir kalemliğe sokulmuş tükenmezler dikkatimi çekiyor...

Dünün kültürel mirası ile bugünün din soslu yoksullar hareketinin bir sentezi sanki bu kalemlik...

Ahmedinejad ufak tefek, hep gülüyor sandığınız biri. Yoksullaşan kitlelerin umudu olmuş ama sistemin içinden gelmekte... Eski bir öğretim üyesi. Belirli bir süre bölge valisi... Ardından Tahran Belediye Başkanı... Trafiği nispeten rahatlatan pratik çözümleri burada çok popülerleşmiş... Kimi sıkışık noktalarda bidonlarla belirlediği ek alanlar yaratarak çözümler üretmiş...

Atilla Koç'u dinlerken ayaklarını içe bastığını görüyorum.'

* * *

'Kabulde bizlere çay ikram ediliyor...

Çay zaten ziyarete gidilen yerlerin otomatik ikramı...

Her görüşmeye gidilen yerde, oturur oturmaz çayı önünüzde buluyorsunuz...

Ahmedinejad, şu anda tüm dünyanın heyecanlı ve meraklı gözlerle izlediği nükleer restleşme konusuna ya da ABD ilişkilerine filan hiç değinmiyor... Zaten İran, böyle bir gerginliğin tarafı değilmiş gibi yaşıyor... Cumhurbaşkanı gibi halk da çok sakin... Hayata bir tatil kasabasında çay içip çekirdek çitler gibi baktıkları sanısına kapılıyorsunuz...

Yoksul kitleleri peşinden sürükleyen heyecanlı Ahmedinejad'dan eser yok... Sakin ve diplomat bir cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız. İki ülke arasındaki ilişkileri geliştirecek özenli bir yaklaşımı var. Ama bu konuşmaya rağmen gezi sonunda Antalya'ya yapılan uçuşların da başlatılacağını vurgulayan bir ortak bildiri bile çıkamıyor... Söylenenler ve yapılanlar arasında hep büyük fark görülüyor Şark'ta.

Görüşmenin uzun konuşması Atilla Koç'a, kısa karşılıklar da Ahmedinejad'a ait...

Konuşmalar Ahmedinejad ile muhatabının karşılıklı oturduğu koltukların yanına iliştirilmiş olan mikrofonlara yapılıyor... Ses çoğalarak tüm salona bu mikrofonlardan yayılıyor... Kabul salonumuz bekleme salonundan daha küçük ve daha gösterişsiz... Bundan önceki Cumhurbaşkanı Rafsancani zamanında kabul salonunun çok daha süslü olduğu Ahmedinejad'ın bunları kaldırttığı belirtiliyor... Konuşmalar bitiyor... Salondan ayrılıyoruz... Anahtarları bizde ol an posta kutumsu yerden cep telefonumu, fotoğraf makinemi ve araba anahtarımı keyifle alıyorum...

Keyfim kendi 'portreler galerime' yeni bir figür eklemekten kaynaklanıyor... Üstelik bu şimdilerde yüz yüze gelinmesi en zor liderlerden biri...'

* * *

Bunları iki sene önce yazmıştım...

Şimdi Ahmedinejad ilk kez bir NATO ülkesine gelirken, bunları yeniden anımsadım...

Bu ziyaretin anlamı ne derseniz...

Belki onu da yarın konuşuruz...

 

Kaynak: Star