Afrika reforma muhtaç

 

Afrika ülkeleri demokrasiyi beş yılda bir seçim düzenleme formalitesi gibi algılamaktan vazgeçmezse, kıtaya barış gelmeyecek

Afrika'da demokrasi zayıflıyor, fakat bu illa ki kötü birşey olmak zorunda değil. Zimbabwe'deki kriz, bir dizi aksamadan menkul uzun bir listenin sadece son maddesiydi. Nijerya, Kenya ve Etiyopya'daki hileli seçimler, kıtayı 1990'ların başında silip süpüren demokratikleşme dalgasını frenlemiş durumda.
Fakat bu terse dönüş aynı zamanda demokrasinin Afrika versiyonunun zayıflığını ifşa ediyor ve son 20 yıldır izlenenden daha gerçekçi bir model yaratabilecek kurumsal reformlara yatırım yapma şansı sunuyor.
Afrika'da çok partili demokrasi, ABD'nin 'Büyük Adamlar'ı siyasi reforma doğru dürtmesiyle Soğuk Savaş'ın sonunda dayatılmıştı. O güne dek Batı'yla Sovyetler Birliği'ni birbirine düşürerek iktidarda kalmayı başaran otokrat liderler, kendilerini bir anda hamiden yoksun bir halde ve yönetmek için onay alma zorunluluğu karşısında buldular. Fakat kurumsal reforma yatırım yapma noktasındaki içler acısı başarısızlık, Afrika'da demokrasinin sadece düzenli seçim yapma gerekliliği olarak görülmesi anlamına geldi. Güney Afrika'yı istina sayarsak, pek az Afrika ulusu bir demokrasinin altını dolduran kurumları güçlendirecek
reformları gerçekleştirebildi. Yargı genelde yürütmenin kaprisleri doğrultusunda hizmet ediyor. Zimbabwe'deki şaşırtıcı aşırılığın gösterdiği gibi, güvenlik güçleri aslında devlet başkanlığının hizmetindeki milislerden oluşuyor. Halk seçim komisyonlarına güvenmiyor.
Bu ortamda, seçimler genelde ulusal rüşvet festivallerine (2007'de Nijerya'da yaşandığı
gibi) veya Robert Mugabe'nin şu an Zimbabwe'de iktidarda olmasına yol açan rezaletlere dönüşüyor. Kurumsal başarısızlığın bir sonucu bu yıl, rakip etnik toplulukların iktidarı tek başlarına ele geçirmek için silaha sarılmaya yönelik korkutucu bir isteklilik ortaya koyduğu Kenya'da görüldü.
Bu hatalardan ders almak önemli. Afrika'da demokrasinin anlamı yeniden incelenmeli. Mevcut olan yarım yamalak demokrasi sadece, şu an iktidarda olup koltuklarını bırakmak istemeyenlerin çıkarlarına hizmet ediyor.
Batı da Afrika'yla ilişki kurma şartlarını, seçim öncesinde şeffaflık için baskı yapmanın ötesine geçecek biçimde değiştirmeli. Sözgelimi temiz bir yargıya yatırım yapmak, siyasi sürece güven duyulmasını sağlamayı da aşan katmerli etkiler yaratacaktır. Bu aynı zamanda yatırımcıların güvenini artırmak açısından kilit bir faktör ve ekonomik büyümeyi tırmandırmak açısından da paha biçilemeyen bir unsur. Aynısı profesyonel bir polis gücü için de söylenebilir. Yolsuzluğu ve beceriksizliği aşan ülkeler, daha iyi iskân projeleri, sigorta ve sağlık sistemlerinin, maaşları artırmaya kıyasla daha iyi sonuçlar yarattığını ortaya koyuyor. Tüm bu yatırımların, demokratik bir sistemin talep ettiği türden daha fazla özgürlük ve sorumluluğu destekleyen reformdan geçirilmiş anayasalarla da korunması gerekiyor.


2006 tarihli Afrobarometre anketine göre, 10 Afrikalı'dan altısı demokrasiyi diğer her tür yönetim biçimine tercih ediyor. Bu durum, tek adam yönetimi veya askeri diktatörlükten büyük acıler çekmiş bir kıtada şaşırtıcı değil. Son yıllardaki kanlı maskaralıklar, demokrasiye olan bu güveni erozyona uğratabilir.

Afrika, demokrasinin sadece her beş yılda bir seçim düzenleme ritüeli olduğuna dair yanılsamadan kurtulmalı.

 

Kaynak: Radikal