Ahlat modelinde etnik tarih!

Cumhurbaşkanı ile doğu notları - 3

AHLAT Doğu Anadolu'daki tarihimizin adeta bir açık hava müzesi... Zaman birçok tarihi eseri de yok etmiş.
Ahlat'ta Emir Bayındır Kümbeti'nin yakınındaki bir cami kalıntısını geziyoruz. Arkeologlar Cumhurbaşkanı Gül'e bilgi veriyor:
- Bu cami kalıntısının üzerine ilkokul yapılmış, kalıntı gözden kaybolmuştu. Hatta okulun foseptiği cami kalıntısının içine akıyordu! 1970'lerde arkeolog Prof. Haluk Karamağaralı burada yıllarca uğraşarak ilkokulu başka yere taşıttı. Cami kalıntısını ortaya çıkardı. Şimdi restorasyon projesi hazırlanıyor!
Bu okulun hangi yılda yaptırıldığını sorduğumda Gül müdahale etti:
- Hangi yılda yapılmış olursa olsun siyasi bir kasıt yoktur. Görgüsüzlük asıl sebep. Nice tarihi eser görgüsüzlükten kayboldu.

Tarihin tahribi
Benim okulun yapılış tarihini sormamın sebebi, Ahlat'ta cumhuriyet eğitiminin ne zaman başladığına dair bir fikir edinmekti. Gül, bundan siyasi anlam çıkarılabileceğini düşünmüş olsa gerek, haklı olarak, asıl sebebin "görgüsüzlük" olduğunu anlattı.
Nice tarihi eser görgüsüzlükten, zamanın tahribatından yok oldu. Bazılarını da 'restore ediyoruz' diye betonlaştırdık!
Cumhurbaşkanı Gül, "Ahlat ve Malazgirt" kavramını tekrar vurgulayarak, "Anadolu'daki mühürlerimiz" olan bu eserleri restore etmek gerektiğini vurguladı.
Gül, iki yıl sonra Malazgirt Zaferi'nin 940. yıldönümü olduğunu, bu çevredeki eserleri kapsayan bir restorasyon projesi hazırlattırmak istediğini anlattı.

Azerbaycanlı Mimar
Bu mühürlerden Ahlat'taki mezarlar... Ahlat hakkında kitap yazmış olan Yrd. Doç. Dr. Rahmi Tekin, o zaman "amele" denilen mimarların adlarını mezar taşlarından okuyor: Amele Fahrettin, Amele Melikşah, Amele Abdullah, Amele Baba Can...
Bu Baba Can, Ahlat'taki o emsalsiz sekiz sütun üzerine konik kubbeli Emir Bayındır Kümbeti'nin de mimarıdır. Arkeolog  Doç. Dr. Nakış Karamağaralı, bu kümbetin bir eşinin Azerbaycan'da olduğunu, dünyada başka benzerinin bulunmadığını anlattı.
Dönüşte Oktay Aslanapa'nın Anadolu mimarisini inceleyen büyük kitabına baktım, Mimar Baba Can'ın Azerbaycanlı olduğunu tahmin ediyor.
O çağlarda Ahlat ve çevresi muazzam bir kültür ve ticaret merkeziydi.
Ahlat'ta kazı çalışmalarını yapan Nakış Karamağaralı Cumhurbaşkanı'na anlatıyor:
- Bu mezar taşları Ahlat'ta kadı, emir (kumandan), din âlimi, kimyacı, matematikçi, hekim, astronom gibi kişiler için yapılmıştır. O zamanki Ahlat'ın nasıl bir bilim ve kültür merkezi olduğunun kanıtlarıdır.
Divriği'de Ulu Cami, Tarcan'da Mama Hatun, Van Gevaş'ta Halime Hatun kümbetleri gibi birçok eser Ahlatlı mimarlarca yapılmış.
Camiler, imaretler, medreseler, şifahaneler...
Onun için Ahlat'ın tarihteki unvanı "Kubbet'ül İslam"dı.
Büyük nüfus ve kültür hareketleri olmadan böyle bir medeniyet teşekkül edemezdi.

'Oğuz taifesi şehri'
Ahlat ve Van'ın tüm kuzeyi bin üç yüz yıl önce Roma'nın Ermenistan (Arapça Ermeniye) eyaletiydi. Hz. Ömer döneminde İslam fetihleri başladı. Bölgedeki hâkimiyetlerin tarihi seyrine bakınız: Abbasi, Bizans, Kürt Mervani, Türkmen Büyük Selçuklu, Dilmaçoğulları, Ahlatşahlar, Türk ve Kürt Eyyubiler, Türk-Kıpçak Harzemliler, Anadolu Selçukluları, Müslüman Moğol İlhanlılar, İranlı Fars Celayirliler, Şii Türkmen Karakoyunlular, Sünni Türkmen Akkoyunlular, Şii Türkmen Safeviler ve Osmanlı...
Evliya Çelebi, Seyahatname'sinin 4. cildinde eski tarihçilerin Ahlat'a "Oğuz taifesi şehri" dediklerini yazıyor.
Mimari eserler bütün bu tarihin mühürleridir.
Barbar Moğol istilasından kaçan Budist ve Şaman kabileler, Türkçe bilmeyen Farslar da buralara sığınmış. Ahlat'ta hâlâ Budist tapınak mağaraları var.
İlk eserlerde Şaman izleri de fark ediliyor.
Fırat'ın doğusu Türk fetihleriyle İslamlaştıkça, Türkmen aşiretleri gibi, dindaş Kürt aşiretleri de buralara yerleştiler.
Ermeni ve Süryani varlığı da yakın zamanlara kadar devam etti.

Bin yılın eseri
Moğollardan kaçan Kayıların bir kolu Ahlat'a yerleşti, öteki kolu Söğüt'e gidip Osmanlı'yı kurdu.
Selçuklu-Osmanlı ana çizgisi, cumhuriyetteki milli varlığımızın tarihi temellerini oluşturdu.
Böyle bir tarihin bin yılda yoğurarak günümüze taşıdığı 'harman'ı etnik olarak ayrıştırmak mümkün mü? Bin yılın yarattığı bütün harmanı yakarsınız!
Bu gerçeği, bu çoklukta birlik olgusunu tanıyarak beraber yaşamaktan başka yol yok.
Ahlat'taki kazıları değerli hocamız merhum Haluk Karamağaralı'nın kızı Doç. Dr. Nakış Karamağaralı gibi bir uzmanın yapması şanstır.
Tarihi biliyor, vasıflı bir arkeolog, dahası bir tek taşın üzerine titreyen bir bilince sahip.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın "Ahlat ve Malazgirt" yaklaşımı gerçekten heyecan verici.
Titizlikle izleyeceğim.